Haftanın Özeti: 238

12-19 Mayıs 2019 tarihleri arasında Türkiye ve dünyadan haber, site, yazılım, donanım, cihaz, video ve trendler.

Bilim, Yazılım, Donanım

Apple’ın sonbaharda tanıtılması beklenen yeni telefonlarında kullanacağı A13 çiplerin üretimine başlandı. Yeni çip sayesinde bu yıl piyasaya çıkacak iPhone’ların daha iyi fotoğraflar çekebileceği ve bu fotoğraflar üzerinde detaylı düzenlemelerin yapılabileceği düşünülüyor. A13 çipler aynı zamanda Siri’ye internete bağlanmadan bazı görevleri gerçekleştirme yeteneği sunabilir. Daha iyi bir işlemci daha iyi artırılmış gerçeklik uygulamaları anlamına geliyor ve Apple bir süredir artırılmış gerçeklik alanına yatırımlar yapıyor. Yeni iPhone’larda, önceki modellerde kullanımı mümkün olmayan bazı artırılmış gerçeklik uygulamalarını görmemiz mümkün. Ayrıca Apple’ın üzerinde çalıştığı artırılmış gerçeklik gözlüğü de bu yıl piyasaya sürülebilir. iPhone’ların yeni çiple birlikte kendi bataryasını daha etkin kullanması ve tersine kablosuz şarj ile AirPods gibi başka cihazları da şarj edebilmesi bekleniyor.

Bu özellikler şimdilik sadece analistlerin tahminleri ve gerçekleşeceklerinden emin olmak mümkün değil. Ama bir konu kesin: Qualcomm ile arasındaki anlaşmazlığı yeni çözen Apple’ın bu yıl içinde 5G destekli bir telefon üretmesi beklenmiyor. iPhone’lar 5G teknolojisine önümüzdeki yıl kavuşacak gibi duruyor.


Akıllı telefonlardan ya da günümüzün taşınabilir oyun konsollarından önce, 90’ların sonunda herkesin elinde görebileceğiniz oyun platformu -ülkemizde sanal bebek olarak da bilinen- Tamagotchilerdi. Yumurta halindeyken alıp, besleyip büyüttüğümüz bu ilgi aşığı dijital evcil hayvanlar şimdi Tamagotchi On adıyla geri döndü. Orijinal oynanışından çok fazla farkı olmayan yeni versiyonun en dikkat çeken özelliği renkli ekranı. Ayrıca Tamagotchi On, akıllı telefon uygulaması sayesinde diğer Tamagotchilerle iletişim kurmayı sağlıyor. Böylece Tamagotchi’nize oyun arkadaşı bulabilir hatta evlenip çocuk sahibi olmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca yeni versiyonda, ilgilenemediğiniz zaman Tamagotchi’niz ölmesin diye bir bakım evi (Tamagotchi Hotel) de bulunuyor.

Microsoft bu hafta sessiz sakin bir şekilde, Windows 10’da şifrelerin ortadan kalkacağını doğruladı. Windows Hello adlı yüz tanıma ile doğrulama sisteminin FIDO2 endüstri standardı sertifikası alması ile birlikte Windows 10 kullanıcıları artık şifre kullanmadan sisteme girebilecek. Microsoft’un kripto, kimlik ve doğrulama ekibinin grup müdürü Yogesh Mehta “Windows 10 kullanan 800 milyon kişinin şifresiz bir dünyaya bir adım daha yaklaştığını söyledi.

Yüz tanıma teknolojisi kişisel seviyede kullanıldığında önemli bir güvenlik sağlayabiliyor ancak kamu kurumları bu teknolojiden faydalanmaya başladığında durum birden korkutucu bir hal alıyor. Bu durumdan endişe eden ABD’nin San Francisco şehri, 14 Mayıs Salı günü alınan bir kararla, kamu kurumlarında yüz tanıma teknolojisinin kullanımını yasakladı. Böylece San Francisco, polis, belediye gibi kurumların vatandaşları teşhis etmek için kullandığı bu teknolojiyi yasaklayan ilk şehir olmuş oldu. San Francisco Denetim Kurulunun yaptığı oylamada 8’e karşı 1 oy ile kabul edilen yasak, ikinci kez oylandıktan sonra resmen kanunlaşacak ve bundan böyle vatandaşların yüz tanıma teknolojisiyle teşhis edilmeleri resmi izne tabi tutulacak.


Amazon’un akıllı asistanı Alexa, şirketin bu hafta yaptığı açıklamaya göre artık 7 bin 400’den fazla markanın ürettiği 60 binin üzerinde akıllı ev aletiyle uyumlu çalışabiliyor. Sadece bir sene önce 12 bin ev aletiyle uyumlu olan Alexa bu sayıyı, sekiz ay önce 20 bine çıkararak, yüzde 200’lük bir artış sağlamıştı. Her ne kadar Alexa daha fazla aygıtla uyumlu çalışsa da, yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre sesli asistanlar arasında en popüleri hala Google ve Siri. Bunda her iki markanın da akıllı telefonlara entegre çalışmasının büyük payı var. Alexa ise bu konuda hala rakiplerine yetişebilmiş değil.

Amazon, bünyesinde çalışan binlerce işçinin yaptığı siparişleri kutulama işini robotlara devretmeye hazırlanıyor. Robotlar taşıma bandından gelen ürünleri tarayarak onlara uygun kartonları hazırlıyor ve saniyeler içinde ürünü kutulamış oluyor. Amazon bu robotları yeni depolama merkezlerine yerleştirmeyi planlıyor. Böylece her tesisten 24 kişi işini robotlara teslim etmiş olacak. Amazon’un ABD’deki 55 deposundan toplam 1300’ün üzerinde çalışanın bu şekilde işini kaybedebileceği belirtiliyor. Robotlar kutulama işini insanlara göre 4-5 kat daha hızlı yapabiliyor. Bu da siparişlerin daha hızlı hazırlanması anlamına geliyor. Amazon, işini robotlara kaybeden çalışanlarının bazılarını eğiterek daha teknik rollere yerleştirebilir. Diğer işçilerin ise kendilerine yeni bir çalışma alanı araması gerekecek.

İşlemcileri tüm dünyadaki bilgisayarlarda kullanılan Intel’in Salı günü yaptığı açıklamada, milyonlarca cihazı etkileyebilecek bir donanım güvenliği açığı tespit edildiği belirtildi. Bu açık bilgisayar donanımının mimarisinde bulunuyor ve tamamen düzeltilmesi mümkün değil. Intel Ürün Güvenliği Müdürü Bryan Jorgensen yeterli veri örneği, zaman ve hedef sistemin davranışlarının kontrolü ile bu açığın saldırganlara, daha önce erişilmesi mümkün olmadığı düşünülen verilere erişim imkanı sağlayabileceğini söyledi. ZombieLoad takma adıyla anılmaya başlayan bu açık için Google, Microsoft, Amazon, Apple ve Mozilla gibi şirketler yamalar yayınladı.

Otonom araçlar üzerine çalışmaları devam eden Ford, fabrikalarda parçaları hızlıca ve etkin bir şekilde taşıyabilen otonom bir robotu deniyor. Robot yolda gördüğü engellere göre yolunu değiştirebiliyor ve işçilere başka işlerle uğraşabilecekleri günde toplam 40 saatlik fazladan vakit sağlıyor. LiDAR teknolojisi sayesinde çevresini lazerler kullanarak algılayabilen Survival adlı robot, eğer bir yolculuğu sırasında yolunu engelleyen bir şey görürse aynı yoldan bir sonraki geçişinde rotasını değiştirerek engellerden sakınabiliyor. İspanya’daki Ford tesisinde bir yıldır denenen robot bugüne kadar herhangi bir hatalı işlemde bulunmadı.

Petrolün çevreye verdiği zararların önüne geçmek adına, birçok ülkenin elektrikli araç kullanılmasına yönelik planları var. Bu gelişmeler, petrole yatırım yapan yatırımcıları bir kez daha düşünmeye itiyor. Bazı analistler dünyanın petrol talebinin yakın zamanda zirveye ulaşacağını (peak oil) ve bu noktadan sonra petrol endüstrisinin düşüşe geçeceğini düşünüyor. Fosil yakıtlardan uzaklaşmayı öngören politikalarla bu durumun önümüzdeki 10-15 yıl içinde gerçekleşeceğine inananlar çoğunlukta. Ancak bu süreç içinde petrolün büyümeye devam edeceğini ve bu yüzden petrol hisseleri hala düşükken yatırım yapmayı öneren analistler de yok değil. Özellikle Çin ve Hindistan gibi kalabalık ülkelerde büyüyen orta sınıfın petrolle çalışan araçlar satın alması ile petrolün orta vadede değer kazanması bekleniyor. Yine de çevre kirliliğine yönelik politikaların petrolü sert bir şekilde etkilemesi muhtemel. Geçmişte benzer bir durumu kömür endüstrisi de yaşamıştı.

Yatırımcıların, sadece petrol ürünlerine odaklanan şirketlerden ziyade, doğal gaz gibi diğer fosil yakıtlara ya da güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi sürdürülebilir kaynaklara da odaklanan şirketlere yatırım yapması öneriliyor. Doğal gaz, elektrikli araçların kullandığı elektriğin üretilmesi için de kullanılan ve petrole göre daha az salınımı olan bir fosil yakıt olduğu için petrol şirketlerinin değişime daha uzun süre direnç göstermesine yardımcı olabilir.


Elektrikli araçların yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel menzil sorunu. Günümüzde elektrikli araçlar tek şarjda 250 ila 400 km yol alabiliyor. Ohio State Üniversitesinden araştırmacılar buna alternatif bir çözüm geliştirdi: potasyum-oksijen bataryalar. Aslında bu bataryalar ilk olarak 2013’te üretilmişti ancak bataryanın anotunun oksijen ile teması, bu bataryaların 10 kereden fazla şarj edilmesini engelliyordu. Araştırmacılar anotu oksijenden koruyabilecek üç katmanlı bir sistem geliştirdi. Bu sistemin üçüncü katmanı potasyumu geçirirken oksijeni dışarıda tutabiliyor. Böylece batarya bozulmadan 125 kez şarj edilebiliyor. Hala günlük kullanım için yeterli olmasa da önceki versiyona göre önemli bir gelişme. Araştırmacılar potasyum-oksijen bataryaların lityum-iyon bataryalara göre daha fazla enerji depolayabildiğini ve her yerde bulunabilen malzemeler kullandığı için daha ucuza mal edilebileceğini söylüyor.


Strafor günümüzde inşaatların vazgeçilmez bir ürünü olarak kullanılıyor. Petrolden üretilen malzeme, yalıtım yeteneği ve esnekliği sebebiyle tercih ediliyor. Ancak strafor hem üretiminde hem de atık haline gelmesi durumunda doğaya zarar veriyor. Washington State Üniversitesi araştırmacıları daha doğa dostu bir malzeme olarak, strafora alternatif olabilecek selüloz tabanlı bir ürün geliştirdi. Daha önce de bitkisel tabanlı, çevre dostu strafor alternatifleri geliştirilmişti ancak yeni ürün strafordan daha iyi bir yalıtım sağlıyor. Oldukça hafif olan malzeme kendi ağırlığının 200 katını taşıyabilecek kadar da sağlam. Üstelik yansa bile doğaya zarar veren küller üretmiyor.


Geri dönüşüm günümüzün birçok çevre sorununun çözümü gibi görülüyor. Doğru yapıldığında gerçekten faydalı da. Ancak geri dönüşüm için gönderilen birçok atık kendisini çöp yığınları arasında buluyor. Üzerine yağ ya da yiyecek bulaşmış malzemeler kendileri geri dönüştürülemediği gibi yanında bulundukları diğer malzemeleri de kirletiyor ve bunların tamamı geri dönüştürülemeden çöpe atılıyor. Geri dönüştürülebilen ürünlerde de saflık her zaman istenilen seviyede olmuyor. Bu da geri dönüştürülen ürünlerin satışını zorlaştırıyor. Birçok geri dönüşüm kurumu alıcı bulamamaktan şikayetçi. Eskiden geri dönüştürülen plastikler genellikle Çin’e satılırdı ancak şimdi Çin de belirli bir saflık oranının altındaki malzemeleri satın almıyor.

Peki geri dönüşümden vazgeçmemiz mi gerekiyor? Hayır. Geri dönüştürülmüş malzeme ile üretilen ürünler, sıfırdan malzeme elde etmeye göre çok daha az enerji tüketimi gerektiriyor. Yapmamız gereken nelerin geri dönüştürülebileceği ile ilgili detaylı bilgi sahibi olmak ve geri dönüştürülebilir ürünleri kirletmemeye özen göstermek. Ayrıca metal ve cam ürünler herhangi bir kalite kaybı olmadan defalarca geri dönüştürülebiliyor. Bu ürünleri geri dönüşüme vermeye özen göstermek de önemli. Ama en önemlisi, atık miktarımızı azaltmak. Tek kullanımlık ürünlerden kaçınarak defalarca kullanabileceğimiz, sağlam ürünlere yönelmek çevreyi korumak için yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri. Ayrıca çöpe attığımız şeylerin çoğunun çöp olmadığının da farkına varmamız gerekiyor. Bozulan gıda ürünlerimiz bile aslında iyi birer gübre kaynağı olarak kullanılabilecekken genellikle çöpe gidiyor. Konu hakkında daha fazla bilgi edinmek ve geri dönüşüme katkı sağlamak için çeşitli kaynaklara başvurabilirsiniz.


Birleşik Krallık Tıp Araştırmaları Konseyinin Cambridge’deki Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’nda tamamen sentetik DNA’ya sahip bir bakteri üretildi. Bakterinin DNA’sındaki 64 kodondan (üç nükleotidden oluşan dizgiler) üç tanesini mevcut kodonlarla değiştiren araştırmacılar böylece bakteride bulunan farklı kodon sayısını 61’e indirmiş oldu. Bu köklü değişime rağmen yaşamaya ve yavaş da olsa büyümeye devam eden bakterinin bu haliyle virüslere karşı daha dayanıklı olduğu belirtiliyor. Araştırmacılar hali hazırda ilaç üretiminde kullanılan Escherichia coli bakterisinin bu değiştirilmiş formunun, daha iyi ilaçlar üretmek ve üretim sırasında bakterilere virüs bulaşmasını engellemek için kullanılabileceğini söylüyor.

Robotik bir ameliyat cihazı, atan bir kalbin içinde otonom şekilde hareket edebilmeyi öğrendi. Görmek için sadece küçük bir kamera kullanan cihaz, kalplerinde delik bulunan domuzların kalplerinde hasarlı noktaya gitmeyi başardı. Daha sonra doktorlar ameliyatı tamamladı. Harvard Tıp Okulu’ndan Pierre Dupont ve çalışma arkadaşlarının geliştirdiği robotik sondanın ucunda bir kamera ve LED ışık bulunuyor. Cihaz diğer uçta hareketlerini kontrol eden bir motor sistemine bağlı. 2 bin adet kalp içi görselini inceleyen algoritma, robotik sondaya nereye gitmesi gerektiğini söylüyor. Yapılan 83 çalışmanın yüzde 95’inde sonda, kalpteki sızıntı noktasına ulaşmayı başardı. Bu başarı oranı deneyimli bir cerrahla eşit seviyede.


ABD’de Iowa Eyalet Veterinerliğinden yapılan açıklamada birden fazla köpek brusellası vakası görüldüğü ve bu hastalığın köpeklerden insanlara ya da diğer hayvanlara geçebildiği belirtildi. Hastalık Iowa eyaletindeki Marion bölgesinde bulunan bir ticari amaçlı köpek yetiştirme merkezinde ortaya çıktı. Uzmanlar insanların köpeklerin vücut sıvılarıyla direkt temas etmekten kaçınmalarını söylerken köpeklerin doğumuna yardım eden kişilerin koruyucu eldiven ve maske kullanması gerektiğini belirtiyor. Hastalığa yakalananlarda yüksek ateş, sırt ağrısı ve eklem ağrısı görülüyor. Nadiren bazı kişilerde sinir sisteminin, gözlerin ya da kalbin de etkilendiği görülebiliyor.

Çocukluğunda Pokemon oynamış yetişkinlerin beyinlerini inceleyen araştırmacılar, bu insanların beyninde, çizgi film karakterlerine, diğer fotoğraflardan daha fazla yanıt veren bir bölge olduğunu gördü. Daha önemlisi, bu araştırma yöntemi bize beynin görsel verileri nasıl düzenlediğine dair yeni bilgiler sundu. Araştırma için, beyni hala gelişmekteyken aynı görsellere saatlerce aynı açıdan bakmış kişilere ihtiyaç vardı. Araştırmacılar, Pokemon oyunu oynayan çocukların beyninde Pokemon görsellerine yönelik bir yatkınlık olabileceğini fark etti. Yapılan araştırmada gerçekten çocukluğunda Pokemon oynayanların beyinlerinin yetişkinlikte de Pokemon görsellerine diğer insanlara göre daha farklı tepki verdiği görüldü.

Çocukluğunuzda Pokemon oynadıysanız muhtemelen sizin beyniniz de bu görsele daha farklı tepki veriyor.

Exeter Üniversitesinde bunama araştırmaları yürüten Prof Dr. Anne Corbett ve ekibi, yaşları 50 ila 93 arasında değişen 19 bin 708 kişi üzerinde bir inceleme çalışması gerçekleştirdi. Çalışmaya göre, düzenli olarak kelime ya da sayı tabanlı bulmacalar çözen kişilerin kısa süreli hafızasının kendisinden sekiz yıl küçük olan kişilerle aynı olduğu, dil bilgisi üzerine mantık yürütme yeteneğinin ise 10 yıl daha küçük kişilerle aynı düzeyde olduğu görüldü. Araştırmada ayrıca bunama hastalığına yakalanan kişiler arasında bulmaca çözenlerin hafızasını çözmeyenlere göre 2,5 yıl daha geç kaybettiği belirlendi. Araştırmacılar beynin sağlıklı kalabilmesi için bulmaca çözmek gibi beyin egzersizlerini düzenli olarak yapmayı öneriyor.

Bilimciler, Güneş sisteminin büyük bir bölümünün madencilik ve endüstriyel sömürüden korunması için resmi olarak “uzay doğal alanı” olarak belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Öneriye göre Güneş sisteminin yüzde 85’i, insan gelişimi sınırları dışında bırakılacak. Böylece değerli madenler, mineraller ve diğer değerli malzemelerin madenciliğinin yapılabilmesi için Güneş sisteminin sekizde birinden biraz daha büyük bir alan ayrılmış olacak. Araştırmacılar bu kısıtlı alandaki kaynakların da bize yüzlerce yıl yetebileceğini söylerken, Güneş sisteminin doğal güzelliklerinin korunmasının önemine vurgu yapıyor.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Ay’a ilk kez bir kadın astronot göndereceği tarihin 2024 olarak belirlendiğini açıkladı. 1969’da Apollo 11 ile yaptığı yolculuk sonrası Ay’a ilk ayak basan insan Neil Armstrong’dan 55 yıl sonra gerçekleşmesi planlanan bu projenin adına, Apollo 11’e göndermeyle Antik Yunan mitolojisinde Güneş Tanrısı Apollo’nun kız kardeşi, Ay Tanrıçası olarak bilinen Artemis’in adı verildi. NASA’nın Artemis programının hala başlangıç seviyesinde olduğu biliniyor. NASA uzaya gönderilmek üzere bir roket ve kapsül üzerinde çalışıyor fakat bu araçlar henüz insan taşıma konusunda yeterli değil. Buna ek olarak programın bütçesi için NASA’nın Kongre’den onay alması da gerekiyor.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor. Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: