Biyometrinin karanlık yüzü

Güvenliğimizi sağlaması için kullandığımız biyometrik izlerimiz istenmeyen kişilerin eline geçtiği taktirde en büyük kabusumuz olabilir.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Biyometrik kimlik doğrulama sistemleri her geçen gün yaygınlaşıyor. Önceden sadece parmak izi kullanılırken teknoloji ilerledikçe yüz tanıma sistemleri ve DNA da işin içine girdi. Bu sistemler güvenliğimiz sağlama amacıyla ortaya çıkıyor ancak ortada büyük bir problem var. Biyometrik sistemlerin çalışabilmesi için insanların en özel bilgileri olan parmak izlerinin ve DNA’larının bir veri tabanında toplanması gerekiyor. Dijital veri tabanları genişledikçe de buralara saldırı düzenlenme riski artıyor.

Parmak izi

Parmak izi bu yöntemlerin en eskisi. Uzunca bir süredir insanların parmak izleri toplanıyor ve depolanıyor. Son dönemde gerek bankacılık hizmetleri için olsun gerek hastanelerde olsun parmak izi ve avuç içi okuyucuları sıkça kullanılmaya başladı. Hatta pek çoğumuz cep telefonunun kilidini açmak için bile parmak izi kullanıyor. Bu da parmak izimizin birden fazla veri tabanında saklandığı anlamına geliyor.

Yüz tanıma sistemleri

Benzer bir şekilde yüz tanıma sistemleri de bilgisayarlarımızın, tabletlerimizin ve telefonlarımızın ön kameraları aracılığıyla kullanılabiliyor. Daha korkunç olanı ise Facebook’a yüklediğiniz bir fotoğraftan Facebook’un arkadaşlarınızı algılayabiliyor olması. Hatta yakın gelecekte aynı teknolojinin videolar için de kullanılacağı ifade ediliyor. Yani yüzünüz devletin ya da banka, hastane gibi güvenliği ön planda olan kurumların elinde değil, bir internet şirketinin elinde. Elbette Facebook’un güvenlik önlemleri de devlet kurumları ya da bankalar ve hastaneler kadar iyi olabilir. Hatta muhtemelen daha başarılıdır. Ama yine de bu verilerin kötü amaçlı kullanılmasını engellemek için tek güvencemiz bir özel şirket.

DNA

DNA profillemesi teknolojisi ülkemizde çok fazla kullanılan bir yöntem değil ancak dünyada popülerleşmeye başlayan sistemler arasında. Hatta Katar hükumeti geçtiğimiz günlerde ülkedeki herkesin DNA’sını kaydetmeyi planladığını açıkladı. Ayrıca DNA’dan soy ağacı çıkaran Ancestry.com gibi internet siteleri de pek çok insanın DNA verilerini elinde bulunduruyor.

Bu önlemler elbette güvenlik ve suçluların yakalanması açısından faydalı. Ancak bu veri tabanlarının güvenliği konusunda hiçbir zaman emin olamayız. En güvenli olduğu iddia edilen sistemler bile doğru şekilde saldırıldığında hacklenebilir ve bunun için yapılacak hiçbir şey yok. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde milyonlarca kişinin kimlik ve adres bilgilerinin çalınıp internette sunulduğunu gördük.

Daha endişe verici olan konu ise bu verileri ele geçiren insanların, insanların kişisel verilerini kötü niyetli amaçlarla kullanması. Eğer parmak iziniz ya da DNA’nız bir şekilde ele geçirilirse bunun geri dönüşü yok. “Parmak izim hükümsüzdür” gibi bir beyanda bulunma şansınız yok. Yeni parmak izi ya da DNA edinme şansınız yok.

Bu yönteme alternatif olarak kullanılabilen ‘beyin izi’ yöntemini geçtiğimiz günlerde açıklamıştık. Bu tarz çözümler, sistemleri farklı yöntemler kullanmaya itebilir. Ancak yine de bir kez çalınan biyometrik verilerin geri dönüşü olmadığının ve hepimizin risk altında olduğunun farkına varmamız gerekiyor.

Biyometrik kimlik doğrulama sistemleri yaygınlaştıkça, veri tabanlarının güvenliği git gide daha önemli hale geliyor. Biyometrik verilerimiz değiştirilemediği için kimlik doğrulamada kullanılıyor, yine aynı sebeple bu verilerin çok iyi korunması gerekiyor.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği