Haftanın Özeti: 203

Genel Gündem

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 13 Eylül’deki Para Politikası Kurulu toplantısı neticesinde haftalık repo faizinde 625 baz puanlık artırıma gidildiğini ve faizin yüzde 24’e yükseltildiğini açıkladı. Toplantıdan faiz artırımı kararı çıkması bekleniyordu ama bu kadar yüksek olacağı tahmin edilmemişti. Karar öncesi 6,41 TL olan Dolar bu açıklamayla 6,03 TL’ye düştü, kısa süre içinde de tekrar yükselerek 6,15 TL oldu; haftayı da 6,16 TL’den kapattı. BloombergHT piyasaların ne tepki vereceğini uzmanlara sordu. Bu arada söz konusu faiz oranı yaklaşık iki yıl önce, Ekim 2016’da yüzde 8 seviyesindeydi.

ABD’de yaklaşık bir haftadır gündemin ilk maddesi yaklaşmakta olan Florence Kasırgası idi. Kasırganın etkili olması beklenen Güney Carolina, Kuzey Carolina ve Virginia eyaletlerinin kıyı kesimindeki 10 bölgede tahliye emri verildi, 1,7 milyon kişi tahliye edildi. ABD donanmasının en az 30 gemisi Florence’in yolundan çekildi ve başka alanlara sevk edildi. Saatteki hızı 175 kilometreyi bulan kasırga sebebiyle otomotiv devi Volvo da o bölgedeki fabrikasında üretimi geçici olarak durdurduğunu açıkladı. Oluşacak maddi hasarın 170 milyar Dolar’ı bulacağı tahmin ediliyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan çekilen bu fotoğraf ‘yaklaşmakta olanın’ azametini gözler önüne seriyor.

Weather Channel‘ın bu şovu da kasırganın büyüklüğünü yaşamadan anlamak için yeterli. Hafızası kuvvetli olanlar ülkemizde de benzer başarılı örneklerin sergilendiğini hatırlayacaktır.

Çin anayasası dini özgürlüğü garanti altına alsa da dinlere uygulanan kısıtlamalar altı yıl önce göreve başlayan Şi Cinping ile birlikte iyice katılaştı. Pekin’deki en büyük Protestan kiliselerinden birinin faaliyetleri yasaklandı. Bu karar, kiliseye kapalı devre kamera sistemi yerleştirilmesi talebinin kilise yetkililerince kabul edilmemesinin ardından geldi. Din adamları gözetlenmenin inançlarına ihanet olacağını savunuyor. Öte yandan Çin’de herhangi bir yerde gözetlenmemek pek mümkün görünmüyor.

Çin’in en zengin şehirlerinden biri olan Şenzen‘de (yahut Şencen, Shenzhen) işçiler, mimarı oldukları gelişim ve dönüşümün sancılarını çekiyor. Medyascope‘un Washington Post‘tan özetleyerek aktardığı habere göre, önceden teknoloji firmalarında çalışan işçilerin çoğunlukta olduğu şehrin çehresi, orta ve üst sınıflar lehine değişiyor. 20 milyon nüfuslu şehirde ortalama kiralar kısa sürede 100 Dolar’dan 250 Dolar’a fırladı. İşçilerin yaşadığı mahalleler ‘dönüşüme girerek’ rezidanslarla dolmaya başladı. Artan yaşam maliyetlerinden ötürü pek çok işçi memleketine döndü. Özetle, Çin’in kalkınmasının bel kemiği olan fabrika işçileri, ülkenin artan zenginliğine güç yetiremez oldu. Bu da iki yıl öncesinden, şehri konu alan bir Wired belgeseli:

Sürekli telefonla oynayan çocuklardan daha önemli bir sorun var: Sürekli telefonla oynayan anne babalar! Almanya’nın Hamburg şehrinde “telefonuna değil bana bak” yazılı pankartlarla durumu protesto eden çocuklar da böyle düşünüyor. 7 yaşındaki Emil’in öncülüğünde düzenlenen yürüyüş şu bulguyu bir kez daha gündeme getirdi: Anne babaların cep telefonu düşkünlüğü çocuklarda davranış bozukluğuna yol açabilir.

Elektrikli otomobillerin talihini değiştiren Tesla CEO’su Elon Musk önceki hafta YouTube’da canlı yayınlanan bir programda sunucunun teklifiyle esrar içmiş, bu da tepkilere sebep olmuştu. Tepkilerden biri beklenmedik bir yerden geldi. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, bir süre önce Tesla’ya verdikleri 180 adetlik elektrikli otobüs alımını hedefleyen daveti geri çektiklerini açıkladı. Söz konusu davet mektubunu 30 Ağustos’ta gönderdiklerini söyleyen Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Gürbüz, Musk’ın bu hareketini kabul edilemez bulduklarını ve Tesla ile çalışmaktan vazgeçtiklerini belirtti. Her şey şöyle başlamıştı:

İtalya’nın kuzeyindeki Como şehrinde, arkeologlar tarafından eski bir tiyatronun zemininde yüzlerce antik altın para bulundu. Roma İmparatorluğu‘nun son dönemlerinde, 4’üncü ya da 5’inci yüzyılda üretildiği düşünülen paralar amfora adı verilen iki saplı bir testinin içinde saklanmış haldeydi.

Yine İtalya. 2012’de yaşanan ekonomik krize karşılık, alışveriş merkezlerine hafta sonu ve tatil günlerinde de çalışma serbestisi getirilmişti. Fakat bu karar, pazar gününün boşa çıkmasını isteyen Katolik Kilisesi ve sendikaların başını çektiği bazı gruplar tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Yeni hükümetin yıl sonundan itibaren eski düzene dönme planı yeni tartışmalara neden oldu. Bu kez mağaza temsilcileri yaşanacak gelir kaybını öne sürerek karara karşı çıkıyor. Bu Türkiye’de de belli aralıklarla gündeme gelen bir konu.

1980 – 1999 arasında doğan Y Kuşağı birçok şeyi olduğu gibi iş hayatını da değiştirmeye hazırlanıyor. Quartz‘da paylaşılan bir makaleye göre Y Kuşağı, eskilerin yerleştirdiği “iş varsa tatil gününde de çalışırım, önemli değil” alışkanlığını yıkmak üzere. Bu kuşağın çalışma şeklinden şikayet eden pek çok yöneticiyle karşılaşmışızdır ama kaçış yok, zira 2025 yılında kadar iş gücünün yüzde 75’i onlardan oluşacak. Aramızda, yıllardır işlenen bu kuşak ayrımlarını pek inandırıcı bulmayanlar da var elbette.

İsviçre’de bir köy, aylık 2 bin 500 Frank (16 bin 570 TL) vatandaşlık maaşıyla deney yapılmasına onay verdi. Rheinau köyünde yapılan oylamada vatandaşların yarısından fazlasının evet oyu vermesi gerekiyordu. Bin 300 nüfuslu köyden 692 evet oyu çıktı. Oylamayı gerçekleştiren ve maaşı verecek olan kişi, film yapımcısı Rebecca Panian. Gerekli para diğer örneklerde olduğu gibi devlet tarafından değil, sanatçının gerçekleştirdiği kitle fonlama yöntemiyle sağlanacak. Henüz ihtiyaç duyulan para toplanabilmiş değil. İnsanlara herhangi bir karşılık beklenmeden maaş verilmesi fikri aslında yüz yıldan uzun bir süredir konuşuluyor. Özellikle son yıllarda büyük ekonomilerde artan eşitsizlik ve otomasyon sebebiyle kaybedilen işler, vatandaşlık maaşı fikrinin daha sık gündeme gelmesine neden oldu. Biz de o denemelerin pek çoğunu konu ettik.

Dolar milyoneri olmak bir zamanlar çok büyük bir olaydı. Ancak artan enflasyon ve şehirlerdeki yüksek yaşam maliyetiyle birlikte altı sıfırlı bir banka hesabına sahip olmak artık önemli bir eşik olarak görülmüyor (Bu da öyle görmeyenlerin ayıbı şimdi). Şu anda dünyada 16 milyon Dolar milyoneri var. O nedenle ‘ultra zengin’ kavramı için artık daha farklı bir kritere ihtiyacımız var. 2018 Knight Frank Servet Raporu bu kriteri 50 milyon Dolar olarak belirlemiş. Dünya genelinde bu tanıma uyan 129 bin 730 kişi var. Listede bulunan kişiler, dünyadaki Dolar milyonerlerinin en zengin yüzde birlik kısmında yer alıyor. Aşağıdaki görsel işte bu kişilerin ülkelere göre dağılımını veriyor. “Türkiye’de kaç ultra zengin var” sorusuyla cebelleşip de görselde bulamamaktan korkanlara cevap: 600 tanesi aramızda dolaşıyor.

Dolaşıyor derken, lafın gelişi tabii. Dünya Sağlık Örgütü tarafından paylaşılan bir rapora göre insanların gelir düzeyi arttıkça hareket etme oranı düşüyor. Bu da ‘zengin hastalıklarına’ kapı açıyor. Yine aynı rapora göre dünya genelinde 1 milyar 400 milyon kişi yeterince hareket etmiyor. İki istatistiği karşılaştırınca hem zengin olmayıp hem de hareket etmeyen hatırı sayılır bir kitlenin de varlığı göze çarpıyor.

Avrupa Birliği, demokratik prensiplerini düzenli olarak çiğnemekle itham ettiği Macaristan’a cezai yaptırım uygulamayı planlıyor. Karar Avrupa Parlamentosu’nda oylandı ve kabul edildi. AB içindeki oy hakkının askıya alınması gündeme gelen Macaristan karara itiraz edecek. Başbakan Victor Orban liderliğindeki hükümet, medyaya ve azınlıklara baskı uygulamakla ve hukukun üstünlüğü ilkesini ihlal etmekle suçlanıyor. Orban ise buna karşılık “Macar halkı ülkesinin bir göçmen yuvası olmasına karşı çıktığı için bu önergeyle kınanmak isteniyor” sözleriyle cephesini sağlamlaştırdı.

Konu yine Avrupa ülkelerinde milliyetçiliğin ve aşırı sağın yükselişine geliyor. Geçen hafta yapılan genel seçimlerde yine göçmen karşıtlığını vitrine koyan İsveç Demokratları oyların yüzde 17,6’sını aldı. Son seçimlerde bazı Avrupa ülkelerinde aşırı sağ ve milliyetçi partilerin aldığı oy oranları şöyle:

  • Danimarka / Danimarka Halk Partisi: Yüzde 21.
  • Hollanda / Özgürlük Partisi: Yüzde 13.
  • İtalya / Lig: Yüzde 17,4.
  • Macaristan / Jobbik: Yüzde 19.
  • Finlandiya / Finler: Yüzde 18.
  • Avusturya / Özgürlük Partisi: Yüzde 26.
  • Fransa / Ulusal Cephe: Yüzde 13.

Katalanlar geçen yıl Ekim ayında referandumla bağımsızlığını ilan etmiş, bu sürecin sonunda liderleri Carles Puigdemont Belçika’ya sığınmak zorunda kalmıştı. Katalanlar bu taleplerinden vazgeçmiyor. Salı günü düzenlenen ve yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı Katalonya Ulusal Günü yürüyüşünde liderler yarım kalan işin tamamlanacağı sözünü verdi.

Kuzey Kore’nin 70’inci kuruluş yıl dönümü kutlamalarından dosta güven, düşmana korku, sıradan insana da “Ben de o askerler gibi zıplaya zıplaya yürüyebilir miyim ki” merakı salan görüntüler:

İstanbul’da yapımı devam eden üçüncü havalimanında çalışan işçiler; zor şartlarda çalıştıkları, özellikle barınma ve yemek ihtiyaçlarının sağlıklı şekilde karşılanmadığı gerekçesiyle eylem yaptı. Cuma sabahı başlayan eyleme yaklaşık 3 bin işçi katıldı. Jandarma ve çevik kuvvet müdahalesiyle karşılaşan işçiler yönetime 15 maddelik bir talep listesi sundu. Aynı günün gecesinde ise yüzlerce işçinin gözaltına alındığı haberi geldi.

2014 yılındaki yönetim kurulu seçiminin usulsüz yapıldığı iddiasıyla açılan davanın ‘seçimin iptali’ yönünde sonuçlanmasının ardından Cumhuriyet Vakfı‘nın yönetimi değişti. Eski yönetici Alev Coşkun genel başkanlığa seçilirdi. Cumhuriyet gazetesinin yayın yönetmenliğini yürüten Murat Sabuncu görevden alınarak yerine Aykut Küçükkaya getirildi. Sonrasında, aralarında Özgür Mumcu, Musa Kart, Kadri Gürsel, Erdem Gül gibi isimlerin de bulunduğu 27 kişiyle yollar ayrıldı.

Bölümün kapanışını yine BBC‘nin arşivinden yeni çıkan bir videoyla yapalım. 1989 yılında Ege kıyılarında tatil:

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

2 Yorum

  • Son yıllarda, bazı haber ajanslarının metinlerinde başlayan bir yazım modası çıktı. Sayıların yazılması. Aşırı derecede rahatsız buluyorum bunu. Sizin metnin içinde de var “Bin 300 nüfuslu köyden” Bu kalıp ne kadar anlaşılabilir ve de doğru mu sizce? Bunun yerine “1300 nüfuslu köyden” olması gerekmez mi?

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: