N’oldu o iş: Türkiye’de Maker hareketi

Türkiye'de Maker hareketinin öncü isimlerine "N'oldu o iş?" diye sorduk ve onlardan bir durum değerlendirmesi yapmalarını rica ettik.

Haber Özeti

Tam Sürüm

‘İş gereği’ pek çok akımın ortaya çıkışına, yaşattığı heyecana şahitlik ettim. Öncüleriyle ‘heves dolu’ röportajlar yaptım, ucundan tuttuğum farklı etkinliklerde yer vermeye çalıştım. Sonrası biraz karışık. Beklenen etkiyi yarattı mı, dünyayı olmasa da küçük bir bölümünü kurtardı mı yoksa sessizce yerini bir sonraki akıma mı bıraktı? Bu sorulardan hareketle ‘eski defterleri’ karıştırıp farklı akımların temsilcilerinin kapısını çalarak “N’oldu o iş?” diye sormaya karar verdim. İlk konu Maker hareketi. İşin başlarındayken heyecanlarına şahitlik ettiğim üç kişiye, GelecekHane Kurucusu Halil Aksu’ya, Maker Çocuk & Maker Atölye Kurucu Ortağı Zeynep Karagöz’e ve Makers Türkiye Kurucusu Ongun Tan’a üçer soru yönelttim.

Halil Aksu / GelecekHane

Geriye dönüp bakınca, Maker hareketiyle ilgili kurduğunuz hayallerin ne kadarı gerçeğe dönüştü? Topluma ne kadar nüfuz etti ve ‘memlekete’ ne gibi katkıları oldu?

Maker hareketinin Türkiye’de bu kadar tutacağını hiç tahmin etmemiştim. Dale Dougherty ile aynı sahneyi paylaştığımız Şubat 2014 dönemini hatırlıyorum. İlk Maker workshop’u yaptık, 15-20 katılımcımız vardı. Arzular, hayaller, vizyonlar havada uçuşuyordu ama yapıp yapamayacağımız son derece meçhul idi. Şimdi dönüp baktığımızda, memlekete -özellikle gençlere ve öğrencilere- çok büyük bir etkimiz olduğu görülüyor. Hatta ekonomiye dahi küçük de olsa bir katkımız oldu. Sıfırdan bir Maker ekonomisi oluştu. Eğitim verenler, malzeme satanlar, mekan işletenler, mekan kuran ve ekipman sağlayanlar, girişimci Maker’lar… Ekim 2017’de düzenlediğimiz İstanbul Maker Faire 15 bin ziyaretçi çekti. Türkiye’nin en büyük inovasyon festivali oldu diyebiliriz. Arçelik şirket içinde kurumsal bir Maker atölyesi kuruldu, bu kültür oralara kadar yayıldı. Başladığımız gün Türkiye’de hiç Maker atölyesi yokken, bugün yüzden fazla mekan var. Çoğu okullarda olmak üzere, belediyelerde, şirketlerde, üniversitelerdeki mekanlar ve özel işletilen mekanlar çok ilgi görüyor. Bu kültür pek çok kahraman sayesinde ve biraz da kendi kendine tüm yurda yayıldı. Dolayısıyla bu işi başlatan kişi, topluluğu oluşturan ve sürükleyen kişi ve ekip olarak son derece memnunuz.

Sizce bu süreçte ne gibi yanlışlar yapıldı? Neler daha iyi yapılabilirdi?

Daha çok kişiye ulaşmak isterdik. Yeterince destek bulamadık. Belki ekonomik ve toplumsal değerini yeterince iyi anlatamadık. Ülkenin OHAL sürecine girdiği bir döneme denk geldi. Bütçeler kısıldı, festival düzenlemekle ilgili aksaklıklar yaşadık. Bunların dışında büyük bir olumsuzluk aklıma gelmiyor. Zira bu çok gönüllere hitap eden, herkese umut veren, cıvıl cıvıl, pırıl pırıl çocukların olduğunu kanıtlayan, yarınlar için umutlu olabileceğimizi gösteren çok samimi ve değerli bir halk hareketidir.

Maker hareketi bugün ve gelecek için -hala- neler vadediyor?

Maker hareketi üretimin ve inovasyonun özgürleşmesi, demokratikleşmesidir. Üretim ve yaratıcılık imkanlarına herkesin, 7’den 70’e herkesin kolayca erişebilmesini vadediyor. Açık kaynak yazılım, açık kaynak donanım, açık kaynak tasarım; ortak çalışma, ortak tasarım, ortak hayal etme ve ortak üretme kültürünü ve yöntemlerini aşılıyor, geliştiriyor, yaygınlaştırıyor, eğlenceli hale getiriyor. Türkiye ve özellikle gençliğimiz küresel çapta rekabetçi olmak istiyorsa daha bilimsel, daha paylaşımcı, daha problem çözme odaklı, çok daha üretken ve çalışkan olması gerekiyor. Bunun en eğlenceli ve en katma değerli hali Maker kültürüdür.

Zeynep Karagöz / 5 Dakika

Geriye dönüp bakınca, Maker hareketiyle ilgili kurduğunuz hayallerin ne kadarı gerçeğe dönüştü? Topluma ne kadar nüfuz etti ve ‘memlekete’ ne gibi katkıları oldu?

Tabii ki artıları eksileri var ama 4-5 sene önce giriştiğimiz bir çalışmanın meyvelerini son bir buçuk senedir toplamaya başladığımızı görüyorum. Türkiye’de Maker hareketinin oldukça yaygınlaştığını, hem kamu hem de özel sektör ve toplum tarafından oldukça yoğun bir şekilde benimsendiğini düşünüyorum. Tabii ki tüm sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel katmanlara eşit dağılımla yayıldığını söylemek mümkün değil, bunun için daha çok çalışmamız lazım. Ama 4 sene önce insanları “Maker nedir, robotik nedir, kodlama nedir, 3 boyutlu yazıcı nedir” konularında bilgilendirmeye çalışırken şimdi en azından tamamı doğru olmasa da yoğun bir bilgi ve kültür birikimi oluştuğunu görüyoruz. Çok sayıda içerik üretiliyor, çalışmalar yapılıyor. Kamuda dahi -aksayarak da olsa- çalışmalar devam ediyor. Farklı başlıklar altında da olsa en azından çarklar işliyor. O anlamda genel resme baktığımızda gelinen durumu olumlu görüyorum. Tabii hayata geçirmeyi istediğimiz ve gerçekleştiremediğimiz daha çok proje var. Özellikle fırsat eşitliği projeleri tarafında gitmemiz gereken çok yol var. Çünkü özellikle ülkenin içinden geçtiği ekonomik darboğaz sebebiyle kurumsal katkıların bu anlamda daha azaldığını ve özellikle daha yüzeysel çalışmaların çoğaldığını görüyorum. Her moda olan akımda olduğu gibi ‘miş gibi yapma’, sadece görüntüye yoğunlaşıp içini doldurmama eğilimi Maker hareketinde de var. Herhangi bir moda kavramdan veya akımdan farklı değil o anlamda. Bu işin negatif tarafı.

Bu alana yoğunlaşan çok sayıda ekip var, ki büyük kısmının iyi niyetli olduğuna ve gerçekten bir şeyler yapmaya çalıştığına inanmakla birlikte bu dalgadan finansal veya başka nedenlerle yararlanmak için altı dolu olmayan çalışmalar yapan veya başkalarının yaptıklarını kopyalayıp uygulayan çok fazla oluşum da var. Bunun doğal olduğunu düşünüp kendi yaptığımız işin kalitesini aynı derecede yüksek tutup içerik üretmeye devam edersek onların da yavaş yavaş ayıklanacağına inanıyoruz.

Memlekete katkılarını zamanla göreceğiz tabii. Henüz çok taze bir konu. Çocukların farkındalığı en fazla iki sene öncesine uzanıyor. Çok sayıda yarışma, turnuva, etkinlik yapılmaya başlandı. Bunların uzun vadeli sonuçlarını görmek için erken ama en ufak bir devlet okulunda dahi robotikle, kodlamayla ilgilenen takımların oluşması, en azından toplumda farkındalık oluştuğunun bir emaresi.

Sizce bu süreçte ne gibi yanlışlar yapıldı? Neler daha iyi yapılabilirdi?

Az önce söylediğim gibi bence en kritik nokta ‘miş gibi yapma’ hali. Ülkemizin her alanda sıkıntısını çektiği yüzeysel kalma, sadece kabuğu yapıp içini doldurmama, görüntüde bırakma eğilimi kültürel bir sorun bence. Şehircilikte de böyle yapıyoruz, eğitimde de. Bunu yenmek için kaliteli içerik oluşturan, iyi işler yapan insanların çoğalması lazım. Biraz da bu konuyla ilgilenen arkadaşlar arasında çekişme, rekabet, komünitenin bölünmesi gibi birtakım tatsızlıklar -özellikle işin içine finansal ve ticari ilişkiler girince- yaşandı. Ama ben onların çok büyük bir leke olduğuna inanmıyorum. Neler daha iyi yapılabilirdi? Özellikle kamuda ve büyük kurumlarda sürdürülebilirlik ve süreklilik sıkıntımız var. Bir kez görüştüğümüz yetkiliyle bir daha görüşememe, iki sene boyunca yaptığımız toplantıları yeni gelen ekibe yeniden bizim aktarmak zorunda kalmamız… Taş taş üstüne koyamama durumu. Yani sağlıklı bir bilgi ve deneyim birikimi oluşturamama gibi bir sıkıntımız var. Bunu aşmak için mümkün olduğunca yılmadan tekrar tekrar anlatmaya çalışıyoruz ama bazen yorgunluk, yılgınlık hepimizde olabiliyor. Karşımızdakini dinleyerek aynı disiplinde ve disiplinler arasında iş birliğini çoğaltacak şeyleri daha fazla yapmamız gerekiyor.

Maker hareketi bugün ve gelecek için -hala- neler vadediyor?

Maker, STEM, STEAM, robotik, uygulamalı eğitim… Adı ne olursa olsun, hangi perspektiften bakarsanız bakın, uygulamalı öğrenmenin dünyadaki eğitim sisteminde fark yaratacağına inanıyorum. Adından ziyade eğitim sisteminin zamana adaptasyonu olarak düşünüyorum. Başka türlü de geleceğe hazırlanamayacağımıza inanıyorum.

Ongun Tan / Makers Türkiye

Geriye dönüp bakınca, Maker hareketiyle ilgili kurduğunuz hayallerin ne kadarı gerçeğe dönüştü? Topluma ne kadar nüfuz etti ve ‘memlekete’ ne gibi katkıları oldu?

Maker hareketini 4 sene önce ilk duyduğumda Türkiye’de herhalde bu kelimeden haberdar olan 10 kişi vardı. Bu fikri Türkiye’ye yayma amacıyla kurduğum Makers Türkiye bugün 60 bin kişilik bir inovasyon topluluğu oldu. Ayda yaklaşık yarım milyon kişinin ziyaret ettiği bir dijital mecra aynı zamanda. Eğitim, mühendislik ve performans pazarlama tarafında bütün öğrenimlerimizi iş ortaklarımıza ve topluluğumuza devamlı olarak aktarıyoruz. Eğitim verdiğimiz öğrenci sayısı 15 bin’i, yetişkin sayısı bini geçti. Sadece Maker hareketiyle ilgili araçlar değil girişimcilik ve inovasyon araçlarını da hem kullanıyor hem öğretiyoruz. Farklı ve yaratıcı işlerle toplumu inovasyon kültürüyle tanıştırmaya devam edeceğiz.

Sizce bu süreçte ne gibi yanlışlar yapıldı? Neler daha iyi yapılabilirdi?

Süreçte hemen Maker faire (panayır) kurma yoluna gidildi. Bu henüz içerik yokken yanlış bir yoldu. İlk panayırı düzenledikten sonra Makers Türkiye olarak bu işten çekildik. İçerideki Maker kültürünü geliştirdiğimizde kendiliğinden sergilerin ortaya çıkacağına inanıyorduk. Daha sonra birbirini tekrar eden iki panayır daha yapıldı ve bu sene daha fazla yapılmama kararı alındı. Aynı zamanda hareket merkezileştirilmeye çalışıldı. Tüm panayır lisansları tek bir yerden akredite olacakmış gibi lanse edildi. Biz ise Makers Türkiye’de insanlara kendi panayırlarını nasıl yapmaları gerektiğine dair tüm bilgileri açıkça verdik. Ankara‘da güzel bir topluluk oluştu mesela. Tamamen kendi başlarına çalışıyorlar. Biz çok az destek veriyoruz, hiçbir şey de beklemiyoruz. Şimdi topluluğu oluşturdular, yakında panayır da yapacaklar. Aynı zamanda ilk kurduğumuz Istanbul MakerLab sonrası, herkes işin ne olduğunu ve nasıl bir ‘business’ olduğunu düşünmeden atölye açtı, eğitim kurumu kurdu. Ancak sürdürülebilir yapı kurmayanların hepsi maalesef kapatmak ya da bize ortaklık için gelmek zorunda kaldılar. Oysaki biz atölye kurmak isteyenlere ücretsiz danışmanlık veriyoruz. Fikir alsalar daha başarılı olacakları modeli onlarla paylaşabilirdik. Yapılan bir diğer hata da budur.

Maker hareketi bugün ve gelecek için -hala- neler vadediyor?

Maker hareketi gelip geçici bir trend değil çünkü yaratıcılık içeriyor. Bugün bütün firmalar yaratıcılık peşindeyken, yeni nesil yetkinlikler yaratıcılık üzerine kurulurken hem sektörde yaratıcı iş üretmek ve etki yaratmak anlamında hem de eğitimde yaratıcı fikirlerin oluşturulması ve çevik öğrenme ortamlarının kurulması anlamında Maker hareketi önemini daima koruyacaktır. İsmi değişebilir ama yaratıcı ve üretici felsefesi bu ya da farklı bir başlık altında daima iş ve eğitim hayatının en önem vermesi gereken olgu olarak kalacaktır.

Ortaya çıkışıyla heyecan yaratmış akımların peşine düşüp öncü isimlerinden durum değerlendirmesi yapmalarını istiyoruz. İlk konu Türkiye'de Maker hareketi. İşin başlarındayken heyecanlarına şahitlik ettiğimiz üç kişiye, GelecekHane Kurucusu Halil Aksu’ya, Maker Çocuk & Maker Atölye Kurucu Ortağı Zeynep Karagöz’e ve Makers Türkiye Kurucusu Ongun Tan’a üçer soru yönelttik.

1 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği