Haftanın Pazarlama İletişimi Özeti: 42

3 - 10 Kasım 2018 tarihleri arasında Türkiye ve dünyada pazarlama iletişimi alanında olup bitenler.

Haftanın Pazarlama İletişimi Özeti‘yle hafta içi vakit darlığından gerekli özeni gösteremediğiniz gelişmeler, tartışmalar, öne çıkan projeler, trendler, çok konuşulanlar, gözden kaçanlar derken hızlıca haftayı toparlamak  ve gelecekte dönüp bakılacak iyi bir arşiv oluşturmak niyetindeyiz. Okurken linklere dikkat, her şey linklerde.

Bu özette sık sık “kağıt pahalılığı ve medyanın durumu” konulu haberlere yer veriyorum. Onlardan bir tanesi daha, Sevim Gözay imzasıyla Journo‘da yayımlandı. Başta Leman dergisinden Tuncay Akgün olmak üzere pek çok isimden görüş alınarak hazırlanan dosyanın başlığı da manidar: “Kriz günlerinde yayıncılık: Fazla kağıdı olan var mı?” Daha önce Doğan Burda Dergi Grubu‘nda yönetici olarak tanıdığımız ve şimdilerde Sade adıyla kendi dergisini çıkaran Ferit Özkaşıkçı, konuyu kağıt – dijital ikileminden sıyırıp pek çok derginin içerik olarak okuru tatmin etmediğine değinmiş. Turkuvaz Dergi Grubu Yayın Direktörü Aslı Sarp İşman da okurla kurulan güven ilişkisine dikkat çekmiş: “Dergicilik değişen bütün şartlara rağmen hala prestij ve güven kelimeleri ile yan yana anılıyor. Bir derginin yaşaması için en etkili şeyin yıllar içinde okuyucusu ile kurduğu güven ilişkisi olduğunu düşünüyorum.” Uzunca bir dosya için vakti olanlar şuraya göz atabilir.

NewsLabTurkey‘de de Nihan Bora Sapmaz imzasıyla ve “Gazetecilerle halkla ilişkiler uzmanları arasındaki ilişki nasıl olmalı?” başlığıyla bir dosya yayımlandı. Yine işin uzmanlarından görüşlerle hazırlanan ve iyi ikram, hediye, iyi haber üçlüsüne de değinilen dosyadan, Necla Zarakol‘un sözlerinden ‘acı’ bir bölüm: “Şimdi gazetelerin reklam yöneticilerinin iş insanlarını ziyaret edip yıllık bağlantılar karşılığında ekonomi sayfalarında belli sayıda röportaj sözü verdiğine, advertorial istenirken ‘sağına soluna bu bir ilandır demeden yayınlarız’ teklifleri yapıldığına, iş insanlarıyla gazetecilerin ilişkilerinin farklı boyuta, Cem Yılmaz’ın eliyle gösterdiği ‘duygusal ilişkiler’ düzeyine taşındığına tanık oluyoruz. Bunu söylerken piyasada hala etik kurallara sıkı sıkıya bağlı, saygınlığından bir şey kaybetmeyen gazeteciler olduğunun da altını çizmek isterim. Özellikle tirajından değil ilişkilerinden güç alan yayınlarda ilişki kirlenmesinin daha yoğun ve zorlayıcı olduğu da piyasada söyleniyor.”

Gazeteci Nilay Örnek ise sıkça yaşanan ama ‘insan içinde pek konuşulmayan’ telif ödemelerindeki sorunlara dair hikayeleri toparlamaya çalışıyor. “Kırılan kol yen içinde kalmasın” derseniz katkıda bulunabilirsiniz.

Reuters Enstitüsü, 2018 Dijital Haber Raporu‘nun Türkiye Özel Eki’ni paylaştı. İşin içindekiler için sürpriz olmayan ama tarihe not düşme açısından önemli olan rapordan birkaç not:

  • Halkın yüzde 48‘inin haber almadaki önceliği televizyon. Onu yüzde 39‘la, sosyal medyanın da dahil olduğu internet medyası takip ediyor.
  • Radyo yüzde 7’yle ve basılı mecralar da yüzde 6’yla epeyce geriden geliyor.
  • Dijitalde doğan haber mecralarına olan ilgide kayda değer bir artış yok, orada ilk tercih yine geleneksel mecraların internet ayağı olarak öne çıkıyor. Dijital doğanların geneldeki payı yüzde 7.
  • Sol görüşlülerin haber almadaki ilk tercihi yüzde 45’le internet, sağ görüşlülerin ise yüzde 59’la televizyon.
  • İnternetteki haberlere erişimde akıllı telefonların payı yüzde 43. Bu oran geçen yıl yüzde 28 idi.
  • Haber alanında en popüler televizyon kanalı FOX TV. Onu CNN Türk, NTV ve TRT takip ediyor. Bu alanda ‘ciddi oranda’ tercih edilen iki gazete ise Hürriyet ve Sözcü.
  • Konu haber olunca medyaya güvenenlerin oranı yüzde 38, güvenmeyenlerinki yüzde 40. Sağcıların medyaya güveni yüzde 51 iken solcularda bu oran yüzde 29. 18-24 yaş arası grupta ise oran daha da düşük: Yüzde 28.
  • Habere erişim ve haber paylaşımı noktasında WhatsApp‘ın yükselişi devam ediyor. “Haber yayılımında ilk tercihim WhatsApp” diyenlerin oranı son bir yılda yüzde 5, son iki yılda ise yüzde 13 artış gösterdi.
  • “Politik görüşlerimi internette dillendirirsem bunun sonuçları pek de hoş olmaz” diyenlerin oranı da yüzde 65.

“İnternet ortamına aktarılan her eski fotoğraf artık yenidir” derler. Bunun bilincinde olan New York Times arşivindeki 5 milyondan fazla fotoğrafı dijitalleştirmeye karar verdi. Bu süreçteki iş yükünü de Google ile iş birliği yaparak çözmeyi düşünüyor. Google tarafından yazılan algoritmalar, fotoğrafların kategorilenmesi, arkalarına yazılmış notlarla eşleştirilmesi gibi işleri yüklenecek. Tabii yapay zekanın öğrenmesi ve ‘kendini geliştirmesi’ noktasında da Google’ın eline iyi bir fırsat geçmiş olacak. Darısı ülkemizdeki köklü gazetelerin başına. İşin sırrı ilk cümlede.

YouTube, içerik üreticilerini Avrupa Birliği‘nin telif haklarıyla ilgili yapmayı planladığı yasa değişikliğiyle mücadele etmeye çağırıyor. YouTube CEO’su Susan Wojcicki imzasıyla yayımlanan açık mektupta, gelecekte sadece bir avuç medya kuruluşu ve firmanın videolarının izlenebileceği öne sürüldü. “Telif Hakları Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesi, kanal sahiplerinden siz sıradan kullanıcılara kadar herkese, YouTube ve benzeri platformlara video yükleme engeli getirecek” diyen Wojcicki’ye AB’den cevap geldi: “AB Komisyonu’nun hedefinde YouTube ve başka platformların kullanıcıları yok. Amacımız, telif sahiplerinin haklarının korunması ve içerikleri karşılığında daha iyi ücret almalarının sağlanması.” YouTuber’ların korkusu ise bu yasa değişikliğiyle kurunun yanında yaşın da yanması.

YouTube demişken… İnternet haberciliğinin dünya çapındaki yıldızlarından biri olan Vice da bugünlere gelirken dikenli yollardan geçti şüphesiz. 2010 yılında, Intel ile önemli bir yatırım sürecine olan şirketin küçük bir sorunu vardı: Eli yüzü düzgün bir ofisi ve o ofisi dolduracak kadar çalışanı yoktu. Önce bir ofis tutuldu ve içi ‘havalı’ olacak şekilde döşendi. Sonra da toplantı günü için ortamı zengin gösterecek freelancer’lar ayarlandı ve aşırı yoğun görünmeleri konusunda uyarıldı. Aynı şekilde, mevcut çalışanlardan da 20’li yaşlarda havalı arkadaşları varsa onları da ofise getirmeleri istendi. (Evet, Umut Sarıkaya evrenindeki şekilli garson gibi tipler.) Toplantının iyi geçtiğini söylemeye gerek yok sanırım.

Ofis çalışanı demişken de Yemeksepeti‘nin şu videosunu buraya bırakayım.

Efsaneyi anmadan geçmek olmaz:

Marka tarafından birkaç haberle devam edelim. 1995’te kurulan ve bugün 14 bin çalışanıyla spor giyimin devleri arasına giren Under Armour‘da, bazı çalışanların sık sık ‘şirket kredi kartıyla’ striptiz kulübüne gidip eğlendiği ortaya çıktı. İlk bakışta “Ne şirketler, ne yöneticiler var arkadaş” diye coşkuya salsa da bu hareketin mevcut iklimde markanın başına küçük bir bela açma potansiyeli var. Kadın – erkek eşitliği, kadının meta olarak algılanması gibi öngörülemeyen detaylar CEO Kevin Plank’ın başını ağrıtmaya başladı bile.

Under Armour’ın rakiplerinden Adidas, Game of Thrones temalı ayakkabılarından örnekler paylaştı. Dizideki hanelerden ve karakterlerden esinlenileceği belirtilen serinin ilk örnekleri Targaryen ve Ak Gezenler’den geldi.

Apple, bundan böyle iPhone, iPad ve Mac cihazların hangisinden ne kadar satıldığını açıklamayacaklarını duyurdu. Bu kararın sebebi, iPhone satışları bir önceki yıla göre aşağı yukarı aynıyken gelirlerin yüzde 29 artış göstermesi olabilir. Apple artık satılan ürün sayısının geçmişteki kadar önemli olmadığını düşünüyor.

Otel zinciri İbis tatilde Instagram derdine düşüp de anın keyfini yaşayamayanları merkeze aldığı yeni bir kampanya başlattı. İsviçre merkezli Jung von Matt / Limmat imzası taşıyan “Relax, We Post” hizmetiyle otel misafirleri, en iyi fotoğrafı çekmek, uygun filtreyle yüklemek, hikaye paylaşmak gibi Instagram işlerini otele devredebiliyor.

Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’a yaptığı sevgi gösterilerinin ardından ‘eleştirilerin’ hedefi olan şarkıcı Kanye West, paylaştığı bir tweet’le Burger King‘e adeta “al da at” dercesine bir pas göndermiş oldu. Burger King UK hesabı da bu ikramı geri çevirmedi elbette:

Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) sinema tarihimizin ‘en hisli’ filmlerinden biri olan Canım Kardeşim’i yeniden yorumladı. Rafineri imzalı reklam filminde Tarık Akan‘ı oğlu Barış Üregil’in canlandırması da önemli bir detay.

Bugün 10 Kasım ve son yıllarda olduğu gibi yine markalardan şık Atatürk filmleri izledik. Gönül ister ki hepsini buraya sıralayalım ama üç tanesiyle yetinebiliriz sanırım. Birincisi Youthworks tarafından Kiğılı için hazırlanan bu kısa video:

İkincisi de Koç Holding‘in -yine çıtayı yukarıda tuttuğu- Publicis İstanbul imzalı bu filmi:

Bitmeyecek bir saygı ve minnetle…

Durumlar böyle. Haftaya yine görüşmek üzere, iyi tatiller!

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği