Dünya genelinde 137 milyon abone, her ay Netflix’te sunulan 12 bin 500’den fazla film ya da diziden birini izlemek için ekranlarının karşısına geçiyor. Marka tek bir temel hizmeti direkt olarak kullanıma sunma prensibi üzerine kurulu ve müşteriler bu sadeliği taktir ediyor. Küresel marka stratejisi şirketi Siegel+Gale tarafından yapılan araştırmaya göre Netflix, dünyanın en sade ya da en kolay anlaşılan ve kullanılan markası seçildi.
Siegel+Gale’in hazırladığı Dünyanın En Sade Markaları listesi şirketleri, müşterinin gözünde ne kadar net bir marka kimliğine sahip olduğuna, hizmetlerinin ne kadar kolay kullanıldığına ve şirketin bulunduğu endüstrinin ne kadar dürüst olarak algılandığına göre sıralandırıyor. Bu yılın bulguları ABD, Birleşik Krallık, Almanya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Hindistan, Çin ve Japonya’dan 15 binden fazla tüketicinin anketlere verdiği cevaplarla belirlendi. Toplamda 800 marka, 25 farklı kategoride sıralandı. Kategoriler arasında e-ticaret ve medya gibi seçenekler bulunuyordu. Ancak katılımcılar sadece kendi bölgelerindeki en popüler uygulamalar hakkındaki sorulara yanıt verdiler. Bu markalar, geçmişte yapılan anketlere ve araştırmalara göre belirlendi.
Dünya çapında en sade marka Netflix seçilirken ikinciliği Alman süpermarket zinciri Aldi aldı. Araştırmada Google üçüncü oldu. McDonald’s ve Spotify da ilk 10 içinde yer aldı. 2017’de Aldi ilk sırayı alırken Netflix dördüncü olmuştu.
“Deneyim kolaylığı en büyük etken”
Siegel+Gale yaptığı basın açıklamasında, Netflix’in yükselişinin sebebinin deneyim kolaylığı olabileceğini söyledi. Kullanıcıların diledikleri içerikleri reklam izlemek zorunda kalmadan oynatıp durdurabilmeleri ve kaldıkları yerden devam edebilmelerinin sadelik algısına katkıda bulunduğuna değinildi. Siegel+Gale Küresel İş Analizi ve İçgörü Müdürü Brian Rafferty Netflix’in artan film ve dizi sayısının müşterilerin bu markanın sunduğu deneyimi eşsiz olarak görmesini sağladığını, bu durumun da orijinal içeriği Netflix’in kimliğinin açık bir parçası haline getirdiğini söyledi. 2018 sonuna kadar Netflix’te 1000 adet orijinal içerik olması bekleniyor.
Rafferty ankete katılanların kategoriler konusunda da sorulara cevap verdiğini söyledi. Bu sorular arasında “Bu kategoriyi ne kadar şeffaf buluyorsunuz?” gibi sorular yer alıyordu. Kategoriler arama motorundan otellere ve giyim mağazalarına kadar bir çok farklı iş kolunu barındırıyordu ve insanların hayatında hangi endüstrilerin ne kadar yer kapladığı göz önünde bulundurularak seçildi. Katılımcılar aynı zamanda marka özelinde de soruları yanıtladı. Bu sorular “Bu markanın ürünlerini/hizmetlerini benzer markalara göre ne kadar sade ya da karmaşık buluyorsunuz?” gibi sorulardı. Bu sorulara, bu markaları kullanan ya da markaların hizmetlerinden haberdar olan kullanıcılar yanıt verdi.
Kişisel görüşler baz alındı
Tüm yanıtların, katılımcıların kişisel görüşlerine bağlı olduğunu unutmamak gerek. Rafferty, anketin ‘sade’ kavramını tanımlamadığını söylüyor. Katılımcılar kendilerine göre bu kavramı tanımlayarak soruları yanıtladı. Birçok kişi için sadelik içinde şeffaflığı, dürüstlüğü ve kullanım kolaylığını barındırıyordu.
Anket aynı zamanda sadeliğin, olumlu kullanıcı deneyimi açısından da temel bir değişken olduğunu ve şirketin finansal performansının bu durumdan etkilendiğini ortaya koydu. Katılımcılara, kullanmakta oldukları hizmetlerin daha basit hale getirilmesi durumunda aylık ne kadr daha fazla para ödemeyi kabul edecekleri soruldu. Bu sorunun cevapları kategorilere göre ciddi bir farklılık gösterse de toplamda kullanıcıların daha sade deneyimler için yılda 98 milyar Dolar daha fazla para ödemeye hazır olduğu belirlendi. Yani şirketler ürünlerini ve hizmetlerini daha sade hale getirmedikleri için her yıl 98 milyar Dolar’dan oluyorlar.
Uluslararası endekslere göre daha isabetli tahminler
Öte yandan, Siegel+Gale’in 2009’dan bu yana yayımlanan en sade 10 şirket listesinde yer alan şirketlerin borsa performansı, Standart&Poors gibi birçok uluslararası endekste yer alan şirketlere göre yüzde 679 daha başarılı oldu. Rafferty “Sade markaların borsa değeri daha yüksek olacak diye bir durum yok ancak başarılı borsa performansı ile müşterilerin şirketi ne kadar sade gördüğünün arasında olumlu bir ilişki var gibi duruyor.” diyor. Netflix’in bu yılın üçüncü çeyreğinde kendi beklentilerinin bile üzerinde bir performans göstermesi aslında bu düşünceyi doğruluyor gibi.
Listenin öbür ucunda ise haber ve sosyal medya şirketleri yer aldı. Siegel+Gale yanlış bilgilendirme kampanyalarının ve mahremiyet açıklarının, kullanıcıların gözünde bu sitelerin şeffaf ve dürüst olmadığı izleniminin oluşmasına sebep olabileceğini düşünüyor. Netflix’in ne sunduğunu ve amacını net bir şekilde ifade etmesi ise bu servisi kullanmayı çocuk oyuncağı haline getiriyor.
Yorumunuz: