Haftanın Özeti: 189

Bilim, Yazılım, Donanım

Apple 4 Haziran’da gerçekleştirdiği WWDC 2018 etkinliğinde pek çok yeni gelişmeyi takipçileriyle paylaştı. Şirket aslında yeni işletim sistemlerine geçiş oranının ne kadar yüksek olduğuyla övünür. Özellikle Android’in 2-3 yıl önceki versiyonları hala yaygın olarak kullanılırken iOS‘un en son sürümünün çok yüksek oranda kullanılması Apple için övgü kaynağı. Ancak şirket bu yılki etkinlikte, yeni işletim sisteminin eski telefonlarda performansı nasıl artıracağına odaklandı. iOS 12‘nin iPhone 6 gibi birkaç yıl öncesinin telefonlarında yüksek performansla çalışacağı belirtildi. Etkinlikte bunun gibi öne çıkan noktaları merak edenler derlememize göz atabilir veya daha geniş bilgi için şuraya göz atabilir.

Canon‘un film işi resmi olarak sona erdi. Yakın zamanda açıklama yapan kamera üreticisi, EOS-1V adlı son filmli fotoğraf makinesinin satışını sonlandıracağını duyurdu. EOS-1V üretiminin 2010 yılında durdurulduğu öne sürülmüştü. Bu modelin tamirini 31 Ekim 2025’e kadar sürdüreceğinin altını çizen Canon, parça bulunamaması halinde tamir yapamayacağı için 31 Ekim 2020‘den itibaren tamir taleplerini reddedebileceğini de belirtti.

Hepimiz daha uzun pil ömrü istiyoruz ama bu alandaki gelişmeler beklediğimiz hızda olmuyor. Bu yüzden şirketler mevcut pilleri daha verimli kullanabilecek teknolojiler üzerinde çalışıyor. Intel‘in bu soruna getirdiği yeni çözüm ise ekranın enerji kullanımını azaltmak oldu. Şirketten yapılan açıklamaya göre yeni düşük güçlü görüntü teknolojisi standart bir dizüstü bilgisayarın 28 saate kadar kullanılmasını sağlıyor. “28 saat” derken yoğun kullanıma göre ölçülmediğini belirtmekte fayda var. Şirket piyasadaki Dell XPS 13 modelinin tek şarjda 20 saat kullanılabildiğini söylüyor ancak CNet tarafından yapılan denemede internet üzerinden video izlendiğinde bataryanın sadece 12 saat dayandığı görülmüştü. O yüzden şirketin verdiği rakamları buna göre değerlendirmek gerek.

Razer Phone ve Sony Xperia Play gibi örneklerini gördüğümüz oyun telefonlarına bir yenisi ekleniyor. Asus, “Republic of Gamers” konseptine uygun olarak ürettiği ROG Phone‘u tanıttı. 4000 mAh pil, 8 GB RAM, 2160×1080 AMOLED ekran gibi özelliklerle gelen telefon fiyatı ve çıkış tarihi belli değil. Mobil oyun Fortnite‘ın müthiş yükselişi bu telefonların daha da ilgi göreceğinin işareti olabilir.

Telefon demişken, Business Insider‘ın dünyanın en iyi 20 akıllı telefonu başlığıyla yeni bir liste paylaştığını not edelim. Buna benzer yüzlerce sıralama vardır elbette ama merak eden olursa liste şurada. “Ona bakacak vaktim yok, en kralı hangisiymiş söyle, onu alacağım” diyen olursa da cevabı OnePlus 6.

Sosyal medya platformları ve e-ticaret siteleri hedefli reklamlar için, devlet kuruluşları ise suçlu takibi için yüz tanıma teknolojileri geliştirmenin peşinde. Bunlar iyi niyetli çalışmalarda kullanılabildiği gibi kişinin mahremiyetini hiçe sayan uygulamalara da imkan sağlıyor. Bu teknolojiye karşı atak gecikmedi. Toronto Üniversitesi mühendisleri, insan yüzü barındıran fotoğraflarda gözle görülmeyecek değişiklikler yaparak fotoğraftaki kişinin bilgisayar tarafından tanınmasını engelleyen bir yazılım geliştirdi. Yapay zeka tabanlı filtre belirli özellikleri buluyor ve bazı piksellerde değişiklik yaparak fotoğrafları tanınmaz hale getiriyor. İnsan gözünü etkileyen bir durum yok burada. Amaç, yapay zekayı yapay zekaya kırdırmak.

Anayı babayı üzecek bir haber: İngiliz bir çiftin çocuğunun ağzından çıkan ilk kelime Alexa oldu. Amazon’un sanal asistanını kullanan ailesine özenen çocuk, ebeveynlerinden önce yapay zeka ile konuşmuş oldu. Küçük Joe’nun annesi Lottie “Konuşmaya çalıştığında yanıt alabildiği birkaç şeyden biri oydu. Alexa ‘üzgünüm, ne dediğini anlamadım‘ dediği zaman Joe çok gülüyordu. Bir gün gerçekten ‘Alexa’ demeyi başardı. İlk başlarda ne dediğini anlamak için çok çabalamamız gerekti. Daha sonra Echo‘ya doğru koşup onu çalıştırmak için uğraştığında anladık” diyor.

Yapay zekanın karanlık tarafa geçmesiyle ilgili film ya da dizi bulmak hiç zor değil. Ancak bilimciler bu kez yanlışlıkla değil, bilinçli bir şekilde kötü niyetli bir yapay zeka yarattı. Norman adı verilen yapay zeka, psikopat gibi davranması için eğitildi. Çalışmada MIT araştırmacıları Norman’ı şiddet ve korku ögeleriyle eğitti. Daha sonra Norman ünlü Rorschach testine tabi tutuldu. Sonuçlar oldukça ürperticiydi. Bir görselde standart bir yapay zeka ‘içinde çiçekler olan bir vazo’ görürken Norman ‘bir adamın silahla vurulduğunu‘ gördü. Başka görselde standart yapay zeka ‘gökyüzünde bir şemsiye’ görürken Norman ‘çığlık atan eşinin önünde vurularak öldürülen bir adam‘ gördü. Bu rahatsız edici çalışma, makine öğreniminde algoritmaya sunulan verilerin, elde edilen sonucu nasıl etkilediğini görmeyi amaçlıyor.

‘İnternet ortamlarında’ mahremiyet neredeyse hiç yok. Daha güvenli bir tarayıcıyla geziniyor, VPN veya gizlilik için özel uygulamalar kullanıyor olsak bile reklamverenler bizi takip edebilir ve kim olduğumuza dair bir müşteri profili çıkarabilir. Yapay zeka araştırmacıları ise gerçek hayatta da bizi tanıyabilmek için çalışmalar yapıyor. Yakın bir zamanda devletler veya şirketler sadece kamera görüntüleriyle değil, yürüyüş veya konuşma biçimimiz gibi çok farklı şeylerle bizi tanıyabilir. Örneğin Carnegie Mellon Üniversitesi‘ndeki araştırmacılar, kelimeler arası nefes alışverişini kaydederek yüzde 91,3 oranında başarı elde etti. Gelecekte tanınmamak büyük bir lüks olacak gibi görünüyor.

Akıllı şehir kavramının dayandığı noktalardan birinin veri olduğu gerçeği tartışılmaz. Yayalardan sürücülere, metro yolcularından park sakinlerine kadar pek çok kişinin günlük verileri toplanır, değerlendirilir ve daha akıllı bir yaşam alanı yaratmak için kullanılır. Barselona da adı sıkça bu teknolojiyle anılan şehirlerden biri. Ama ilklerden biri olmanın getirdiği bazı problemler gün yüzüne çıkmaya başladı. Bunların başında da şehir sakinlerinin kişisel verilerinin toplanması ve kullanılmasıyla ortaya çıkan mahremiyet sorunu geliyor. “Bir şehrin sokaklarında dolaşıyor olmam davranışlarımın, rutinlerimin takip edilmesi için yeterli bir sebep mi?” sorusu üzerinden, kişinin hangi verilerini kullanıma sunacağına kendisinin karar vermesi gerektiği tartışılıyor. Veriyi toplayan teknoloji şirketlerinin bunu kendi çıkarları için kullanmaya çalışması da cabası. Barselona örneği şurada, “ne veriymiş arkadaş” cümlesi de zihinlerde.

Dronların suçla mücadelede önemli bir araç haline geldiğini biliyoruz. Cambridge Üniversitesi‘ndeki araştırmacılar ise mevzuyu bir adım ileri taşıyarak dronla makine öğrenimini bir araya getirdi. Geliştirdikleri sistem, drondan gelen canlı görüntüyü inceleyerek tehlike olup olmadığını otomatik olarak tespit ediyor ve gerektiği durumda kolluk kuvvetlerini uyarıyor. “Gökteki Göz” olarak adlandırdıkları sistem insan görüntüsünü tepeden tırnağa 14 temel noktaya dönüştürüyor. Bu noktaları kullanarak bir çeşit çöp insan çiziyor ve onun hareketlerini izleyerek bir suç hali var mı yok mu tespit edebiliyor. Sistemin kötüye kullanılabileceğinden endişelenenler de yok değil.

UC Berkeley, en büyük otonom sürüş veri setini kullanıma açtı. Yaklaşık 100 bin parçalık arşiv, indirilmek üzere ilgililerini bekliyor.

Richard Branson uzaya bir adım daha yaklaştı. Branson’ın 10 yıldan fazla bir süre önce uzaya turist götürme hedefiyle kurduğu Virgin Galactic Kaliforniya’daki Mojave Çölü’nde bir test uçuşu daha gerçekleştirdi. Kanatlı uzay aracı SpaceShipTwo Unity motorunu sadece 31 saniyeliğine çalıştırarak ikinci kez ses hızını aşmış oldu. Bilet fiyatı 250 bin Dolar olan Virgin Galactic’e şimdiden 700 kişi başvurdu. Uzaya gidecek ilk isimler arasında yer alacağını açıklayan 67 yaşındaki Branson, bu yıl içinde gerçekleşmesi muhtemel uçuşa hazırlanmak için bisiklete biniyor, sabah ve akşamları tenis oynuyor.

Google’ın kurucularından Larry Page‘in desteklediği uçan araba girişimi Kitty Hawk‘a güncelleme geldi. Güncellemeyle birlikte, elektrikli aracı kullanmak için yaklaşık bir saatlik eğitim yeterli olacak. Şirketin CEO’su Sebastian Thrun‘a göre bu aracı kullanmak Minecraft oynamak kadar kolay olacak. “Ben o oyunu beceremiyorum ki” diyenler için uçan araba daha da uzaklaştı tabii.

Bu alanın önemli oyuncularından biri olmayı planlayan Siemens‘in prototip elektrikli uçağı eFusion, Budapeşte yakınlarında düştü. 31 Mayıs’ta gerçekleşen kazada iki pilot ve bir yolcu hayatını kaybetti. Havada manevra yaparken alev aldığı söylenen uçağın pillerinde sorun yaşadığı düşünülüyor. eFusion böyle tanıtılmıştı:

Yakın gelecekte en muhtemel kıyamet senaryolarından biri superbug denilen antibiyotiğe dirençli mikroorganizmaların tehdidi. Bakteriler, en iyi antibiyotiklerimize karşı endişe verici oranda direnç geliştirdiği için yeni antibiyotik türleri geliştirmek büyük önem arz ediyor. North Carolina Eyalet Üniversitesi‘nden araştırmacılar, deniz mikroorganizmaları tarafından üretilen doğal bir molekülden yola çıkarak dirençli bakterilere karşı antibakteriyel özellikler gösteren ve gelecek vadeden yeni bir bileşik sentezledi. JJM-35 adlı sentez, ilaca dirençli bakterilere karşı etkili olmakla kalmadı, antibiyotik direnci olmayan bakterileri de daha etkili şekilde yok etti. Tüm bu araştırmaların nedenini biliyoruz zaten: Aşırı kullanımdan dolayı daha fazla bakteri türünün antibiyotiklere karşı dirençli hale gelmesi. Bu arada 2015 verilerine göre Türkiye’nin antibiyotik kullanımı alanında dünya lideri olduğuna dair bir istatistik de var elimizde.

Stanford Üniversitesi araştırmacılarının geliştirdiği bir teknik sayesinde insanlarda sıradan kan örneklerinde bulunan bağışıklık hücreleri sadece 3 hafta içinde işlevsel nöronlara dönüştürüldü. Bu yöntem sayesinde nöron üretmek ve beyin hastalıkları üzerinde çalışmalar yürütmek çok daha kolay olacak. Araştırmanın temel amacı, çok sayıda hastanın işlevsel nöron aktivitelerini inceleyerek otizm ya da şizofreni gibi nörolojik bozukluklar üzerine çalışmaları geliştirmek. Bu aşamada, yeni yöntemle geliştirilen nöronlar gelişkin sinapslar oluşturma yeteneğine sahip değil. Bu yüzden tedavi amaçlı olarak kullanılmaları mümkün değil ancak bilimciler üretilen nöronlarla, laboratuvar ortamında beyin hastalıklarını taklit edebilecek.

17. yüzyılda dolaşım sisteminin nasıl işlediği anlaşılmaya başladığından bu yana bilimciler kana alternatif olabilecek maddeler arıyor. Zamanında hayvan kanı, idrar, şarap, süt gibi pek çok farklı maddeyle kanın işlevi taklit edilmeye çalışıldı ancak bugüne dek yapabildiğimiz tek şey başka bir insandan kan almak oldu. Washington Üniversitesi‘nden bilimcilerin en son geliştirdiği madde ise kanın yerini tutmasa da yaralıların hastaneye yetiştirilene kadar kan kaybından ölmesini engelleyebiliyor. Bu süre içerisinde hastanın kan nakli yapılabilecek bir tıbbi tesise aktarılması gerekiyor. Kronik kan hastalıklarında bu maddeleri kullanmak mümkün değil ancak yaralanmalı bir kaza anında gerekli müdahalenin yapılmasıyla pek çok yaşam kurtarılabilir. Erythromer adı verilen madde, insanlardan elde edilen hemoglobinin toz formunda üretilmesiyle hazırlanıyor ve bu şekilde 6 aya kadar saklanabiliyor.

Yutulabilir tıbbi implant alanındaki araştırmalarda patlama yaşansa da bilimcilerin halen üstesinden gelmesi gereken bir sorun var. Bu cihazların insan vücudunun derinliklerinde gezinirken ihtiyaç duyduğu enerjinin bir şekilde sağlanması gerekiyor. Geleneksel bataryalar büyük, zehirli kimyasallar içeriyor ve belirli aralıklarla değiştirilmeleri gerekiyor. Ancak MIT ve Brigham Kadın Hastanesi tarafından geliştirilen yeni çözüm, bu implantların radyo dalgalarıyla şarj edilebilmesini sağlıyor. Önceki çalışmalarda dışarıdan elektrik gönderen kaynağın vücudun hemen dışında, deriye temas eder şekilde bulunması gerekiyordu. Ancak yeni çalışmada ekip bu teknolojiyi geliştirdi ve vücudun 10 cm içinde yer alan bir implanta, 1 metre uzaklıktaki bir cihazdan radyo dalgaları aracılığıyla elektrik göndermeyi başardı.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: