Haftanın Özeti: 207

Bilim, Yazılım, Donanım

Google son bir yılda çalışanlarını üzen, onları tedirgin eden iki projeyle gündeme geldi: Amerikan Savunma Bakanlığı iş birliğiyle gerçekleştirilen Project Maven ve Çin’e özel sansürlü arama motoru. Maven haberi ortaya çıktığında binlerce Google çalışanı, dron saldırılarının hedefini iyileştirmek için yapay zeka kullanan bu Pentagon programına destek verdiği için şirketi protesto eden bir metne imza atmıştı. Çin’de kurulması planlanan sansürlü arama motoru için de benzer tepkiler geldi. Bunlardan hareketle bazı teknoloji sektörü çalışanlarının aklına malum soru geldi: “Biz burada ne yapıyoruz?New York Times bu soruyla cebelleşen kişilerle konuşmuş. Şirketin araştırma biriminde çalışan ve Çin’e özel arama motoru haberlerinin ardından istifa eden Jack Poulson da onlardan biri. Farkında olmadan uzun süre söz konusu proje için ter döken Poulson, belirli bir seviyenin altındaki çalışanların, meşgul oldukları işin bütününü görmelerinin imkansız olduğunu söylüyor.

Öte yandan Forbes tarafından açıklanan Dünyanın En İyi İşverenleri listesinin tepesinde Google’ın çatı şirketi Alphabet‘in bulunması ve ilk 10’da yine yukarıdaki dosyada adı geçen teknoloji şirketlerinin yer alması ayrı konu tabii.

Teknoloji sektörünün ve ‘yeni ekonomi’ diye tabir edilen alanların yükünü çeken önemli bir kesim var: Freelance çalışanlar. Mesaisiz, ofissiz, takım elbisesiz çalışmak güzel elbette ama bu noktada kendini yavaş yavaş hissettiren bir sorun da emeklilik. Günün şartlarından olsa gerek, bir kafenin sokağa bakan yamacına konuşlanıp biraz ekrana, biraz akıp giden hayata bakarken emeklilik dönemi pek akla gelmiyor. Amerika’da yapılan bir ankete göre paylaşım ekonomisiyle geçinen her 10 kişiden 7’si emeklilik için herhangi bir hazırlık yapmadığını belirtiyor.  Türkiye’de durumlar nasıl, bilmiyoruz tabii.

Google hafta içinde New York’ta düzenlediği etkinlikte bir dizi yeni ürün tanıttı. Tamamını şurada bulabileceğiniz ürünler arasında en çok konuşulanlar Pixel 3 ve Pixel 3 XL oldu. Her ikisi de HTC tarafından üretilen telefonlarla birlikte tanıtılan yeni kamera uygulaması, algılanan görüntülere göre önerilerde bulunuyor. Örneğin kamerayı bir URL adresine doğrulttuğunuzda telefon sizi o siteye yönlendirmeyi öneriyor. Bu arada Engadget‘ten Daniel Cooper Pixel 3 etkinliği vesilesiyle ‘kurumsal tiyatro’ olarak tanımladığı bu tür etkinliklerin artık sürpriz taşımadığına dair bir yazı paylaşmış. Cooper, tedarik zincirinin farklı halkalarından ‘sızan’ bilgilerle işin heyecanının kalmadığı görüşünde.

Çarşamba günü Microsoft, Open Invention Network (OIN) adlı açık kaynak patent grubuna katılacağını açıkladı. Bu hamleyle Microsoft’un 60 binin üzerinde patenti de açık kaynaklı bir şekilde OIN üyelerinin kullanımına sunulmuş olacak. OIN, 2 bin 400 civarı şirkete Linux için lisans platformu sağlıyor. Bunlar arasında bireysel geliştiricilerin yanı sıra Google ve IBM gibi teknoloji devleri de bulunuyor. Tüm üyeler OIN’e ait patentlere ve diğer OIN lisanslarına ücretsiz sahip olabiliyor. Nereden nereye?

HTC Vive‘ın ortam tarama cihazı Tracker bir dizi nesneyi sanal gerçeklik ortamına aktarmayı sağlıyor. Havalı bir deneyim sunsa da çok az oyun ve dolayısıyla çok az oyuncu bu cihazı kullanıyor. İşte Fit It adlı oyun bu gidişata dur demek istiyor. Oyunun kuralı basit: Üç adet Tracker kullanarak vücudunuzun tamamını tarayacaksınız ve o sırada sanal gerçeklik ortamında size doğru yaklaşan duvarlardaki deliklere uygun şekillere gireceksiniz. Fit It 16 Ekim’de Steam üzerinden erken erişime açılacak. Oyunu oynamak için 2×2 metrelik bir boşluğa ihtiyacınız var. Başlangıçta sadece Vive desteği olacak, tam sürümle satışa çıktığında daha fazla özellik ve erişim imkanı sunulacak.

Rodney Brooks tarafından kurulan Rethink Robotics 2012’de Baxter adlı robotunu tanıttığında beklentiler oldukça yüksekti. İnsanlarla yan yana çalışabilen robotun üretimi baştan aşağı değiştireceğini düşünen Brooks, bu modelin peynir ekmek gibi satılacağını söylüyordu. Öyle olmadı. Yaklaşık 150 milyon Dolar yatırım almasına rağmen geliştirdiği robotları piyasaya sunmakta zorlanan şirket kapanacağını açıkladı. “Robotları kafeslerinden çıkardık ve sıradan insanların tek bir satır kod yazmadan onlara yeni görevler yaptırabilmesini mümkün kıldık” diyen Brooks, endüstriyel robot kavramını tamamen değiştirdikleri için gururlu olduğunu belirtti. Rethink Robotics’in logosunda bir insan ve bir robotu temsil eden çizimler yan yana görünüyor. Şirket logosunun hakkını verdi ve insanlarla birlikte çalışabilen bir robotlar geliştirdi. Ama ‘tutmadı’.

Yoluna doludizgin devam eden bir robot üreticisi de var. Boston Dynamics Spot ve Atlas adlı iki modelinin yeni videolarını paylaştı. Atlas koşu parkurunda engelleri bir bir aşarken Spot da yön bulmadaki hünerlerini sergiliyor. Sinir bozucu ayak sesleri standart elbette.

Uçan otonom araçlar gerçek hayattan ziyade televizyon ekranına ait fütüristik hayaller gibi görünüyordu ancak GeewkWire Summit’te konuşan Boeing CEO’su Dennis Muilenburg, 5 yıldan daha kısa sürede uçan otonom araçlarını gökyüzüne çıkaracaklarını açıkladı. Uçan araba vizyonunu ve alınacak güvenlik önlemlerini paylaşan Muilenburg, Boeing’in şimdiden prototip geliştirmeye başladığını ve bir yıl içinde bu prototiplerin uçar hale geleceğini söyledi.

Otonom araç şirketi Waymo halka açık yollarda 10 milyon mil (yaklaşık 16 milyon kilometre) yol kat etti. Bu ayın sonunda sanal dünyadaki yollarda da 7 milyar milin (yaklaşık 11,2 milyar kilometre) aşılması bekleniyor. Yapılan basın açıklamasında Waymo CEO’su John Krafcik şirketin tarihinde önemli aşamalar kaydettiğini ve sonraki 10 milyon milde teknolojilerini insanların kullandığı ve sevdiği bir hizmete dönüştürmek istediklerini dile getirdi. Krafcik’e göre Waymo şimdi çalışmalarını kabiliyetler, konfor ve kolaylık üzerine yoğunlaştırmak istiyor.

Uluslararası bilimcilerden oluşan bir ekip herhangi bir kişinin kalp damar hastalığı yaşama ihtimalini belirlemek amacıyla Genomik Risk Skoru (GRS) adını verdikleri bir yöntem geliştirdi. Yaklaşık yarım milyon kişinin genom verisini kullanan ve yaklaşık iki milyon farklı bireysel genetik değişkeni inceleyen araştırmacılar, bu testle birlikte doktorların kalp krizi riskini belirlemesi için gerekli teşhis araçlarında önemli bir eksiği gidermiş olabilir. Yeni genetik testin, mevcut 6 risk faktörüne göre (sigara içme, kan basıncı, vücut kitle indeksi, diyabet, aile geçmişi, yüksek kolesterol) etkinliğini ölçen araştırmacılar, GRS’in bir kişinin kalp damar hastalığı yaşayıp yaşamayacağını belirleme konusunda diğer faktörlerin her birinden daha etkili olduğunu ortaya koydu. Buna göre GRS’i en yüksek yüzde 20’lik dilimde olan bir kişinin kalp hastalığına yakalanma ihtimali, en düşük yüzde 20’lik dilimdeki birinden 4 kat daha fazla.

Telefonun kullanma alışkanlıklarınız depresyon ya da kaygı bozukluğu yaşadığınızın göstergesi olabilir mi? Mindstrong‘un yaratıcıları öyle olduğunu düşünüyor. iOS için geliştirilen uygulama makine öğrenimi teknolojisini kullanarak telefon kullanımını takip ediyor ve zihinsel rahatsızlıklara dair dijital ölçütler arıyor. Böylece risk altındaki kişilere profesyonel yardım almalarının önerilmesi düşünülüyor. Girişim şimdiden on milyonlarca Dolar yatırım aldı. Yatırımcılar arasında Amazon’un kurucusu Jeff Bezos da bulunuyor. Tabii girişimin iddialarının desteksiz olduğunu düşünenler de var. Mindstrong’un sitesine göre uygulama beş klinik testten geçirildi. Ancak bu çalışmaların hiçbiri diğer bilimciler tarafından incelenen bilimsel dergilerde yayımlanmadı. Şirket bir tane pilot çalışma yayımladı ancak onda da sadece 27 katılımcı yer alıyordu.

İsviçre’de Zürih Robotik ve Zeki Sistemler Enstitüsü’nde çalışan araştırmacılar, Parkinson teşhisi için akıllı telefon verilerinin kullanılabileceğini düşünüyor. Bir akıllı telefon uygulaması halinde hazırlanan testler sırasında kişinin nasıl hareket ettiğini inceleyen ve verileri kaydeden yapay zeka daha sonra bu verileri Parkinson belirtileriyle karşılaştırıyor. Böylece kullanıcının Parkinson hastası olup olmadığının tespit edilmesi amaçlanıyor. Araştırmacılar yeni çalışma için bin 853 kişinin verilerinden faydalanıldı ve onların hareket, konuşma, parmak kullanımı ve mekansal hafıza gibi yetenekleri incelendi. Çalışmaların ardından ekip 300 yürüme, 250 ses, 400 dokunma ve 25 hafıza testinden örnekler aldı. Elde edilen sonuçlar tahmin modeline verildi. Neticede bu model normalde Parkinson’u tespit etmek için kullanılan yöntemlerden daha yüksek başarı elde etti. Yüzde 85 doğru teşhis oranıyla çalışan uygulama, günümüzde kullanılan yüzde 75 başarılı yöntemlere göre daha etkili olduğunu gösterdi.

Avustralya’da yaşayan bir huni yuvalı örümcek türünden alınan peptit örneğinin hem insanlarda deri kanseri hücrelerini hem de Tazmanya canavarlarının yüzünde çıkan tümörleri öldürdüğü belirtildi. QIMR Berghofer Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde başlayan araştırmada ayrıca örümcekten alınan bileşenin, kanser hücrelerinin yanındaki sağlıklı hücrelere neredeyse hiç zarar vermediği belirlendi. İki ya da daha fazla amino asitin birleşmesiyle oluşan peptit, örümceğin zehir bezinden elde edildi. Ancak bileşenin kaynağının hayvanın zehri mi yoksa kanı mı olduğu hala araştırılıyor.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Ahmet Özbilgin başkanlığındaki bir ekip, sadece Türkiye’de yetişen 4 bitki türünün sıtma hastalığına iyi geldiğini tespit etti. Botanikçi, eczacı ve parazitologdan oluşan ekip, Dünya Sağlık Örgütü’nün sıtma hastalığına karşı ilaçların yetersiz kaldığını belirterek her ülkenin kendine has yetişen bitkileri üzerinde bu hastalığa karşı ilaç geliştirme çağrısı üzerine harekete geçmişti. Söz konusu bitkiler, İzmir ve Manisa dağlarında yetişen gür kötürüm, yedi düğme, öbek çalba ve ören sarıca.

Kaliforniya’da hizmet veren Fertility Institutes adlı klinik, embriyoların hastalık taşıyıp taşımadığını belirlemek için kullanılan teknolojiyi, çocukların göz rengi seçimi için de kullanmaya başladı. Ebeveynler birçok embriyo arasından, istedikleri göz rengine sahip olanı seçebiliyor. Tabii ki nesillerdir sadece kahverengi göz rengine sahip ailelerden gelen çocuğun sihirli bir şekilde mavi göze sahip olması mümkün değil. Bu yöntem, istenilen göz rengine sahip olma ihtimali altıda birden fazla olan çiftlerde uygulanabiliyor. Çiftlerin konuyu önce kendi aralarında netleştirebilmesi de önemli tabii.

Çin Bilimler Akademisi’nde, iki annesi olan ve babası olmayan fareler dünyaya geldi. İki anneli (bimaternal) hayvanların sağlıklı olduğu duyuruldu. Bir anneden yumurta hücresi diğer anneden ise haploid embriyo kök hücresi alındı. Her iki hücrede de gerekli DNA yönergelerinin yarısı bulunuyordu. Ancak bu iki hücreyi bir araya getirmek yeterli değildi. Araştırmacılar gen düzenleme teknolojisini kullanarak üç set gen yönergesini sildi. Böylece hücreler birbiriyle uyumlu hale geldi. Öte yandan iki babalı fare üretimi aynı başarıya ulaşamadı ve fareler doğduktan kısa bir süre sonra öldü. Auckland Üniversitesi’nden Dr. Teresa Holm, gelecekte bu çalışmanın insanlarda da uygulanabileceğini söylüyor. Ama bunun için öncelikle doğacak çocukların fiziksel ve zihinsel olarak tamamen normal olabileceğinin kanıtlanması ve etik tartışmalardan olumlu bir sonuç çıkmış olması gerekiyor.

140 milyon yıl öncesinden kalma genleri yeniden oluşturan New York Üniversitesi ve Şikago Üniversitesi araştırmacıları, bu genleri günümüz meyve sineklerine yerleştirerek mutant bir tür yarattı. Ekip bu çalışma için gen yerleştirme tekniklerini kullanarak canlı bir sinekte günümüz proteinlerini tarih öncesi proteinlerle değiştirdi. Çalışmanın amacı, meyve sineklerinin milyonlarca yıl içindeki evriminde nelerin değiştiğini gözlemlemek.

Bloomberg‘de yayımlanan bir habere göre Avrupa’da bir tarım devi, milyonlarca Atlantik somonu üretilen balık çiftliğinde yüz tanıma teknolojisinden faydalanmayı planlıyor. Bu teknoloji balıkların göz çevresindeki küçük noktaların oluşturduğu desenleri inceleyerek balıkları birbirinden ayırıyor. Yüz tanıma teknolojisini geliştiren Cermaq Group ürettiği somonların sağlık durumlarını kontrol edebilmek için bu yönteme başvurmuş. Bu teknoloji sayesinde, deniz piresi gibi bulaşıcı hastalıkların tüm balıklara bulaşması engellenecek. Hasta balıklar sağlıklı balıklardan ayrılacak. Daha önce benzer bir çalışmanın inek çiftliğinde denendiğini de görmüştük.

ABD’nin Michigan eyaletine düşen en büyük altıncı meteor, Dünya’da geçirdiği 80 yılın ardından ilk kez uzmanların incelemesine sunuldu. 10 kilogram ağırlığındaki meteor yıllarca bir çiftlikte ‘kapı takozu‘ olarak kullanılmasının ardından hak ettiği değeri görüyor. Uzmanlar taşın değerinin en az 100 bin Dolar olduğunu söylüyor. Şu anda Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan incelemelerin ardından taşın içinde bulunan nadir elementlerin sayısı ve miktarına göre taşın değeri daha da artabilir.

Geçtiğimiz 40 yıl boyunca güneş sisteminde gezinen Voyager 2‘nin yakın zamanda sistemimizi terk edeceğine dair veriler gelmeye başladı. Şu anda Dünya’dan 17,7 milyar kilometre uzaklıkta bulunan uzay aracı, daha önce görülmeyen seviyelerde radyasyon sinyalleri göndermeye başladı. Bu sinyaller aracın Güneş’in koruyucu baloncuğundan ayrılmak üzere olduğu ve yakında yıldızlar arası boşluğa çıkacağı anlamına geliyor. Voyager 1 ve Voyager 2 uzay araçları 1977’de Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ü incelemeleri için gönderilmiş ve o güne kadar bu gezegenlere ait en net fotoğrafları çekerek detaylı veriler kaydetmişlerdi.

Uluslararası Uzay İstasyonu‘na bir Rus kozmonot ile Amerikalı astronotu taşıyan Soyuz MS-10 uzay aracının fırlatılışı sırasında bir kaza meydana geldi. Roket kısmından kurtulan mekik paraşütle Kazakistan’a iniş yaptı. Aleksey Ovçinin ve Nick Hague adlı kozmonot ve astronotun sağlık durumun iyi olduğu açıklandı.

Bambaşka dünyalardan bambaşka bir soru: Bir asteroide nasıl inilir?

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

1 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: