27 Haziran – 3 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türkiye ve dünyadan haber, site, yazılım, donanım, cihaz, video ve trendler.
Garanti Bankası’nın desteğiyle Pazar günleri saat 10:00’da yayımlanan haftalık özetler, genel gündemin koşturmacasında gözünüzden kaçan ancak haberdar olmanızda fayda olan gelişmeleri sıralar.
Genel Gündem
- 28 Haziran Salı günü İstanbul Atatürk Havaalanı’nda (IŞİD tarafından gerçekleştirildiği düşünülen) terör eyleminde 45 kişi hayatını kaybetti. Canlı bombaların önce etrafı tarayıp sonra kendisini patlattığı saldırının ardından hüzünlü hikayeler ve yanıtlanmamış onlarca soru kaldı. Saldırganların eylem öncesi kiraladığı evdeki şüpheli hallerinden dolayı komşuları tarafından yetkililere ihbar edildiği de ortaya çıktı. Takip eden günlerde birçok yabancı ülke olayı kınayarak farklı şekillerde Türkiye’nin acısını paylaştı. Teröristlerden birinin Özbek, birinin Dağıstan uyruklu Rus vatandaşı, diğerininse Kırgız olduğu belirlendi. (Detaylar için Vikipedi sayfasını inceleyebilirsiniz).
- Nijerya Ordusu ülkenin kuzeybatısında yer alan Borno eyaletinde gerçekleştirdiği operasyonla Boko Haram tarafından esir tutulan, çoğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 5 bin kişiyi kurtardı. Çatışmalar esnasında 1 sivil ve 6 Boko Haram üyesinin öldürüldüğü açıklandı. Kurtarılan kişiler, geçen sene Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) bağlılığını açıklayan silahlı grubun 2009 yılında başlayan şiddet eylemlerinden bu yana Boko Haram’ın kontrolünde yaşıyordu. Nijerya merkezli başlayıp komşu ülkelere yayılan kanlı hareket 20 binden fazla insanın ölümüne ve 2,5 milyon insanın evini terk etmek zorunda kalmasına neden oldu. Nijerya geçtiğimiz ay bölgesel ve Batı menşeili güçleri Boko Haram ile mücadele konusunda işbirliğini tartışmak için ağırlamıştı.

- Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, 24 – 26 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirdiği ve ‘apostilik hac’ olarak nitelendirdiği Ermenistan ziyaretinde, Osmanlı idaresindeki Ermenilerin maruz kaldığı tehcir ve katliamları bir kez daha ‘20. yüzyılın ilk soykırımı‘ olarak nitelendirdi. Geçen sene Nisan ayında, 1915’te yaşananlar için kullandığı ‘soykırım’ tabirinin Vatikan ve Ankara arasında krize sebep olmasının ardından Papa Francis bu ifade yerine ‘insanlığın en korkunç acılarından biri’ ifadelerini kullanmıştı. Soykırım demediği her konuşması ‘Papa bu kez soykırım demedi’ başlığıyla haber olan ruhani lider, bu defa da ‘soykırım dedi’ başlıkları ile haber oldu. Demek ki Papalar da o meşhur ‘son kararınız mı?’ sualine ihtiyaç duyabiliyorlar.

- Güney Kore’nin başkenti Seul’ün yeni trafik işaretleri, telefonuna bakarak yüreyebileceğine inanan ve trafiğin yeni serseri mayınları haline gelen boynu bükük yolcular için tasarlandı. Metropolün 5 farklı bölgesine yerleştirilen levhalar özellikle telefonunu elinden katiyen düşürmeyen genç nüfusu hedef alıyor (kafalarını kaldırıp bakacaklarını varsayarak?) 50 milyon 800 bin nüfusu ile Güney Kore, akıllı telefon sahipliğinde dünya birinciliğini elinde tutuyor. LG ve Samsung gibi elektronik devlerinin memleketi için şaşırtıcı olmasa gerek. Tabi ki bu onu yürürken telefona bakan vatandaşlara sahip tek ülke yapmıyor. 2013 yılında NTT Docomo isimli cep telefonu operatörü Tokyo’da bazı merdivenlere ‘yürürken cep telefonu kullanmak tehlikelidir’ yazılı sarı uyarı şeritleri çekmişti. Almanya’nın Augsburg şehri ise yaya yollarına cep telefonu ile uğraşanların görebileceği şekilde trafik lambaları yerleştirmişti. (Evet, kendini pek düşünmeyen vatandaşları onlardan çok düşünmeyi şiar edinmiş ülkeler vardır.)
- Avrupa’da sağ kanadın ve göçmen karşıtı hareketin sesi yükselmeye devam ediyor. Britanya’nın Brexit’ten ayrılık kararı ile çıkmasının ardından Hollanda, Danimarka, İsveç ve Fransa’dan (hatta kısmen İtalya’dan da) referandum taleplerine ilişkin haberler gelmeye başlamıştı. Şimdi ise pek çoğumuzun AB üyesi olduğunun farkında bile olmadığı Slovakya’dan ayrılık sesleri yükselmeye başladı.Ülkenin aşırı sağcı Halk Partisi (People’s Party) Avrupa Birliği üyeliğinin oylanacağı referandum için imza kampanyası başlattı. Mart ayında yüzde 8’lik oy oranıyla (210 bin oy) herkesi şaşırtarak ilk kez parlamentoya girmeye hak kazanan parti ‘Büyük Britanya’nın vatandaşları, Brüksel’in diktasını reddetmeye karar verdi. Slovakya için de batan Avrupa gemisini terk etmenin zamanı geldi’ açıklaması ile dikkatleri üzerine çekti. Referandumun gerçekleşebilmesi için 5.4 milyonluk nüfustan 350 bin imzanın toplanması yeterli geliyor. Referanduma katılımın yüzde 50’yi aşması durumunda ise sonuçlar bağlayıcı kabul ediliyor. Slovakya’da bugüne dek gerçekleşebilen tek referandum 2003 yılında yüzde 52 katılımla sonuçlanan Avrupa Birliği’ne üyelik referandumu olmuştu. Vakti zamanında yüzde 92.5 oranı ile bloğa katılım kararı alan ülkenin öküz ölünce ortaklığı bozmaya giden ikinci ülke olup olmayacağı merak konusu.

- Çin’in Guangzhou şehrinde bulunan Tropikal Hastalıkları Kontrol Merkezi’nde, Sun Yat Sen Üniversitesi ve Michigan Üniversitesi’nin işbirliğiyle yürütülen Zika virüsü ile mücadele çalışmalarında kullanılmak üzere milyonlarca sivri sinek üretildi. Laboratuvarda bulunan sivri sinekler Wolbachia pipientis adı verilen (Zika’yı önlediği bilinen) bir bakteri ve sinek yumurtalarının döllenmesine engel olan virüslerle enfekte edildi. Araştırmacılar sinekleri Shazai Adası’nda doğaya salarak vahşi dişilerle çiftleşmelerini ve böylece yeni neslin durdurulmasını sağlıyor. İddialara göre testlerin ilk yılını takiben Zika virüsünü taşıyan Asya kaplan sivrisineği nüfusu yüzde 99 oranında baskılandı.
- Sylvia Plath’in meşhur ‘kadınlar ve faşistler’ konulu dizelerini bağlamından çıkarıp Avusturyalı bir araştırmacının bulgularına indirgemek gerekirse: Her kadının gönlünde bir narsisist yatar. Tekil aklımızla cevaplayamadığımız her sorumuza yetişen bilim bu konuya da el atmış: Kendini sevenleri severiz – çünkü bizi sevilecek biri olduklarına inandıracak her şeye sahiptirler – çoğu zaman tamamı sahte olsa da – Narsisitleri sevilir kılan 3 temel özellik şöyle sıralanmış:
- Son derece çekici olduklarına dair sarsılmaz bir inançları vardır ve genellikle görünümlerine önem verirler. Fiziksel bakımdan ‘bakımlı’dırlar. Paspallarla dolu dünyanın parlayan yıldızları için hayranlık dolu bakışlar şaşırtıcı değildir.
- Flörtlerin kralıdırlar. İlginizi çekene kadar kendilerinin harika özelliklerini size yansıtırlar ve kendinizi benzersiz, zeki, çekici hissetmenizi sağlarlar – ta ki kısa bir süre onlara sevgi beslemeye başlayana kadar.- Sevgi aşamasından pek hoşlanmazlar fakat sizin için artık biraz geçtir.
- Gerçekten karizmatiktirler, ortam adamıdırlar. Duygusal savunmasızlıklarına karşın etraflarını insanlarla süslemekte başarılıdırlar. Siz de onlarca insanın vakit geçirmek istediği bu benzersiz kişinin yanında olabildiğiniz için şanslı hissedersin – kalbiniz bir mektup gibi buruşturulup fılatılana kadar – bir narsisiste istediğini verdikten sonra siz bomboş bir tek kullanımlık pet şiseden farksızsınızdır. Acı ama gerçek.
- Bu belirtiler bir narsisiste gönül verip vermediğinizi anlamanıza yetmediyse geriye iki yol kalıyor: Kendisine sormak (Narsisitler ‘narsisist misin?’ sorusuna verdikleri dürüst cevaplarla öne çıkıyorlar) ya da bu kitaba başvurmak. (Not: Haberin orijinali narsisistlere aşık olan kişiler için cinsiyet ayrımı yapmamış fakat biz yaptık çünkü narsisizmin (cinsiyet rollerinin de etkisiyle) erkeklerde daha yaygın olduğu biliniyor. Hatta hem bu duruma hem de güzeller güzeli nergis çiçeğine adını veren mitolojik karakter Narcissus da erkekti.)
- “Akademik yazı kalitesi” ile ilgili bir çalışma yürüten Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM) Türkiye’de yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34’ünde “ağır intihal” (yani bilinçli aşırma) derecesinde bilimsel hırsızlık yapıldığını ortaya koydu. Bilimsel çalışmaların “orijinal” olup olmadığını gösteren benzerlik indeksinde de dünya ortalaması yüzde 15 iken Türkiye’de bu oran yüzde 28.5 çıktı. Çalışmayı yürüten araştırmacı Dr. Ziya Toprak “Ülkemizde maalesef ciddi boyutlarda etik sorunlar bulunmaktadır. Kuşkusuz bu araştırmada ortaya çıkan intihal vakaları arasında bilmeden intihal yapanlar vardır. Ancak araştırmanın bulguları yüksek intihalli tezler ile ilgilidir. Yani ciddi seviyelerde intihal söz konusudur. Burada bir ya da iki satır ya da bir paragraftan söz etmiyoruz. Bilerek yapılan intihaller bunlar, bu da ciddi bir ahlak sorunu olduğunu düşündürtmektedir.” dedi. (Yüksek lisans, doktora aşamalarına kadar takılmadan gelip buralarda ‘bilmeden intihal’ yapabilenleri ayrıca kutluyoruz.)
- Düne kadar ateşi ya da toprağı nasıl kontrol edeceğini bilmeyen, tehlikeler, tehditler ve düşmanlarla çevrili dünyasında deliksiz bir uykunun, taze bir yiyeceğin özlemi ile kıvranan, çevik bedenini yöneten zehir gibi kafasıyla gün yüzü görmeden mücadele eden insanın talihi ne zaman ve nasıl döndü? Sıfırdan başlayanların hikayelerini seviyorsanız alası burada: İnsanlığın (sonlara doğru hızlanan) tarihi – Bugün yaşadığımız hayatı verili kabul etmenin, kısacası nereden geldiğimizi unutmanın ne kadar cüretkar ve gülünç olduğuna dair 10 dakikalık (İngilizce ve Türkçe altyazılı) bir animasyon.
- Dünyanın çeşitli köşelerinden reklam sektörü mensupları bu yıl da Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali için Fransız Rivierası’nda bir araya geldi. Buluşmanın güneş, ilham, lak lak ve alkollü içecek bileşenleri dışında öne çıkanları 10 maddede şöyle özetlenmiş:
- Yeni ‘olay’: Artırılmış gerçeklik. Samsung, The New York Times, MacCann New York, VR işlerini sergileyen önemli isimlerden oldu.
- Jüri yüzünü büyük markalara çevirdi. Geçmişte genellikle umut vadeden mütevazı projeler ve sosyal sorumluluk kampanyaları gibi hayır işlerine odaklanan jüri, bu eğilimin yaratıcı adaylar için fazla ‘yönlendirici’ olduğu ve büyük markalar için adil olmadığı gerekçesiyle bazı üyelerinin eleştirisini aldı.
- Kreatif ve stratejist değerlerin hayatiliğine vurgu yapıldı. Reklam görselinin güçlü olduğu ve daha az güçlü olduğu örnekler üzerinden satış rakamları karşılaştırıldı.
- Ajans ve müşteri uyumu kazandırdı. Dış mekan perakendecisi REI’nin Amerika’da Black Friday olarak bilinen indirim günlerinde mağazalarını kapatarak müşterilerini ve çalışanlarını ‘dışarıda vakit geçirmeye’ teşvik etmesi fikri ödül getirdi. Fikir müşteriden uygulama ajans(lar)ından.
- Ajandalar dolup taştı. Pek çok katılımcı yoğun görüşme koşuşturması içinde proje ve işleri görmeye yeterince vakit ayıramadığından şikayet etti.
- Sağlıkçılar ‘biz de festivalin parçası olmak istiyoruz’ dedi. Mevcut durumda sağlık iletişimi ve reklamları festivalden 2 gün önce ayrı bir organizasyon ile değerlendiriliyor.
- ‘Kreatif yapay zekalar yerimizi doldurabilir mi?’ sorusu sohbetlere konu oldu. Sonuç: Bizi ilgilendirecek kadar yakın bir gelecekte değil.
- Toplumsal cinsiyet tartışmaları yaşandı. Cinsiyetçi reklamlar yüzünden bazen ajanslar bazen jüriler haşlandı.
Geri çağrılan işler oldu. - Geri dönüşler Apple ve Bayer gibi devlerin (ödüllü) işlerini tekrar gözden geçirme kararı almasına sebep oldu. (Birinin uygulaması doğru çalışmazken diğeri cinsiyetçilikle suçlandı)
- ‘Oltalayıcı reklamlar’ için cezalandırıcı tedbirler konuşuldu. Scam ads olarak da bilinen çakal (yanıltıcı ve sevimsiz) reklamları yaptıran müşterinin yanı sıra ajansın da cezalandırılmasının gerekliliğine dikkat çekildi.
- ‘Bugün dünden daha iyi, yarın da bugünden daha iyi olacak’ yaklaşımı ile derlenen 10 grafik, dünyanın döndükçe daha yaşanabilir bir hal aldığının ispatı olarak sunuluyor. Öte yandan grafikleri yorumlayış şeklinize ve hesaba alınan dinamiklere göre bu iddiayı çürütmek mümkün. Çocuk işçiliğinin, bebek ölümlerinin, intihar ve suç oranlarının geçtiğimiz yıllara göre ‘iyileşen’ seyri insanlığın gidişatını doğru yorumlamaya yeter mi? ‘İnsanlığın genel gidişatı’ diye bir şey olabilir mi, varsa öyle kolay yorumlanabilir mi? Grafikleri ve kimi bilinçli okuyucu yorumlarını buradan inceleyerek karar verebilirsiniz.
- BNŞ (bu neydi şimdi) dedirten, nasıl ve neden trend olduğu bir türlü anlaşılamayan şeyler köşemizde bugün: (Tabi ki) Japonya’nın mızıka çalan elektrikli süpürgeleri
- Pek çoğumuz (vicdan azabıyla karışık da olsa) babamızdan utanma duygusuna yabancı değilizdir. Arkadaşlarınızın yanında coşan şakacı yanı, aşırı kontrolcülüğü ve hatta kıskançlıkları sizi özellikle ilk gençlik yıllarınızda pek çok kere hayattan soğutmuş olabilir. Chris Martin babaların bu özel gücünü hedefine bilinçli şekilde yönelterek kullanmış ve ortaya (kendisi bizim babamız olmadığı için) harika bir baba- kız serisi çıkmış. ‘Kızım kendisinin gösterişçi selfie’lerini paylaşıp duruyordu ben de ona bunu yapmamasını söylemek yerine daha iyi bir şey yapmaya karar verdim’ (trol şov?)
Gelişmeler devam ediyor! Sıradaki sayfaya aşağıdan geçebilirsiniz.
Emeğinize sağlık
Teşekkürler Amirim…
Serdar Hocam ben okurken üşeniyorum bazen. Siz nasıl bu kadar yazabiliyorsunuz? Helal olsun!
icerik genel olarak cok güzel, özellikle linkler ve videolar cok iyi, sayfanin basindaki okuma süresi belki en az seklinde yazilmali, bu sitede 2 saatten daha az sürede okudugum bir haftalik raporu hatirlamiyorum :)
sitenin alt kismindaki arama etiketleri biraz abartili olmamis mi ;)
“…Osmanlı idaresindeki Ermenilerin maruz kaldığı tehcir ve katliamları…” Biz kendimiz bunu dersek onlar tabi ki de “Soykırım” der.
Amirim son zamanlarda editörler diye konuşuyorsunuz ve cümleler de çoğul.Tek kişilik dev kadro paylaşıma mı yöneldi?
Detaylar şurada yazıyor aslında.
gözümden kaçmış,özür dilerim.