Spotify müzik dünyasına iyi mi geldi, kötü mü?

Spotify'ın 10 yıllık hikayesiyle birlikte müzik sektörü kökten değişiyor. Guardian müzik editörleri gelinen noktanın iyi mi kötü mü olduğunu tartışıyor.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Spotify geçtiğimiz günlerde 10’uncu yaşını kutladı. The Guardian müzik editörlerinin gözünden, doğruları ve yanlışlarıyla Spotify’ın 10 yılı:

Ben Beaumont-Thomas‘a göre iyi

2008 yılında, radyodan ara sıra kulağınıza çalınan bir şarkıya ‘yasal yollardan’ sahip olmak için, o şarkının olduğu CD’yi satın almak dışında fazla seçeneğiniz yoktu. Böyle düşününce, müziğin demokratikleştiği bir 10 yıldan bahsedebiliriz.

Şarkı aralarındaki reklamlar biraz keyif bozsa da en azından ücretsiz olarak şarkı dinlenebiliyor. Neredeyse 2008 yılındaki bir albümle aynı fiyata bir ay boyunca neredeyse istediğiniz her türde müziğe kesintisiz olarak ulaşma fırsatı sundu.

Müzikte başlayan bu demokrasi hareketinden çoktan haberdar olmuş olabilirsiniz. Anglosakson geleneklerden gelmeyen pop müzik giderek yükselmeye başladı. Bunlara örnek olarak K-pop grubu BTS, Porto Rikolu yıldız Daddy Yankee ya da multikültürel hibrit bir müzik icra eden Stefflon Don verilebilir.

Spotify’ı eleştirenler, dinlediğiniz müzikleri satın almadığınızı yalnızca belli bir süre için kiraladığınızı söylese de, oldukça uzun bir zamandır insanlar kitapları, filmleri hatta basılı yayınları kiralama yöntemine alışık olduğu için bu çok az bir kesim (nesne fetişleri gibi) dışında herhangi bir sorun yaratmışa benzemiyor.

Bir diğer iddia da müzik kalitesinin CD standartlarının altında olması. Bu iddia karşısında her ne kadar veri kullanımını azaltmayı düşünerek tasarlanmış olsa da Spotify’ın 320 kbps “yüksek kalite” seçeneği çoğu hassas müzikseverin isteğini karşılayacak düzeyde. Odofil, nesne fetişleri, antikapitalist müzisyenler (bu grup özellikle Spotify’ı protesto ediyor) çoğunluktaki kitle karşısında oldukça marjinal kaçıyor. Çoğu kişi için müzik yalnızca çalışırken, spor yaparken ya da sevişirken gereken bir şey. Spotify’ın yarattığı “Üretken Sabah”, “Ekstrem Metal Egzersiz” gibi liste isimleri boşuna değil.

Bazı ‘profesyonel’ müzikseverler için ise Spotify’ın algoritma yardımıyla yaptığı öneriler aşırı geniş müzik zevklerini karşılamadığı için bir gurur madalyası iken; zamanı kısıtlı, yeni müzik arama hevesi az ve ‘daha dar’ müzik zevkine sahip birçok kişi için ise bu özelliğe paha biçilemez.

Laura Snapes‘e göre kötü

Röportajların kayıt dışı kısımlarını toparladığımızda, müzisyenlerin birçoğunun Spotify hakkında pek de iyi düşünceler beslemediklerini görüyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse ondan nefret ediyorlar. Tabii “Bunu röportaja koymayacaksınız değil mi, yeni albümümün için ona ihtiyacım var” gibi cümleler eşliğinde dile getiriyorlar bu nefreti. Malum, Spotify gerçek anlamda bir ‘yıldız çıkarma makinesi’.

2000’lerin başındaki durgunluk döneminin en büyük nedeni “streaming” hizmetleriydi. Tabii sanatçıların şimdi de streaming hizmetlerinin gelirlerinden en büyük payı aldığı söylenemez. Spotify’ın telif için verdiği ücret oldukça düşük. Sanatçıların gelirden aldıkları pay en fazla yüzde 25 civarında oluyor. Ayrıca en popüler yüzde 10’luk sanatçı grubu “stream” edilen içeriğin yüzde 99’unu oluşturuyor. Ed Sheeran yeni albümünü çıkardığında İngiltere Top 20 listesine 16 parçasını sokması örneğinde olduğu gibi. Buna rağmen Spotify’ın desteği gerçekten önemli ve müzisyenler maalesef şikayet edecek durumda değiller.

Görece ulaşılabilir 14 TL’lik aylık ücretiyle Spotify tüketiciyi müzik üretenlerden daha fazla gözetiyormuş gibi gözüküyor. Ama şöyle de bir durum var: Eğer bir müzisyen, ekonomik olarak müzik yapamayacak duruma gelirse, ondan para da kazanamaz. Bunu aşmak için ya kendini çok daha fazla yıpratacağı uzun konser turneleri yapması ya da alternatif gelir kaynakları bulması gerekir. Alternatif gelir kaynağı bulma planlarını ise yine Spotify biraz da olsa baltalamış gözüküyor. Liz Pelly’nin yazdığı bir kritiğe göre Spotify markalara (reklam amaçlı) özel listeler hazırlayarak herhangi bir şarkıyı izin almadan ya da herhangi bir ücret ödemeden bu listelere koyma hakkına sahip.

Parayı bir kenara koyarsak, oluşturulan bu listeler müzik dinleme deneyimini tümüyle değiştirmiş durumda. Aslında Spotify’ın gurur duyduğu kişiye özel tavsiyeler içerisinde herhangi bir sürprize yer yok. Tüm tavsiyeler daha önce dinlenenlere çok yakın şeyler. Yani “Ekmek sever misiniz? O zaman size tost önereyim” gibi.

Bu şekilde farklı müziklerin keşfedilmesi ve seçilen müziğin tipi kısıtlanmış oluyor. Geçme oranını düşürmek ve çok dinlenen bir listeye girebilme şansını artırmak için en kısa sürede akılda kalıcı kısımlara ve koro bölümlerine geçiliyor. Homojen orta tempolu rap ve elektronik dans müziği daha egemen hale geliyor. New York Times pop eleştirmeni Jon Caramanica bu tarz müziğe kötüleme amaçlı “Spotifycore” adını takmış durumda.

Bu algoritma müzisyenleri de listelerde daha uzun kalma adına monoton bir müzik yaratmaya zorluyor. Buna örnek olarak Migos’un 106 dakika uzunluğundaki Culture II albümü ve Drake’in tüm listelerdeki baskınlığı verilebilir. Ek olarak Spotify’da büyük ölçüde sevilen listelerde yer alan ve başka platformlarda olmayan, büyük ihtimalle Spotify’ın sözde sanatçıları da dikkate alınırsa sevilen / sevdirilen müziğin dönüştüğü tarz pek iç açıcı görünmüyor.

Spotify tarafsız bir platform olarak görünse de ‘kapı görevlisi’ gibi davranmaya devam ediyor. Bu yıl rapçi R Kelly’i ve XXXTentacion’u kendi düzenlediği listelerden, kadınlara gösterdikleri şiddet nedeniyle çıkardığında tepki topladı. Birçok kişi, bunca beyaz rock sanatçısı kadınlara kötü davranırken niye yalnızca siyahilerin sansüre uğradığını bilmek istedi.

Son olarak, Spotify halihazırdaki bir eşitsizliği kalıcı hale getiriyor. Yine Pelly‘nin hazırladığı bir rapora göre “Feminist Cuma” gibi listeler dışında kadın sanatçılar önemli listelerde kendilerine oldukça az yer buluyor (Bu sırada Drake, Scorpion albümüyle Spotify’ın hazırladığı tüm listelere girebildi).

Yankı odası gibi olması, popüler olanın daha fazla destek görmesi gibi özelliklerinden dolayı aslında Spotify müzikte demokrasinin antitezi.

Guardian editörlerinin bakış açıları böyle. Spotify, Haziran 2018 verisine göre 180 milyon aylık aktif kullanıcı ve 83 milyon ücretli kullanıcıya sahip (10 yıllık kullanıcı büyümesinin infografiğini burada bulabilirsiniz). Platformda yaklaşık 40 milyon parçaya erişim var ve Nisan ayındaki sessiz halka arz sonrası piyasa değeri 28,5 milyar Dolar‘ı buldu

Bonus: Müziği daha demokratikleştirmek ve sektörün tüm paydaşlarına katkı sağlamak isteyen Imogen Heap‘in blok zinciri kullanarak yaratmak istediği bir oluşum hakkındaki videosu. Tabii Spotify da blok zinciri teknolojisinden faydalanıyor.

Kaynak: The Guardian

Spotify 10 yılı devirdi. Aylık 180 milyon aktif kullanıcısı ve 80 milyondan fazla ücretli kullanıcısıyla "streaming" alanının en önemli oyuncusu olan firmanın iyi ve kötü yanları Guardian'ın müzik editörleri tarafından irdelendi. İki tarafın da kendine göre sağlam argümanları var.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği