Devler nefret söylemine karşı

Facebook, Twitter, Youtube, Microsoft ve Avrupa Komisyonu, nefret söylemini sosyal medya platformlarından kaldırmak için anlaşmaya vardı. Brüksel ve Paris’teki son terör saldırılarının ardından AB bu anlaşmanın sağlanması için çalışmalarına hız vermişti.

IŞİD’in son yıllarda yeni üye toplamak için sosyal medyayı etkili bir şekilde kullandığı biliniyor. Buna ek olarak Avrupa’daki ekonomik gerileme, aşırı sağcı partilerin güçlenmesine ve internet üzerinden daha fazla Yahudi karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı yapılmasına sebep oldu.

Teknoloji şirketleri bu nefret söylemlerinden sorumlu tutulmak istemediği için, bu konuya karşı net bir tavır takındı. Aslında bu şaşırtıcı bir gelişme çünkü bugüne dek sosyal medya siteleri ifade özgürlüğünü savunarak pek çok içeriği ve hesabı silmeyi reddetmişti. (Telifli içerik kullanımı dışında)

Çalışmalar geçtiğimiz yıl başlamıştı

Değişim yavaş yavaş gerçekleşti. Twitter 2015’in ortasından beri yaklaşın 125 bin hesabı IŞİD ile ilişkili oldukları gerekçesiyle sildi. Facebook nefret söylemine karşı Alman hükumetiyle 2015’in Eylül ayında anlaşmaya varmıştı. Daha sonra Google ve Twitter da Aralık 2015’te bu anlaşmaya dahil oldu. Şimdi de dört büyük teknoloji şirketi Avrupa genelinde nefret söylemi ile mücadele etmeye hazırlanıyor.

AB Adalet, Tüketici Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu üyesi Vĕra Jourová, “Son terör saldırıları internet üzerinden yapılan nefret söylemine bir an önce önlem almamız gerektiğini hatırlattı. Sosyal medya ne yazık ki terörist grupların genç insanları radikalleştirmek, şiddeti ve nefreti yaymak için kullandığı bir araç. Bu anlaşma ile internetin, Avrupa değerlerine ve yasalarına saygılı, özgür ve demokratik ifadenin mümkün olduğu bir yer olarak kalması sağlanmış oldu.” diye konuştu.

İş birliği yapılacak

Teknoloji şirketleri ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki dengeyi bulmak zorunda. Anlaşmaya göre, etiketlenen içeriği kontrol edecek bir ekip kurmaları gerekiyor. Ayrıca teknoloji şirketlerinin kullanıcılarını eğitmesi ve onlara nefret söylemi gönderilerinin yasak olduğunu anlatması gerekiyor. Şirketler bu konuda birbirleriyle işbirliği içerisinde olacaklar. Kullanıcılar da nefret söylemini etiketlemek ve nefret karşıtı içerikleri desteklemek konusunda cesaretlendirilecek.

Avrupa komisyonunun kısa sürede böyle bir anlaşma hazırlamış olması teknoloji şirketleri adına olumlu bir gelişme. Yoksa her Avrupa ülkesiyle ayrı ayrı anlaşma imzalamak zorunda kalabilirlerdi. Benzer bir şekilde teknoloji şirketlerinin böyle hassas bir konuda iş birliği yaptığını görmek de cesaret verici.