Haftanın Özeti: 221

Bilim, Yazılım, Donanım

Boston Dynamics tarafından geliştirilen SpotMini gibi ürkütücü derecede gerçekçi hareket eden robotlar genellikle elle kodlanıyor. Bir grup araştırmacı, ANYmal adı verilen bir robot köpeği eğitmek için simülasyon ile destekli öğrenme adlı tekniği birleştirdi. Böylece robotun daha hızlı koşması ve düştükten sonra kalkabilmesi sağlandı. Destekli öğrenme sayesinde robot köpek, her bir adımı nasıl atacağı kendisine öğretilmeden hareket edebilir hale geldi.

IBM hava durumu tahminlerini geliştirmenin yeni bir yöntemini buldu. Küresel Yüksek Çözünürlüklü Atmosferik Tahmin Sistemi (GRAF) IBM’in süper bilgisayarlarını kullanarak milyonlarca farklı kaynaktan gelen verileri işleyecek ve daha isabetli hava durumu tahminleri yapacak. GRAF bu yıl içinde kullanıma sunulacak. Bu yıl içinde kullanıma sunulacak olan GRAF’ın faydalanacağı milyonlarca kaynaktan biri de Weather Channel uygulamasının kullanıcıları olacak. Geçen haftaki özette de değindiğimiz üzere IBM, bu verileri sattığı gerekçesiyle dava edilmişti.

Birçok genetik hastalık beraberinde ayırt edici bir fenotip getiriyor (En bilinen örneklerinden biri Down Sendromu). Genetik hastalıkların birçoğu kolayca teşhis edilemiyor. Bu soruna çözüm getirmek isteyen FDNA adlı genom bilimi ve yapay zeka şirketi, insanlardaki karmaşık fizyolojik verileri belirleyip düzenleyerek analiz etmeye başladı. Şirket DeepGestalt adını verdiği bir yüz analizi sistemi oluşturdu. DeepGestalt, yüz fotoğraflarına bakarak genetik rahatsızlıkları doğru şekilde tespit edebiliyor. Şirket algoritmayı eğitmek için internetten seçilen 10 bin kişinin 500 bin yüz fotoğrafından oluşan bir veri seti kullandı. Sonuç olarak, DeepGestalt’ın Cornelia de Lange Sendromu ve Angelman Sendromu’nu yüzde 90’ın üzerinde bir oranda doğru tahmin ettiği görüldü. Uzmanlarda ise bu oran yüzde 70-75 civarındaydı.

Fahiş fiyata satılan veya sık sık tükenen ilaçlarla ilgili acı tecrübeler yaşıyoruz. İlaçları daha ucuza üretmek amacıyl kurulan ABD merkezli Civica Rx adlı kuruluştan Mayıs ayında bahsetmiştik. Geçtiğimiz günlerde bu kuruluşa 250 hastanenin daha katıldığı açıklandı. Başlangıç aşamasında, hastanelerde kullanılan 14 ilacın üretimine odaklanılacak. Girişimin öncelikleri arasında tedarik sıkıntısı olan temel ilaçların ve rekabet olmadığı için yüksek fiyatlara satılan ilaçların üretimi bulunuyor.

Orta yaş ve üzerine, genç insanlardan alınan kanları naklederek gençlik vadeden Ambrosia adlı şirket ABD’de beş şehirde şube açtı. Bir litre kanın fiyatı 8 bin Dolar. İki litre alınırsa, şirket 12 bin Dolar’a ‘bırakıyor’. Genç kanının gençleştirdiğine dair iddiaları destekleyen klinik çalışmaların sayısı çok az. Örneğin bu ay Jama Neurology dergisinde yayımlanan bir çalışma, genç yetişkinlerden alınan kanın Alzheimer hastalarının semptomlarını ne kadar iyileştireceğini inceliyordu. Ancak çalışma sadece 18 katılımcıyla yapıldı. Ambrosia’nın çalışmalarının çoğu ise insanlar üzerinde değil fareler üzerinde yapıldı. Tüm bu belirsizliğe rağmen şirketin sunduğu ‘tedavi’ teknik olarak sadece kan nakli olduğu için ABD Gıda ve İlaç Dairesi denetçilerinin radarına takılmıyor. “Bu kan nakli işlerine filan girmeden genç kalmak mümkün mü?” diyenler için de şöyle tavsiyeler var:

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ile iki enerji şirketinin gerçekleştirdiği iş birliği, pratik füzyon enerjisinin gelişimi için disiplinler arası araştırmaları teşvik ediyor. MIT’nin Plazma Bilimi ve Füzyon Merkezi yeni nesil füzyon deneyleri ve yüksek ısılı süper iletkenler alanındaki gelişmelere dayalı enerji santrallerine imkan sağlayacak hızlı ve aşamalı araştırmaların gerçekleştirilmesi için Commonwealth Fusion Systems adlı bir şirketle iş birliği halinde çalışıyor. Çalışmalar kısmen İtalyan enerji şirketi Eni tarafından fonlanıyor. Eni çalışmalar için 50 milyon Dolar fon sağladı.

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) halihazırda dünyanın en büyük ve güçlü parçacık hızlandırıcısı Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’na sahip. Ancak Salı günü yayımlanan yeni rapora göre organizasyon Future Circular Collider (Geleceğin Dairesel Çarpıştırıcısı) adlı yeni ve daha büyük bir çarpıştırıcı inşa etmeye hazırlanıyor. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı 2012’de Higgs Bozonu’nun bulunmasını sağlayan deneye ev sahipliği yapmış; bu buluş bilim dünyasına hem yepyeni bilgiler sağlamış hem de parçacık fiziği alanında yeni soruları gün ışığına çıkarmıştı. Araştırmacılar bu soruları yanıtlamak için daha büyük ve güçlü bir çarpıştırıcıya ihtiyaç duyuyor. 2035’e kadar çalışmaya devam etmesi beklenen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın çapı 27 kilometre. Yeni yapılacak çarpıştırıcı ise 100 kilometre çapında olacak. Yaklaşık 25 milyar Dolar’ı bulan harcamalar tartışmalara sebep oluyor. Bazı araştırmacılar bu paranın tıpta yeni gelişmeler sağlamak ya da iklim değişikliği ile mücadele etmek için harcanması gerektiğini düşünüyor. CERN’in ihtiyaç duyduğu para, 22 üye ülkenin yanı sıra tesisi kullanan diğer ülkeler ve kurumlar tarafından karşılanıyor. CERN demişken:

Global Change Biology adlı dergide yayımlanan bir harita, Dünya yüzeyinin sadece yüzde 5’ine insan eli değmediğini ortaya koyuyor. Daha önce bu oranın yüzde 19 olduğu düşünülüyordu. Araştırmanın sonucunda, ekolojik bölgelerin yüzde 52’sinin, ülkelerin ise yüzde 49’unun insan etkisiyle kısmen değiştirilmiş olduğu kaydedildi. Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer sonuç ise, en az değiştirilen biyomların daha yüksekçe enlemlerde yer aldığı ve tundra, kutupaltı ormanlar, tayga ormanları, iğne yaprakları ormanlardan oluştuğu yönünde. İnsan etkisinin en fazla görüldüğü biyomlar arasında ise geniş yapraklı ve karışık ormanlar gibi tropikal bölgeler var.

Paul Crutzen ve Eugene F. Stoermer adlı bilimciler, insanların etkili olduğu yeni bir jeolojik çağın başladığını düşünüyor. İkili bu yeni jeolojik çağa Antroposen adını veriyor.

İnsan etkisi demişken, Doğu Akdeniz’in en önemli sulak alanlarından biri olan Göksu Deltası’ndaki su ve toprak kirliliği tehlikeli boyutlara ulaştığı bilgisini de araya sıkıştıralım.

Bilimciler yıllarca kara deliklerin boyutlar arası seyahat için bir araç olabileceğine dair teoriler üretti. Ancak daima bir problem vardı: Hiperuzayda yolculuk eden biri, kara deliğin kütle çekim kuvvetiyle parçalanmadan diğer tarafa nasıl geçecek? Massachusetts Dartmouth Üniversitesi araştırmacıları, bir kara deliğin yeterince büyük olması ve yeterince hızlı dönmesi durumunda astronotların sorunsuz bir yolculukla diğer uca ulaşabileceğini iddia ediyor.

Çin’in Ay’a gönderdiği pamuk tohumu filizlendiChang’e 4 uzay aracına yerleştirilen bir kabın içinde, kafes benzeri bir yapının altında yetişen pamuk filizine ait fotoğraflar Çinli yetkililer tarafından paylaşıldı. Geçmişte Uluslararası Uzay İstasyonu’nda da bitkiler yetiştirilmişti ancak bu, Ay’da filizlenen ilk tohum oldu. Kapta ayrıca meyve sineği yumurtaları, maya ve patates tohumları da bulunuyordu. Pamuk dışındakilerden ‘ses çıkmadı’. Daha sonra yapılan açıklamada, gecenin çökmesi ve sıcaklığın -170 dereceye düşmesiyle pamuğun öldüğü duyuruldu.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

2 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: