Dünyayı yavaş yavaş yok ediyoruz

Aşırı nüfus ve yetersiz kaynak sebebiyle yok olan Easter adası halkından geriye kalan dev heykeller.
Kapitalist sistem pek çok kişinin aşırı yoksulluktan kurtulmasını sağladı ancak dünyaya verdiği zararla şimdi daha büyük bir yıkıma yol açabilir.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Her sistem gibi kapitalizmin de olumlu ve olumsuz yanları bulunuyor. Kapitalist sistem pek çok kişinin aşırı yoksulluktan kurtulmasını sağladı ancak dünyaya verdiği zararla şimdi daha büyük bir yıkıma yol açabilir.

  • Son yıllarda yaşadığımız teknolojik değişimler, yeni ve daha sofistike bir sistemin gerekliliğini ortaya koyuyor. Orta sınıf ve işçi sınıfının durumu her geçen gün daha kötüye gidiyor. Hayat pahalılığı artarken gelirler yerinde sayıyor.
  • En son yayımlanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50’si dikkate alındığında Türkiye’de yoksulluk oranı %14,7. ABD’de de bu oran yaklaşık yüzde 15, çocuklar da dahil edildiğinde yüzde 20’ye çıkıyor.
  • Sosyoekonomik etkilerin dışında çevresel etkiler de dünyanın büyük bir yıkıma doğru gittiğini gösteriyor. Leeds Üniversitesi’nin araştırmasına göre 2050 yılına kadar tüm hayvan ve bitki türlerinin yüzde 10’u yok olacak. Gergedanlar, filler ve neredeyse tüm büyük avcı hayvanların nesli tükenecek.
  • Ocak ayında Kıyamet Günü Saati’nin yarım dakika ileriye alınması bir tesadüf değil.
  • Bugünkü yaşam tarzımızın diğer olumsuz etkileri arasında; ormansızlaşma, altyapı projeleri, aşırı balık avlama, ticari tarım ve fosil yakıtların geniş kullanımı bulunuyor. Tüm bu etmenler yok olma hızını bin kat artırıyor. 2050’den itibaren dünyadaki balıkların aşırı avlanması sebebiyle ticari balıkçılığın sona erebileceği düşünülüyor.
  • Yale Üniversitesinden sosyolog Justin Farrell, kurumsal şirketlerin servetlerini iklim değişikliği konusunda şüphe yaratmak için kullandığını söylüyor. Sürekli büyüme odaklı ekonomik sistemin dünyadaki kaynakları bitirmekten başka bir sonucu olamayacağı belirtiliyor.
  • Tek sorun çevrenin zarar görmesi de değil. Artan nüfus da içinde bulunduğumuz durumun en büyük etmenlerinden. Bu yüzyılın ortalarında şehirlerde yaşayan nüfusta büyük bir patlama olması, bunun aşırı kalabalığa ve bulaşıcı hastalıkların daha hızlı yayılmasına sebep olacağı belirtiliyor. Yeterli altyapı bulunmadığı için temizlik de ciddi bir problem halini alabilir.
  • Öte yandan deniz seviyesi beklenenden yüzde 25 daha hızlı bir şekilde yükseliyor. Dünya nüfusunun çoğunun deniz ya da nehir kıyılarında yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda bu durum daha tehlikeli hale geliyor. 2050’ye gelindiğinde her gün sel baskınları görmek normal bir hale gelebilir. Su ihtiyacını eriyen karlardan sağlayan bazı bölgelerde de susuzluk ciddi bir sorun haline gelebilir.
  • Bugün 1,1 milyar insan temiz suya erişim sorunu yaşıyor. Bu rakamın da 2050’ye kadar artması bekleniyor. MIT’ye göre su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayan insan sayısı 9,7 milyarı bulacak. Yetersiz su sebebiyle tarım ürünleri de yetiştirilemeyecek.
  • [inlinetweet prefix=”” tweeter=”” suffix=””]Profesör Frank Fenner’a göre iklim değişikliği, durmak bilmeyen tüketim ve aşırı nüfus, yüzyılın sonunda insanlığın yok olmasına sebep olacak[/inlinetweet]. Büyük Okyanus’taki Easter adasında yaşayan topluluğun aşırı nüfus sebebiyle yok olmasını örnek gösteren Fenner, insanlığı da benzer bir sonun beklediğini söylüyor.
  • Su ve yiyecek için savaşlar çıkacağını ifade eden Fenner, su sıkıntısı çekmesi beklenen bazı bölgelerin çok çabuk bir şekilde savaşa sürüklenebileceğini söylüyor.

Yıkım kaçınılmaz değil

  • Emekli Profesör Stephen Boyden ise biraz daha iyimser. Boyden günümüzde yaşanan sorunların sebebinin bilimsel yetersizlik değik, siyasi kararlar olduğunun altını çiziyor. Gerekli önlemler alınması halinde yok olmanın önüne geçilebileceğini savunuyor.
  • Paylaşımlı sahiplik bu konuda önemli bir çözüm olabilir. Pek çok şirketin hisseleri borsada binlerce kişi tarafından paylaşılıyor ancak kararları bir CEO ve etrafındaki bir avuç yönetici alıyor. Bu durum değiştirilir ve sahiplik geniş kitlelere yayılırsa gelirin daha eşit bir şekilde dağılması sağlanabilir.
  • Ancak bu durum tek başına bir çözüm değil. Halkın da parasını oy gibi kullanması gerekiyor. Çevreyi yok eden şirketleri değil, daha duyarlı şirketleri tercih ettiğimizde diğer şirketler de benzer şekilde duyarlılık göstermeye başlayacaktır.
  • Yaşam tarzımızı da ciddi şekilde değiştirmemiz gerekli. Et tüketimini ve genel olarak yiyecek israfını azaltmak önemli. Aşırı tüketimin de önüne geçerek herkesin atıklarını geri dönüştürmesi gerekiyor.
  • Temiz enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaşmalı, fosil yakıt kullanımına son verilmeli. Dünyayı korumak için ciddi önlemler almak zorundayız yoksa gezegenimizi kaybetmemiz büyük bir sürpriz olmaz.
Kaynak: Big Think

Her sistem gibi kapitalizmin de olumlu ve olumsuz yanları bulunuyor. Kapitalist sistem pek çok kişinin aşırı yoksulluktan kurtulmasını sağladı ancak dünyaya verdiği zararla şimdi daha büyük bir yıkıma yol açabilir. Ormansızlaşma, altyapı projeleri, aşırı balık avlama, ticari tarım ve fosil yakıtların geniş kullanımı gibi etmenler yok olma hızını bin kat artırıyor. Profesör Frank Fenner'a göre iklim değişikliği, durmak bilmeyen tüketim ve aşırı nüfus, yüzyılın sonunda insanlığın yok olmasına sebep olacak. Emekli Profesör Stephen Boyden ise biraz daha iyimser. Boyden günümüzde yaşanan sorunların sebebinin bilimsel yetersizlik değik, siyasi kararlar olduğunun altını çiziyor. Gerekli önlemler alınması halinde yok olmanın önüne geçilebileceğini savunuyor.

3 Yorum

  • Kapitalizmin en büyük kötülüğü, niteliksiz nüfusun artmasına neden olmasıdır. Kitleleri kontrol etmek için sadece kendi çıkarına uygun bir eğitim modeli sunmuş, bu da dünya nüfusunun geri kalanının vasıfsız, eğitimsiz ama tüketime yönelik bir demografik yapı oluşmasına neden olmuştur. Kontrolsüz şekilde tavşan gibi üremenin sonuçlarını yıllar sonra acı bir şekilde yaşayacağız.

  • Kapitalizm denilen seyin, kapitalizmle pek alakasi olmamasi ve bunun böyle bir sayfada yayinlanmasina üzüldüm. Sistemleri, ideolojileri birbirine karistirip, sonrasindada kalkip karistirdigimiz seyleri suclamak gercekten asil problem ve cözümün karsisindaki sorunda budur.

  • Böyle bir sayfada böyle bir yazi görmek beni sasirtti. Ideolojileri ve sistemleri bir birine karistirip, sonra bu karistirilan seylere cözüm getirmeye calismak, asil cözümün önünü tikayan ve insanliga zarar veren durumdur.

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği