“Çay mı, kahve mi?” sorusunun cevabı genlerimizle alakalı olabilir

Araştırmacılar kafein, kinin ve propiltiourasil maddelerini acı olarak algılamaya sebep olan genlerin kahve ve çay tercihimize etki ettiğini keşfetti.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Kahveyi mi daha çok seversiniz çayı mı? Bu sorunun cevabı genlerinizle alakalı olabilir. Northwestern Üniversitesi araştırmacıları, belirli bir maddenin acılığını algılamaya yönelik genetik yatkınlığın bir içeceği diğerine göre daha fazla sevmemize sebep olabileceğini keşfetti.

Dr. Marilyn Cornelis tarafından yürütülen araştırmada iki veri seti incelendi. İlk set Avrupa kökenli kişilerde bazı genetik değişkenlerin kafein, kinin ve propiltiourasil (prop) gibi maddelerin acılığını algılamasındaki farklılıkları gösteriyordu. Ekip daha sonra, önceden yapılan ve yaşları 37 ila 73 arasında değişen yüz binlerce katılımcıyla yapılan bir başka araştırmadan elde edilen sonuçları inceledi. Bu sonuçlarda kişilerin genetik bilgilerinin yanı sıra günde hangi içecekten kaç bardak içtiklerinin bilgisi de bulunuyordu.

Çevresel etkenlerden bağımsız sebepler

Hangi sıcak içeceği tercih ettiğimiz çevresel etkenlere göre çok farklılık gösterebilir. Türkiye’de neredeyse herkesin çay sevmesi sadece genetikle açıklanamayacağı gibi, kahve tüketiminin de beyaz yakalılar arasında bu kadar popüler olması da büyük ihtimalle çevresel etkilerden kaynaklanıyor. Ama genlerle yapılan ölçüm çevresel etkilerin bulandırdığı suları daha net bir şekilde görmeyi sağlıyor.

Ekip araştırmada kafeini acı olarak algılamaya genetik olarak daha yatkın olan kişilerin daha fazla kahve içtiğini ancak kinin ve prop’u acı olarak algılamaya yatkın olanlarda kahve tüketiminin biraz düştüğünü gördü. Çay içenler incelendiğinde ise durumun tam tersi olduğu görüldü.

Fazla kahve tüketimine sebep oluyor

Araştırmada yer alan QIMR Berghofer Tıbbi Araştırma Enstitüsünden Jue Sheng Ong “Bu değişiklikler günlük kahve tüketimimizde sadece 0,15 bardak artışa sebep olsa da, günde dört bardaktan fazla kahve içme ihtimalinizi yüzde 20 artırıyor.” diyor. Ekip aynı zamanda prop’u acı olarak algılamaya yatkın kişilerde ağır alkol tüketiminin de azaldığını gördü.

Cornelis “İnsanların genellikle acı tatlardan uzak durmaya çalıştığını düşündüğümüzde kahve tüketiminin artması öğrenilmiş bir davranış olarak yorumlanabilir. Kafeini iyi olarak algılayabiliyorsak, kafeinin psiko-uyarıcı özelliklerini bununla ilişkilendiriyoruz ve daha fazla kahve içiyoruz.” diyor.

Cornelis çayla ilgili bulguları açıklamanın daha zor olduğunu, muhtemel bir açıklama olarak çok kahve içenlerin fazla çay tüketmediklerinin öne sürülebileceğini söyledi. Ong çay ile ilgili sonuçların, çayda acı maddelerin daha az bulunması sebebiyle ortaya çıkmış olabileceğini söyleyerek, “Bu durum acı tadı daha fazla algılayan kişilerde çayın kahveden daha fazla kabul gördüğü anlamına gelebilir. Tat genlerimiz ne kadar çay, kahve ya da alkol tükettiğimiz konusunda kısmi bir rol oynuyor. Çay tüketimine yönelik tercih, kahveden kaçınma olarak görülebilir çünkü genlerimiz, kahvenin bizim için fazla acı olduğuna karar vermemize sebep olmuş olabilir.” diyor.

Kaynak: The Guardian

Araştırmacılar kafein, kinin ve propiltiourasil (prop) maddelerini acı olarak algılamaya sebep olan genlerin kahve ve çay tercihimize etki ettiğini keşfetti. Araştırmaya göre, genetik olarak kafeini acı olarak algılamaya yatkın olan ama kinin ve prop'u acı olarak algılamayan kişiler kahve tercih etmeye daha yatkın oluyor. Bu kişilerin günde 4 bardaktan fazla kahve içme ihtimalinin yüzde 20 daha fazla olduğu belirtiliyor. Acılık algısı tam tersi olan kişilerin ise çayı tercih ettiği görülüyor.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği