Teknolojiyle hava durumunu yönetmek mümkün mü?

Hava durumunu yönetmek için dolu bombası ve bulut tohumlama gibi yöntemler kullanılıyor. Uzmanlar bu çalışmaların tehlikelerine dikkat çekiyor.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Meksika’da otomobil üretimi yapan Volkswagen, araçlarının doludan zarar görmesini engellemek için ‘dolu topları‘ ateşledi. Dolu topları ve dolu roketleri, fırtına bulutlarının içinde çok yüksek ses çıkararak dolu oluşumunu engellemek ve bu bulutların içinde bulunan su moleküllerinin yağmur ya da sulu kar olarak yağmasını sağlamak için kullanılıyor. Meksikalı çiftçiler Volkswagen’in bu uygulaması sebebiyle yağışları engellediğine ve kuraklığa sebep olduğuna inanıyor.

2005’te Nissan ABD’nin Mississippi eyaletindeki fabrikasını dolu fırtınasında korumak için benzer bir teknik kullanmış, altı saniyede bir patlayan dolu toplarını gökyüzüne göndermişti. Bölgede yaşayanlar ise durumdan şikayetçi olmuştu. Çiftçiler de dolu toplarını ürünlerinin dolu tarafından mahvedilmesini engellemek için kullandı.

Ancak Hollandalı meteorolog Jon Wieringa bu teknolojilerin para ve enerjinin boşa harcanmasından başka bir şey olmadığını söylüyor. Dünya Meteoroloji Organizasyonu da bu görüşün arkasında. Wieringa bir yazısında “Dolu bulutlarına patlayıcı roketler ve el bombaları atmak, düşmana ateş etmiş olmanın verdiği duygusal tatminden başka bir işe yaramıyor.” ifadelerini kullandı.

Bulut tohumlama daha etkili

Bulut tohumlama, yağış kontrolü konusunda daha etkili bir yöntem olarak göze çarpıyor. Bu yöntemde bulutların içine -genellikle küçük bir hava aracından- kimyasallar serpiştirilerek yağmur ya da kar yağması sağlanıyor. Dünyada 50’den fazla ülkede uygulanan bu yöntemi kimileri havalimanlarının etrafındaki sisi dağıtmak için, kimileri dev dolu yağışlarının çevreye zarar vermesini engellemek için kimileri de yaz aylarında kuraklığın önüne geçmek için kullanıyor.

Colorado State Üniversitesi’nden Atmosfer Bilimi Profesörü William Cotton “Ne tür bulutlarla uğraştığınızın ve ne elde etmeye çalıştığınızın bilincinde olmalısınız.” diyor. Kış aylarında dağlardaki bulutlarda gerçekleştirilen tohumlama işlemi yağışı yüzde 6 ila 8 artırabiliyor. Cotton “Bu pek çok su kullanıcısını memnun edecek ve seve seve ödeme yapmalarını sağlayacak bir uygulama” diyor.

“Kuraklıkla mücadele için sorunun kökenine inilmeli”

Yazın bulut tohumlama işlemini destekleyen kanıtlar ise çok daha tartışmalı. Ulusal Araştırma Konseyi’nin 2003’te yaptığı açıklamada “Kasıtlı hava düzenleme çalışmalarının etkinliği konusunda hala ikna edici düzeyde bilimsel kanıt yok” ifadelerine yer verilmişti.

Bu uygulamayı eleştirenler, hava durumunu düzenlemenin sadece kuraklığın belirtilerini ortadan kaldırmaya çalışmak olduğunu, bu duruma sebep olan asıl nedenlerle ilgilenilmediğini söylüyor. Yeni teknolojilerin sosyoekonomik ve ekolojik etkilerini inceleyen ETC Group’un Latin Amerika Direktörü Silvia Ribeiro “Yerel olsa bile bu alternatiflerin iklim değişikliğinin yaşandığı bu günlerde ortaya çıkması endişe verici.” diyor.

Çin sadece hava durumunu değil iklimi de değiştirebilir

Yine de bu açıklamalar ülkeleri ve işletmeleri bulut tohumlama işlemlerini durdurmaya ikna etmedi. Bazı durumlarda ise bu yöntemler çok geniş çapta kullanılıyor. Çin, ülkenin kuzeybatısındaki Tibet platosuna yağmur yağdırmak için dünyanın en büyük bulut tohumlama projesini uyguluyor. Kuraklıktan kurtarılmaya çalışılan alan Türkiye’nin yüzölçümünün iki katından bile büyük. Askeri uçaklar bölgede bulut tohumlama işlemi için gümüş iyodür üreten motorlar kullanıyor.

Bu uygulamanın gerçekleştirildiği alanın genişliği göz önüne alındığında uzmanlar bu çalışmanın hava durumu düzenleme değil, jeomühendislik olarak adlandırılması gerektiğini belirtiyor.

Carnegie İklim Jeomühendislik Yönetim Girişimi Yöneticisi Janos Pasztor “Hava durumu düzenleme işlemi genellikle yerel oluyor. Bunu yaparsınız, gerçekleşir; durduğunuzda etkisi kaybolur. Jeomühendislik ya da iklimin düzenlenmesi ise yaptığınız değişikliğin kalıcı olması anlamına gelir. Eğer Tibet’teki hava durumu değişim çalışması yeterince uzun süre devam ederse sadece hava durumuna değil bölgenin iklimine de etkisi olacaktır.” diyor.

Çok geniş çaplı ve çok riskli

Jeomühendislik çalışmaları temelde atmosferden karbonu azaltmak ve stratosferdeki bulutları değiştirerek güneş ışınlarını uzaya geri göndermek üzerine kurulu. Startosferi düzenleme (güneş ışığı mühendisliği), stratosfere uçaklardan sülfür gibi parçacıklar atarak bunların aerosole dönüşmesini ve böylece ışığı Dünya’dan uzağa yansıtmasını sağlayarak gerçekleştiriliyor. Bu işlem volkanik patlamanın soğutucu etkisini, volkanik küllerle uğraşmak zorunda kalmadan kullanmamızı sağlıyor.

Şimdiye dek bu alanda çok az sayıda ve küçük çaplı deneyler yapıldı. Bu işlemin Dünya’yı soğutma yöntemi olarak kullanılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. İklimle bu şekilde oynamak oldukça tartışmalı bir konu olmanın yanı sıra bir çok ahlaki ve lojistik soruyu da beraberinde getiriyor.

Pasztor “Bu, insanlığın giriştiği en küresel çalışma olurdu. Bunu yapma kararını kim verecek? Trump mı? Exxon’un başkanı mı? Birleşmiş Milletler Genel Konseyi mi?” diye soruyor ve ülke yönetimlerinin, bir grup milyarderden oluşan başıboş bir ülkenin böyle bir işe girişmesini engellemek adına çalışma yürütmesi gerektiğini söylüyor. Pasztor “Elimizde bir tane atmosfer var bu yüzden doğru hareket etmeliyiz.” diyor.

Kaynak: The Guardian

Hava durumunu yönetmek için dolu bombası ve bulut tohumlama gibi yöntemler kullanılıyor. Uzmanlar dolu bombalarının faydalı olmadığını, bulut tohumlamanın ise dikkatli uygulanması gerektiğini söylüyor. Dünyayı soğutmak için kullanılması düşünülen stratosfer düzenleme uygulaması ise bugüne kadar kimsenin girişmediği çok büyük bir uygulama. Böyle bir çabanın geri dönülemez sonuçları olabileceği için çok dikkatli hareket edilmesi gerekiyor.

1 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği