Genel Gündem
- Bu hafta hayat boyu yazmaya ihtimal vermeyeceğimiz -ancak kimi çevrelerce bir süredir dillendirilen– bir şey oldu ve Türkiye’de bir grup asker darbe girişiminde bulundu! Öğleden sonra İstanbul’un iki yakasını bağlayan köprülerin askeri birlikler tarafından kapatılmasıyla ortaya çıkan girişimde küçük bir grup asker TRT’nin radyo ve televizyon istasyonlarına girerek -kendilerine verdiği isimle- ‘Yurtta Sulh Konseyi‘ adına bir cunta bildirisi okuttu. Ardından CNN Türk, Kanal D ve Hürriyet Gazetesi’nin yer aldığı Doğan Medya Center’a ulaşarak yayını kesti. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genel anlamda destek vermediği kısa sürede anlaşılan eylemde –büyük kısmı olaydan habersiz– askerler halk dahil Emniyet Teşkilatı, MİT ve TSK’nın çeşitli gruplarıyla çatıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tatilini geçirmekte olduğu otelin de (olayı haber alarak ayrılmasının ardından) askerlerce basıldığı ve silahlı çatışma yaşandığı ortaya çıktı. Darbeye katılan F-16 uçakları Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı Sarayı, MİT, Özel Kuvvetler, Gölbaşı Polis Okulu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Ankara Emniyet Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı gibi kamu hedeflerini bombalayarak ağır hasar verdi. Genelkurmay Başkanı’nın ve bir dizi Kuvvet Komutanı’nın rehin alındığı, İstanbul ve Ankara’da etkisini yoğun hissettiren bu darbe girişimi neredeyse 24 saat içinde tamamen bastırıldı. Yurtta Sulh Konseyi’nin başında Hava Kuvvetleri’nin eski komutanı Orgeneral Akın Öztürk ile damadı Yarbay Hakan Karakuş olduğu ortaya çıktı. Askerlerin bir bölümü yurtdışına kaçarken yakalandı, bir kısmıysa siyasi sığınma talebiyle TSK’ya ait helikopterle indiği Yunan adasında gözaltına alındı (kullandıkları helikopter Türkiye’ye teslim edildi ancak askerlerin kimlikleri ve durumları meçhul). Dünya medyasında da geniş yer bulan ve yurt çapında hareketlenme yaşatan bu garip eylem boyunca 265 kişi hayatını kaybetti, Asker, hakim, savcıların da arasında bulunduğu binlerce kişi gözaltına alındı. Cumhurbaşkanlığı olayın planlayıcısı olarak gösterdiği Fethullah Gülen’in ABD’den iadesini talep etti. Hepsi bir yana bu girişim dünyanın internetle en haşır neşir örneği olarak tarihe geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eski mevkidaşı Abdullah Gül ve Başbakan Binali Yıldırım olaylar süresince Facetime ile TV yayınlarına katıldı, darbeciler WhatsApp grubu üstünden koordinasyon sağladı, eylemler vatandaşlar tarafından an be an Periscope’tan canlı yayınlandı. Geride bir sürü soru işareti kaldı fakat işin o tarafını ‘haftanın özeti’ formatını bozmamak adına ilgili ve meraklılara bırakıyoruz.
- Fransa’nın en büyük ulusal bayramlarından biri olan 14 Temmuz Bastille Day kutlamaları 2009 yılında iç eylemlerle gölgelenmiş, 317 araç ateşe verilmiş ancak can kaybı yaşanmamıştı. Ancak bu seneki kutlamalar ülkenin en kanlı terör eylemlerinden birine sahne oldu. Yerel saatle 22:30 sularında ülkenin Nice şehrinde bir kiralık kamyon töreni izleyen vatandaşların arasına dalarak 2 km boyunca önüne gelen herkesi ezdi. Eylem ancak polis memurlarının yaylım ateşiyle sürücüyü öldürmesiyle durdurulabildi. 10’u genç ve çocuk olmak üzere 84 kişi hayatını kaybederken 52’sinin durumu ağır olmak üzere 202 yaralının olduğu açıklandı. IŞİD’in üstlendiği eylemi gerçekleştiren saldırganın 10 yıldır Fransa’da oturma izniyle yaşayan Tunus asıllı Muhammed Lahouaiej Bouhlel olduğu, polis ve mahkemelerde 2010-2016 arasında ‘tehdit, şiddet ve hırsızlıktan’ kaydı bulunduğu açıklandı. Olayın ardından Google bölgede iletişimi ücretsiz hale getirdi. Facebook ise şiddet içeren videoların paylaşımını engelledi (dolayısıyla haklı bir sansür tartışmasının da odağı oldu).
- Acıların verdiği dehşet, üzüntü ya da intikam duyguları ile nasıl başa çıktığımız, yaşadığımız hayata ve ona yaklaşımımıza dair çok şey anlatır. Toplumsal trajediler söz konusu olduğunda da bireysel konularda hissettiğimize benzer bir duyarlılık hissederiz. Her sabah işe giderken geçtiğimiz kapıda patlayan bir bomba ya da tatillerde sevdiklerimizle konum bildiriminde bulunduğumuz bekleme salonunu kana bulayan silahlar, saldırıyı bizzat yaşamasak da bizi derin ve samimi bir üzüntüye sürükleyebilir. Peki bu üzüntü ile ne yaparız? Yaşananların acısı kalbimizde ne kadar süre yer eder? Sivillere yönelik, birbirinden kanlı terör eylemlerinin yuvası haline gelen bir ülkenin, kendi acısına, kaybına odaklanma imkanı bulamayan insanlarına dair (Ekşi Sözlük odaklı) kısa ve öz bir değerlendirme: Türkiye’nin Terör Olaylarına Karşı Reaksiyonu
- Şanlıurfa ve çevresinde “bereketin sembolü” olarak bilinen ve nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu için Birecik’teki üretim merkezinde koruma altına alınan kelaynaklar da Suriye’deki savaşın kurbanı olunca Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü çareyi kuşları göçe göndermemekte buldu. Türkiye’de ve Fas’ta az sayıda bulunan, bilimsel adı “geronticus eremita” olan kelaynakların doğal yaşam alanları Fırat Nehri kıyısındaki kayalık alanlar. 1950’li yıllarda sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele kapsamında yapılan ilaçlamanın alandaki biyolojik çeşitliliği yok etmesinin ardından 1977 yılında 11 kelaynak ile başlayan koruma çalışmaları sonucunda esaret altındaki bu özel kuşların sayısı 205’e ulaşmış durumda. Suriye’de dengeler sağlanana kadar kelaynaklara göç yolları görünmüyor.
- İzlanda denizkırlangıçlarının araçlar tarafından çarpılarak ve ezilerek öldürülmesine engel olmak için yollarını renklendirecek. Biyologlar dünyanın en uzun göç yoluna sahip olan bu hayranlık verici minik kuşların asfaltın sıcaklığına kanarak inişe geçtiklerini ve özellikle yavrularının koyu renklerinden ötürü yolda seçilemediğini belirtiyor. Renklendirme sayesinde kuşların asfaltı doğal bir yüzey gibi algılamalarının önüne geçilmesi planlanıyor. Buzul denizkırlangıcı 100 gr ağırlığı ile her yıl Kuzeydoğu İngiltere Farne Adaları’ndan Antartika Weddell Denizi’ne göç ediyor. Gidiş – dönüş sürecinde katettikleri yıllık mesafe 96 bin km.
- Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün verilerine göre dünyanın en uzun çalışma saatlerine sahip ikinci ülkesi Kore. Kişi başına düşen yıllık çalışma saati sıralamasında Meksika 2 bin 237 saatle zirvede yer alırken 2 bin 163 saatle ikinci sırada yer alan Kore’de profesyonel hayat ve özel hayat dengesinin sağlanması için devlet destekli kampanyalar yürütülüyor. Gerek kurumsal kültür gerekse ücretlendirme sisteminin kişileri işyerlerinde daha çok zaman geçirmeye yönelttiğine işaret eden uzmanlar, harcanan zamanın değil yapılan birim işin dikkate alındığı bir anlayışı benimsemenin gerekliliğine dikkat çekiyorlar. (Kore’de özel gün ve tatillerde çalışmak maaşın yarısı kadar ek gelir getirebiliyor.) Uzun çalışma saatlerine karşın verimlilik istenilen ölçüde olmayınca, çalışanların sevdikleriyle daha çok vakit geçirmesinin üretkenliğe olumlu etki edebileceği düşüncesi doğmuş. Böylelikle 4 temel prensipten oluşan bir kampanya çerçevesi belirlenmiş:
- İş dışında geçirilen zamanla ilgili sorgulayıcı olunmamalı (Neredeydin? Ne yapıyordun? İşe neden gelmedin? gibi.)
- Çalışma saatleri dışında e-posta gönderilmemeli ya da arama yapılmamalı.
- İş – aile dengesini cesaretlendirecek ve bozabilecek ifadelerle ilgili bilgi paylaşımı sağlanmalı.
- Önde gelen yöneticiler kampanyayı yürütmek için ikna edilmeli.
- Bunlara ek olarak erkeklerin çocuk bakımında ve ev içi işlerde daha katılımcı olmasının önünü açacak düzenlemeler de planlar arasında. Babalık izninin artırılması da bu düzenlemelerden biri. OECD raporuna göre yıllık çalışma saatleri en düşük olan ülkeler Hollanda (1,380 saat), Almanya (1,388), Japonya (1,735) ve Birleşik Devletler (1,788 saat).
- Almanya’nın Wolsburg şehrinde bulunan Volkswagen fabrikasında çalışan inşaat işçilerinin, fabrikanın farklı noktalarında rastladıkları şüpheli metal parçalarının altından patlamamış bomba çıktı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Devletler askerlerince bırakıldığı düşünülen bombanın 180 kilogram ağırlığında olduğu ve karmaşık olmayan yapısı sayesinde bomba imha ekibi tarafından kolaylıkla etkisiz hale getirildiği bildirildi. VW fabrikasının savaş sırasında özellikle çatısından aldığı hasarlar sebebiyle üretime ara verdiği ve Britanya Ordusu’ndan mühendis Ivan Hirst’in 1946 yılındaki onarım çalışmaları ile üretime tekrar başladığı biliniyor. 1949 yılında Kraliyet Elektrik ve Mekanik Mühendisleri Heyeti’nin yeni Alman hükümetine devrettiği fabrika bugün 60 bin çalışanı ile geçtiğimiz yıl 815 bin araba üreten Volkswagen markasının beşiği olarak kabul ediliyor. Fabrikanın etrafını saran Autostadt ise Volkswagen’in ziyaretçi merkezi olarak halka açık şekilde hizmet veriyor. Alman mekaniğinin gurur kaynağı marka hakkında (Bettle’lar çok tatlı ama Nazi arabasıymış :( gibi) yanlış bilinen tarihi gerçekleri öğrenmek isterseniz buradan buyrun.
- Tarihi eserler, özellikle de ihtişamlı olanlar, kalıcılıklarıyla bir zamanlar kendi medeniyetinin en parlak dönemlerini yaşamış olanların zaferlerinin, yıkıntılarıyla ise o zaferlerin zaman tarafından nasıl acımasızca silinebileceğinin birer hatırlatıcısı gibidir. Alıştığımız tarihi turlar genellikle yerleşim bölgesi kalıntılarını ya da müzelerde cam bölmelerle korunan objeleri içerir. Astronomi tarihçisi Randall C. Brooks ve korumacı Robert Barclay’e göre geleceğin tarihsel turları ise Dünya’nın çevresinde gerçekleşebilir. Terk ettiğimiz uzay istasyonlarının ve artık kulanmadığımız uyduların oluşturduğu ‘uzay çöplüğü’ gelecektekilerin arkeolojik hazinesi haline gelebilir. İkilinin kaleme aldığı makaleden bir kısım: ‘‘18. yüzyılda Eski Mısır, Yunan ve Roma’nın kalıntılarını ziyaret etmek modaydı. 19. yüzyılda müzeler, galeriler ve tarihi – kültürel bilinçle açığa çıkarılan yerleşim yerleri ağırlık kazandı. 21. yüzyılda ise atmosferimizin dışını kaplayan mirasın ziyarete açılacağı kesin.’’ Brooks ve Barclay çalışmalarında bunlara ek olarak uzaydaki kalıntılarımızın Dünya sınırları içinde, müzelerin camları altında değil, yörüngede halen dönmekte iken (‘in situ’ halinde – kendi yerinde) gözlemlenebileceğini iddiasında bulunmuş. Biz geleceğe gelecek demeyiz Eski Yunan’ı ‘in situ’ gözlemlemek mümkün olmadıkça.
- İki koluyla 500 kiloluk halteri dizlerinin üstüne kadar kaldırıp bir süre orada tutabilen kaldıran Eddie Hall bu kategorideki rekoru kırarak Avrupa’nın En Güçlü Adamı ünvanına hak kazandı.
https://youtu.be/3zlBITE0HiA
- Sıcak yaz günlerinde serinlemenin ve soğuk havayı içeride tutabilmenin tek yolu klima kullanmak değil. Bilimin ve temel fizik kurallarının yardımıyla evinizin içini dışarıdan daha serin tutmanın basit yolları da bulunuyor. Klima olmadan serinlemek için aşağıdaki yöntemleri uygulayabilirsiniz. Bu yöntemlerin neden işe yaradığını öğrenmek için haberin tamamını okuyabilirsiniz.
- Gündüz camları kapatın.
- Vantilatörleri stratejik kullanın.
- Soğuk yiyecek ve içecekler tüketin.
- Işıkları ve elektronik cihazları kapatın.
- Soğuk duş alın ya da yüzün.
- Bileklerinize buz sürün.
- Uzun dönemli çözümler için aşağıdaki yöntemleri de uygulayabilirsiniz.
- Tavan yalıtımı yaptırın.
- Stratejik noktalara ağaç dikin.
- Eve tente taktırın.
- Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Motorlu Kara Taşıtları Mayıs 2016 verilerine göre Mayıs ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı taşıt sayısı 20 milyon 456 bin 556. Bu sayının yüzde 53,2’sini otomobil, yüzde 16,3’ünü kamyonet, yüzde 14,5’ini motosiklet, yüzde 8,5’ini traktör, yüzde 4’ünü kamyon, yüzde 2,2’sini minibüs, yüzde 1,1’ini otobüs, yüzde 0,2’sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturuyor. Mayıs ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı Nisan ayına göre yüzde 8,3 artarken Mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısında yüzde 5,3 artış gerçekleşti. Kamuoyunda zorunlu trafik sigortası olarak bilinen, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda 1 Haziran 2015’ten itibaren başlayan yeni düzen, sigorta primlerinde fahiş artışlara yol açmıştı. Her yıl yenilenen sigorta primleri ile özellikle kazalı araçlarda yüzde 300’lere varan prim artışları gerçekleşti. TUİK verileri büyük tepki uyandıran zamların motorlu araçlara olan ilgimizden pek bir şey götürmediğini gösteriyor.
Gelişmeler devam ediyor! Sıradaki sayfaya aşağıdan geçebilirsiniz.
Yorumunuz: