Haftanın Özeti: 192

Bilim, Yazılım, Donanım

Apple, bazı MacBook modellerinde bulunan ‘kelebek’ klavyelerinde bir üretim hatası olduğunu kabul etti ve bunları ücretsiz olarak tamir edeceğini duyurdu. Daha önceden bu problemleri yaşamış ve tamir için Apple’a para ödemiş olan kullanıcılar da tamir ücretini geri alabilecek. Yapılan açıklamaya göre aşağıda listelenen sorunlarla karşılaşan kullanıcıların Apple servisine ücretsiz olarak başvurabileceği kaydedildi. Tabii programa hangi modellerin dahil olduğuna da göz atmakta fayda var.

  • Harfler ya da karakterler beklenmedik bir şekilde birden fazla yazılıyor.
  • Harfler ya da karakterler görünmüyor.
  • Tuşlar ‘yapışkan’ hissi uyandırıyor ya da belirli bir şekilde yanıt vermiyor.

Sanal gerçeklik platformu Oculus, yeni ürünü Oculus TV‘yi kullanıma sunuyor. Düz ekran için hazırlanan videoları sanal gerçekliğe aktaran uygulama, Oculus Go VR başlığı ile kullanılabilecek. Ürün geçtiğimiz ay yapılan F8 Konferansı‘nda tanıtılmıştı. Bu hamle, Oculus’un oyun oynamayanları da sanal gerçekliğe dahil etme çabalarının bir sonucu. Uygulama sanal ev sineması sistemini kullanıyor ve bu deneyimin 180 inçlik bir televizyon ekranını izlemek gibi olduğu söyleniyor.

Yine geçtiğimiz ay düzenlenen Google I/O etkinliğinde tanıtılan ve endişelere sebep olan yapay zeka asistanı Google Duplex test kullanımına sunuldu. Sesi ve vurgularını insandan ayırt etmenin neredeyse imkansız olduğu Duplex’in maharetlerini gösteren yeni bir video da paylaşıldı.

Hafta içinde Sony Mobile‘ın Türkiye, Orta Doğu ve Afrika’da pazarından çekileceği dedikodusu yayılmıştı. Marka konuya ilişkin açıklama yaptı ve ‘tedbirlerin bir parçası olarak‘ bu pazarlardaki operasyonun fizibilitesinin gözden geçirildiğini belirtti. Sony Mobile’ın 2014’te tavan yapan cihaz satışları bir süredir düşüş eğiliminde. Şubat ayında da cep telefonu pazarının doyuma ulaşmış olabileceğine dair bir haber paylaşmıştık.

Genelde cihaz üretiminin, özelde de cep telefonu üretiminin çoğunlukla Çin’de gerçekleştiğini biliyoruz. Bu durum hep ucuz iş gücüyle açıklanırdı. Endüstri 4.0 ile üretimin tekrar gelişmiş ülkelere kayacağı da konuşulan bir şeydi. Almanya‘daki telefon üretimine dair bu video, istihdamın geleceğini gözümüzde canlandırabilmek için iyi bir örnek:

Apple‘ın kurucu ortağı (ve ara ara yaptığı sivri çıkışlarla bildiğimiz) Steve Wozniak Salı günü New York‘taki NEX Teknoloji Konferansı’nda bazı çarpıcı açıklamalarda bulundu. Teknoloji sektöründe çoğu kişi Bitcoin’e ‘balon’ derken onun altında yatan blok zinciri teknolojisine daha sıcak bakıyor. Wozniak ise tam tersini düşünüyor ve blok zinciri alanındaki gelişmelerin Dot-com Balonu‘nu anımsattığını söylüyor. Hatırlarsanız geçen haftaki özette de yapay zeka için benzer endişelerin olduğundan bahsetmiştik. Bitcoin’in saf altın gibi olduğunu düşünen Wozniak, pek çok başarılı blok zinciri fikrinin varlığını inkar etmiyor ama yeterince hazırlık yapmadan ortaya çıkarak uzun vadede kendilerini bitirebileceklerini savunuyor. Wozniak demişken eski bir Reddit videosunu bırakalım buraya.

İnternet bağımlılığı, sosyal medya detoksu, Instagram diyeti gibi birçok kavramdan bahsetmeye başladık. Çağımızın ve geleceğin en önemli sorunlarından biri olan teknoloji bağımlılığı. Bir araştırmaya göre çevrimdışı olanların yüzde 33’ü verimliliğinin arttığını, yüzde 27’si bir özgürlük hissi duyduğunu ve yüzde 25’i hayattan daha fazla keyif aldığını söylüyor. Madem öyle, çevrimdışı yaşamak neden bu kadar zor? Bir sebebi şu olabilir: Sosyal medya, çevrimiçi alışveriş ve oyun gibi dijital teknolojiler bir grup ikna edici ve motivasyon sağlayıcı teknik sayesinde, kullanıcıların geri dönmesini sağlamaya çalışıyor. Etkenler şöyle sıralanabilir:

  • Kıtlık: Bir Snap ya da durum bilgisi belirli bir süre içinde görüntülenebiliyor, o yüzden hemen gir ve kontrol et.
  • Sosyal kanıt: 20 bin kişi bu videoyu retweet etti, o yüzden mutlaka izlemelisin.
  • Kişiselleştirme: Haber kaynağın içerikleri filtreleyip senin ilgi alanına giren haberleri göstermek üzere tasarlandı.
  • Karşılık: Daha fazla puan almak için arkadaşlarını davet et; arkadaşların da o ağın bir parçası olduysa orayı bırakıp gitmen daha zor hale gelir.

Tarımın endüstriyelleşmesine tanıklık ettik, sırada dijitalleşmesi var. Verinin toplanması ve kullanımı da bu dijitalleşmenin en önemli kalemi denilebilir. Bugüne kadar ‘atadan dededen‘ süzülüp gelen deneyimin yerini işlenen verinin alması bekleniyor. Tabii ki büyük ve iddialı bir cümle oldu bu ama dijitalleşmenin en çok da nesiller arası bilgi aktarımını sekteye uğrattığını, değersizleştirdiğini göz önünde bulundurunca tarımın da bundan payını almaması düşünülemez. Profesör Achim Walter‘a göre tarımda dijitalleşme kaçınılmaz ama onun neler getireceği, çizilecek yol haritasına bağlı. Yani henüz işin başındayız ve özenle kurulacak sistemler gıda alanında sürpriz yaşamayacağımız bir geleceğe götürebilir.

Honda‘nın 18 yıllık robot projesi ASIMO sona erdi. Kendi dengesini sağlayıp yürüyebilen iki ayaklı robot artık geliştirilmeyecek. Advanced Step in Innovative Mobility (Yenilikçi Harekette İleri Adım) anlamına gelen ASIMO projesinde öğrenilenler Honda’nın geliştirdiği diğer teknolojilerde kullanılacak. 1,2 metre boyunda ve 50 kilogram ağırlığındaki robot kimi zaman başarılarıyla kimi zaman da sahnede yaşadığı utanç verici anlarla gündeme geldi. Ancak ASIMO’nun hareketlerini kontrol eden sistemler, Honda’nın yürüme güçlüğü çeken insanlar için geliştirdiği yürüme desteği cihazlarında ve kendi kendine dengede durabilen motosikletlerde kullanılmaya devam ediyor.

MIT Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarı (CSAIL) programı son dönemde robotik alanında heyecan verici gelişmelere imza attı. Şekil değiştiren origami robotlarından duvarın arkasındaki insanları görebilen yapay zekaya kadar pek çok çalışma gerçekleştiren laboratuvarın yeni projesi, bir robotu sadece izleyerek ve hatalarını basit bir el hareketiyle düzelterek kontrol etmenizi sağlıyor. Çalışmada Baxter adlı robot, delmesi beklenen noktayı kendi başına çalıştığında yüzde 70 oranında doğru tahmin etti. İnsan yönetiminde ise bu oran yüzde 97’ye ulaştı. Bir robotu beyinle kontrol edebilmek için öncelikle arayüzün anlayabileceği şekilde düşünmeyi öğrenmek gerekiyor. Laboratuvarda, kontrollü ortamda eğitimli bir operatörün arayüzü kullanmasıyla, bunu gürültülü bir inşaat alanında yapmak arasında önemli farklar var tabii.

Rusya’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası‘nı muhtemelen video hakem uygulamasıyla hatırlayacağız. Uygulamanın adaleti sağladığını düşünenler de var, futbolun ruhunu öldürdüğünü düşünenler de. Aslında spor müsabakalarını insan hakemlerden tamamen kurtarma hayali kuranların sayısı az değil. Sonuçta video hakem uygulamasında da son kararı veren insan. Duygularından, önyargılarından tamamen arınmış bir hakem fikri ilk başta mantıklı gelse de söz konusu yapay zekanın ve ‘robotun’ eğitilme süreci esas düşündürücü kısım. Sayısız ihtimalin yanına oyuncuların insan olduğu gerçeğini de ekleyince durum karmaşıklaşıyor.

İsveç‘te binlerce kişi, temassız kredi kartı, anahtar ve hatta demiryolu kartı olarak işlev gören mikroçipleri bedeninde taşıyor. Bazıları, bu son trendin nedenini İsveç’in müreffeh bir devlet olmasına bağlıyor. Aslına bakarsanız, yaklaşık 3 bin 500 İsveçlinin bu davranışı dijitale ve teknolojiye olan aşkla açıklanabilir. Son 20 yılda, İsveç hükümeti teknoloji altyapısına büyük yatırım yaptı ve yapmaya da devam ediyor. İsveç ekonomisi büyük ölçüde dijital ihracat, dijital hizmetler ve dijital teknoloji yeniliklerine dayanıyor. Skype ve Spotify gibi şirketler akla ilk gelen örnekler. Dijital teknolojiye inanç ve potansiyeline güven, İsveç kültürünü büyük ölçüde etkiliyor. Bu da ülkede Transhümanist hareketin yayılmasında önemli rol oynuyor.

Yapılan çalışmalara göre aslında vücudumuzun sadece yüzde 43’ü insan hücrelerinden oluşuyor. Felsefi bir bakış açısıyla, bu durum ‘ben‘ olarak tanımladığımız şeyin de sandığımızdan çok farklı olduğu anlamına gelebilir. Vücudumuzun yarısından fazlası trilyonlarca mikrobik hücreden ve onların taşıdığı genlerden oluşuyor. Uzmanlar bu mikroorganizmaların pek çok farklı alanda sağlığımıza etki ettiğini söylüyor. Obeziteden romatizmaya, hatta depresyona kadar pek çok alanda bu canlıların etkisi bulunuyor. Örneğin dışkı bakterisiyle deneyler yapan bilimciler, zayıf birinin dışkısından alınan bakterileri farelerin sindirim sistemine yerleştirdiklerinde farenin zayıfladığını, şişman birinden alınan bakterilerin ise fareyi şişmanlattığını gözlemledi. Bilimciler ayrıca mikrobiyomun bir insan organı olarak sınıflandırılması ve bu organı daha iyi korumak için yöntemler geliştirilmesi gerektiğine inanıyor. İnsan sadece insan değil.

Bu alandaki önemli gelişmelere rağmen protezler hala dokunulan şeyin ısısı ya da dokusu hakkında bilgi sunmuyor. Bu yüzden John Hopkins Üniversitesi araştırmacıları yeni elektronik ‘dermis’i (e-deri) geliştirdi. Protezin üzerine yerleştirilen bu yapay deri, ampute kişinin kayıp uzvunda acı ve diğer hisleri algılayabilmesini sağlıyor. Araştırmacılar neticede e-deriye, tıpkı insan derisinde olduğu gibi farklı hisleri elektronik olarak kodlamayı öğretti. E-deri gelecekte robotlara uygulanarak onların da insan gibi hissetmelerini sağlayabilir. Ancak şimdilik uzuvlarıyla hissetme yeteneğini kaybetmiş insanlara bu yeteneğin geri kazandırılması yeterince heyecan verici.

Bölümün kapanışını Japonya’da özel bir şirket tarafından geliştirilen ve kalkıştan 4 saniye sonra infilak eden roketin görüntüleriyle yapalım. Aynı şirketin Temmuz 2017’de fırlatmaya çalıştığı roket de yerden 10 kilometre kadar yükseldikten sonra aynı akıbeti yaşamıştı.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

3 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: