Haftanın Özeti: 210

Bilim, Yazılım, Donanım

Apple 30 Ekim’de düzenlediği etkinlikle telefon dışındaki ürünlerinin yeni modellerini tanıttı.

  • Yeni iPad Pro, tıpkı iPhone X gibi daha ince kenarlıklara ve Face ID yüz tanıma sistemine sahip. Yine iPhone’larda olduğu gibi iPad Pro’da da Home tuşu kaldırıldı. İncelen yapısı sayesinde hacmi yüzde 25 azaldı. Kenarlıkların azalmasıyla birlikte ekran boyutu da 11 inçe çıktı. Ayrıca 12,9 inçlik daha büyük bir model de üretildi.
  • Etkinlikte tanıtılan Macbook Air de kenarlık ve gövdenin incelmesi, görüntü kalitesinin artması gibi güncellemelerden nasibini aldı. Toplam hacmi önceki modele göre yüzde 17 azalan bilgisayar Touch ID ve ışıklandırmalı klavyeyle donatıldı.
  • Apple son olarak Mac Mini bilgisayar kasasına getirdiği yenilikleri tanıttı. 64 GB RAM ve 2 TB SSD desteğiyle yüksek performans imkanı sunan yeni Mac Mini 6 çekirdekli işlemcisiyle de önceki modele göre 5 kat daha güçlü hale geldi. Bu güncellemeler cihazın fiyatını 500 Dolar’dan 800 Dolar’a çıkardı.

Yeni iPad, Apple’ın tablet satışlarındaki düşüşü engelleyebilir mi? Statista‘ya göre 2010’dan bu yana durumlar şöyle:

Çinli akıllı telefon üreticisi Royole tarafından geliştirilen Flexpai seri üretimle kullanıma sunulan ilk katlanabilir akıllı telefonlardan olacak. 7,8 inçlik ekranıyla Royole Flexpai daha çok bir tablet gibi duruyor ama katlanınca sırt sırta duran iki akıllı telefon gibi kullanılabiliyor. Sadece Çin’deki GSM operatörleriyle çalışacak şekilde hazırlanan cihazın, 1.300 Dolar’dan başlayan fiyatlarla Aralık ayında satışa sunulması bekleniyor.

Bu arada Fortune katlanabilir telefonları uçan arabalara benzetmiş. “Hep yeni haberlerle heyecan yaratıyor ama insanlar gerçekten ona ihtiyaç duyuyor mu, kullanışlı olacak mı bilinmiyor” demiş ve 2013’ten beri çıkan katlanabilir telefon haberlerini derleyerek konuyu tartışmış.

650 metrekarelik alanda, 240 adet kasa ve 4 bin 320 bağlantı noktasıyla dünyanın en güçlü üçüncü süper bilgisayarı Sierra ‘hizmete girdi’. Kaliforniya Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’nda (LLNL) faaliyete geçen bilgisayar dört yılda üretildi. Tam güçte çalıştığında saniyede 125 katrilyon işlem yapabiliyor. 12 bin eve denk enerji harcayan bilgisayar şu anda tıp laboratuvarıyla birlikte kanser tedavisi ve travmatik beyin hastalıkları üzerine çalışıyor. Daha sonra devlet adına gizli çalışmalarda, özellikle nükleer silahların kontrolünde kullanılacağı belirtilen Sierra’dan daha güçlü iki bilgisayar var: Çin’deki Sunway Taihulight ve IBM’in Summit adını verdiği dünyanın en hızlı bilgisayarı.

Dünya Ekonomik Forumu‘na göre, Dördüncü Sanayi Devrimi sürecinde rekabet gücünü elinde tutmak isteyen kişi ve kurumların gözden kaçırmaması gereken 10 nokta var. Detaylarını sitemizde bulabileceğiniz uzun derlemeden kısa bir bölüm: “Dördüncü Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan değişim ve değer kayıplarının ortasında tüm paydaşların (bireyler, hükümetler ve şirketler) uyum ve dönüşüm becerisi, başarılı ekonomilerin temel özelliği olacak. Özellikle hükümetler için ‘yeni teknolojilere uyum’ yasal çerçevelerin dijital iş modellerine uyarlanması, iş yapmak için istikrarlı bir ortamın sağlanması, değişim süreçlerine etkin bir şekilde ayak uydurulması ve uzun vadeli bir vizyona sahip olma gibi unsurları içeriyor.”

Dönüşüm demişken, GelecekHane’nin kurucusu olan ve Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi‘nden de tanıdığımız Halil AksuDijitopya – Dijital Dönüşüm Yolculuk Rehberi” adlı bir kitap hazırladı. Böyle bir yola çıkması gerektiğini düşünenler göz atabilir.

Google yapay zekanın faydalı kullanımına yönelik bir yarışma düzenliyor. Dünya genelindeki araştırmacılara ve kurumlara açık olan yarışmanın, 25 milyon Dolar’lık bir ödül havuzu bulunuyor. Başvurular arasından seçilecek projelere bu havuzdan fon ve geliştirme aşaması için Google danışmanlık desteği verilecek. AI Global Impact Challenge adlı yarışmanın detaylarını ve başvuru koşullarını sitesinde bulabilirsiniz.

Avrupa Birliği (AB) teknolojinin diğer alanlarında olduğu gibi yapay zekanın da geleceğinin şekillendirilmesinde söz sahibi olmak istiyor. Katil robotlardan kişisel bilgilerin kullanımına kadar geniş bir yelpazede yapay zekaya dair endişelere sahip olan AB, detayları belli olmasa da bu konuda Japonya‘nın da desteğini almak için girişimde bulundu. AB’nin, içinde “Çin ve yapay zeka” geçen cümlelerden ekstra endişe duyduğu da biliniyor.

Yakında bazı Avrupa havalimanlarında, yurt dışından gelen yolcular gümrük girişlerinde yapay zeka destekli yalan makineleri ile kontrol edilecek. Deneme aşamasındaki teknoloji, yolculara seyahatleriyle alakalı sorular soracak ve bu sırada yüzlerini inceleyerek yalan söyleyip söylemediklerini anlamaya çalışacak. Yalan makinesinin bu ay içinde Macaristan, Letonya ve Yunanistan’daki havalimanlarında, AB dışından gelen yolcular üzerinde denenmesi planlanıyor. Kişisel mahremiyetin önemine dikkat çeken bazı gruplar, iBorderCtrl isimli sisteme karşı çıkarken projede görev alan araştırmacılar daha fazla yolcu üzerinde denendikçe sistemin daha isabetli sonuçlar sunacağını belirtiyor. Test aşamasında, yolcular arasından sadece onay verenler bu teknolojiyle yüz yüze gelecek.

AI Now Enstitüsü‘nde bu yıl üçüncüsü düzenlenen AI Now sempozyumunda yapay zeka sistemlerinde etik ve hesap verebilirlik tartışıldı. Konuşmacılar yapay zeka sistemlerini genellikle kendi ön yargılarımızla beslediğimizi aktarırken, NYU Hukuk Fakültesi’nden Philip Alston’un sunduğu çözüm ise temel insan haklarına ters düşecek sonuçlar üreten yapay zeka sistemlerini kabul etmemek. Sempozyumdan çıkarımlar şurada, tamamı da aşağıda.

Ölümden sonra dijital ortamda hayata devam etme fikri sıkça dile getiriliyor ve bu uğurda ciddi çalışmalar da yapılıyor. Rus yapay zeka girişimi Luka’nın kurucularından Eugenia Kuyda, arkadaşını bir trafik kazasında kaybedince, bir yapay sinir ağıyla çalışan sohbet botunu ortak mesajlarını kullanarak eğitti ve botun arkadaşını taklit etmesini sağladı. Gazeteci ve amatör yazılımcı James Vlahos daha kapsamlı bir yaklaşımla, ölümcül bir hastalığa yakalanan babasıyla uzun röportajlar yaparak öldüğü zaman dijital bir klonunu yaratmak için veriler topladı. Kendi yapay zekalı avatarını yaratacak bilgisi ve vakti olmayanlar için ise Eternime adlı girişim sosyal medya gönderileri ve etkileşimlerinin yanı sıra temel kişisel bilgileri toplayarak bir kopyanızı yaratıyor. Bu kopya siz öldükten sonra akrabalarınız ve arkadaşlarınızla etkileşim kurabiliyor. MIT‘nin hazırladığı Augmented Eternity (Artırılmış Sonsuzluk) projesi, yapay zekanın kişinin dijital ayak izlerini takip ederek onun bilgi birikimi ve kişiliğini oluşturan bileşenleri elde edebileceği bir sistem üzerinde çalışıyor. Projenin yöneticisi, öldükten sonra şirketine danışmanlık yapmaya devam etmek isteyen CEO’larla çalıştıklarını söylüyor. Örnekler çoğaltılabilir. ‘Ciddi düşünenler’ şu derlemeye göz atabilir.

Pekin Tsinghua Üniversitesi‘nden bir araştırma ekibi, uzay asansöründe bile kullanılabilecek kadar güçlü bir tel geliştirdiğini açıkladı. Karbon nanotüpten yapılan telin 1 santimetreküpü 160 tane fili ya da 800 ton ağırlığı kaldırabilecek kadar güçlü ve bu tel sadece 1,6 gram ağırlığında.

İsviçreli robotik şirketi ABB Çin’in Şangay şehrinde 150 milyon Dolar’lık bir gelişmiş robotik fabrikası kurduğunu açıkladı. YuMi adlı tek kollu robotları bu fabrikada yeni robotlar üretmek için kullanacak olan şirket, YuMi ve diğer otomatik makinelerin insanlarla yakın mesafede güvenli bir şekilde çalışabilmesini sağlayan bir yazılım da kullanacak. 7 bin metrekarelik fabrikanın 2020’de kullanıma açılması bekleniyor.

Ses teknolojileri sadece tüketici alanında değil işletmeler için de faydalı olabilecek özelliklere sahip. Forbes Agency Council üyesi yöneticiler, iş yerinde ses teknolojilerinin nasıl kullanılabileceğine yönelik yorumlarını paylaştı. Genel olarak sıkıcı işlerin otomasyonu üzerinde durulan derlemeyi sitemizde bulabilirsiniz.

Geçtiğimiz 10 yıl içinde ilginç bir gelişme yaşandı: Milyonlarca insan hoparlörüyle, arabasıyla, bilgisayarıyla ve telefonuyla konuşmaya başladı. Ses teknolojisi, cihazlarımızı kullanım şeklimizi temelden ve beklemediğimiz yönlerde değiştirebiliyor. En popüler sesli asistan yazılımlarından biri olan Google Assistan‘ı geliştiren Alphabet, son iki yılda bu teknolojinin kullanımıyla ilgili edindiği bilgileri derlediği bir yazı paylaştı. Yazıdan bir bölüm: “Dijital asistanların en önemli özelliklerinden biri, alışmak için belirli bir tecrübeye ya da zamana ihtiyaç duyulmaması. Yeni teknolojilere uyumda genel olarak bir adım geriden gelen yaşlılar ve kadınlar, dijital asistan kullanımında en hızlı büyüyen kullanıcı segmenti olarak göze çarpıyor.

Ağır bir antibiyotik tedavisinin ardından mikrobiyoma ne olduğunu inceleyen yeni bir araştırmada, çoğu bakterinin tedavinin ardından yeniden çoğaldığı, bazı bakterilerin tamamen yok olduğu görüldü. Araştırmacılar 12 sağlıklı erkek katılımcıya dört gün süren bir antibiyotik tedavisi uyguladı. Bu antibiyotikler vücuttaki bakterilerin neredeyse tamamını yok etmek üzere geliştirildi. Katılımcılar daha sonra altı ay boyunca incelendi. Çoğu sindirim sistemi bakterisinin bir buçuk ayın sonunda yenilendiği görüldü. Ancak normalde sıkça görülen dokuz adet bakteri türü altı ayın sonunda bile yenilenmemişti. Araştırmacılar bu bakterilerin eksikliğinin herhangi bir sağlık problemine yol açıp açmadığını bilmiyor. Ancak sindirim sistemi bakterilerindeki değişikliklerin hayatın geri kalanında geçerli olacak sonuçları olabileceği ifade ediliyor. Bu araştırmadan elde edilen sonuç, çok fazla antibiyotik kullanımının sadece süper bakteriler yaratmakla kalmadığı aynı zamanda sindirim sistemimizde de kalıcı değişiklere yol açabileceğini gösteriyor.

Kanser araştırması sırasında, tesadüfen obezite önleyici protein keşfedildi. Birçok kanser türünde üretiminin arttığı görülen bir proteini inceleyen bilimciler, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde hayvanların yağ seviyesini üçte bir oranında azaltan güçlü bir metabolik düzenleyici keşfetti. Fibroblast büyüme faktörleri (FGF’ler) memeliler de dahil birçok farklı organizmada bulunan önemli proteinler olarak biliniyor. FGF ailesinin üç üyesi BP1, BP2 ve BP3 diğer FGF proteinlerine bağlanarak onların aktivitesini artırdıkları için ‘refakatçi protein’ olarak biliniyor. Georgetown Üniversitesi’nden Anton Wellstein BP1 proteininin çeşitli kanser türlerine sahip kişilerde yüksek miktarda görülmesi sebebiyle yıllardır bu protein üzerine çalışıyordu. BP1’deki artışın kanser hücrelerinin çoğalmasını tetiklediği düşünülüyordu. Yakın zamanda Wellstein ve ekibi BP3 proteininin etkilerini incelemeye başladı ve bu proteinin üç adet FGF proteinine bağlandığını keşfetti. Bu üç proteinin de metabolik aktiviteleri düzenlediği biliniyor. Wellstein, aşırı BP3 seviyesinin vücudun metabolizmasını hızlandırdığını ve karaciğerde işlenen şeker ve yağın enerji için kullanılmasına ve depolanmamasına yol açtığını öne sürüyor.

Günümüzden 10 bin yıl kadar önce insanlar inek sütünü içebilme yeteneği kazandı. Geçtiğimiz 150 yıl içinde ortalama insan boyu 10 santimetre arttı, son 65 yılda ise ortalama insan ömrüne 20 yıl eklendi. Bu kadar kısa sürede bu kadar fazla yol kat ettiysek, günümüzden bin yıl sonra nasıl görüneceğiz? Bilimciler gelecekte vücudumuzun içinde yüzen ve doğal özelliklerimizi kuvvetlendiren nano robotlar olacağını düşünüyor. Transhümanizm ile biyolojinin bize sunduğu sınırlarla yetinmek yerine vücudumuzu doğal yeteneklerinin ötesine taşıyabileceğiz. Önümüzdeki bin yıl içinde, şu anda dünyada kullanılmakta olan 7 bin civarı dilden geriye sadece 100 tanesinin kalması bekleniyor. Ayrıca mor ötesi ışınlar ve radyasyona daha dayanıklı olan koyu tenin gelecekte evrimsel avantaja sahip olduğu ifade ediliyor. Küresel ısınmanın etkilerinden mümkün olduğunca az etkilenmek için de daha uzun boylu ve daha ince olmamız gerek.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

2 Yorum

  • macbook air için “ışıklandırılmalı klavye ile donatıldı” demişsiniz ama air’in klavyesi zaten ışıklandırmalı idi. acaba “3. nesil kelebek klavye” demek istemiş olabilir misiniz?

  • macbook air için “ışıklandırılmalı klavye ile donatıldı” demişsiniz. air zaten ışıklandırmalı klavyeye sahipti. “Third generation butterfly keyboard” demek istemiş olabilir misiniz acaba?

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: