Haftanın Özeti: 19

2 - 8 Mart 2015 arasında denk geldiğim paylaşmaya değer uygulama, site, cihaz, video, trendler (ve biraz daha fazlası).

Tasarım / İnovasyon

  • ABD’li silah üreticisi Lockheed Martin geliştirdiği lazer silahı tanıttı. Gösteri dahilinde bir kamyon kilometrelerce öteden ışık hızıyla tarumar edildi. Delikli tüfek mertliği bozmuştu. Lazer neyi bozacak bakalım.
ATHENA kodlu lazer topunun ışınla açtığı delik kesinlikle ürpertici.
ATHENA kodlu lazer topunun ışınla açtığı delik kesinlikle ürpertici.
  • Bir ‘depo avcısı’ devriye sırasında bir köşede devasa kalıplara denk gelir. Ne olduğunu araştırırken bunların 30 yıllık efsane Commodore’un kasa kalıpları olduğunu anlar! Dayanamayıp satın alır fakat ne yapacağını bilemez. Neyse ki sonra aklına bunu bir Kickstarter projesine çevirmek gelir. Antika Commodore 64’lerimiz artık 3 farklı renge sahip olabilecek.
  • Biraz kahve yer miydiniz? Restoran zinciri KFC’nin yeni kahve bardakları yenilebiliyor. Tadı nasıl acaba? (her şey bir yana kahveyi KFC’de içmek nedendir?)

kfc-yemek

Google'ın yeni Genel Merkez binası bir bilim-kurgu filminin platosunu andırıyor.
Google’ın yeni Genel Merkez binası bir bilim-kurgu filminin platosunu andırıyor.

dezeen_Wooden-Skyscraper-by-C-F-Moller_SS_1

  • Bilişim dünyasında ‘easter egg‘ denen bir kavram vardır. Paskalya bayramında boyanan yumurtalardan adını alan bu kavram oyun ve yazılımlar içine gizlenen sürprizleri anlatır. Bu hafta ortaya çıktı ki bir tanesi de elektrikli otomobil efsanesi Tesla içinde bulunuyor. Nasıl olduğunu ve ne yaptığını izleyelim:

  • Yukarıdaki videoda görünen araç eminim -benim gibi- 1997 yapımı Bond filmi The Spy Who Loved Me’yi izleyen herkesin hafızasında tazeliğini koruyordur. Aynı durum Tesla’nın Kurucusu Elon Musk için de geçerli olmalı ki kendisi bu filmde kullanılan aracı (modifiye edilmiş bir Lotus Esprit) 997 bin dolar vererek satın almıştı. Daha da garip bir detay: 997 bin dolara satılan bu aracı (satan adam) 100 dolara satın aldığı bir konteyner içinde bulmuş (aslında kendisi ne olduğunu anlamamış; bir diğer arkadaşı “yahu bu James Bond’un arabası değil mi?” deyince fark etmiş).
  • Otomobillere girmişken bahsetmemek olmaz. Bu hafta dünyanın en büyük mikro-araç koleksiyonu satışa çıktı. Şahsen bu kadar fazla model olduğunu bilmiyordum (şahsi bilgim Vespa triportörler ve BMW Isetta‘dan ibaretti). Bazılarına bakmaya doyamadım. Böyle cesur ve sıradışı tasarımları bir daha görme fırsatımız olacak mı acaba?

  • O sıradışı ruh adına umut verici bir örnek 2015 model Morgan Aero 8 ile geldi. İzleyelim:

  • İki tekerlekli camiada ilginç bir seçenek Ford’dan geldi. MoDe:Me: kodlu bu elektrikli bisiklet dikkat çekici ayrıntılara sahip. Kullanıcının bisiklet ile arasındaki iletişim gidonun merkezine yerleşen akıllı cep telefonunuzla oluşuyor. Tanıtım filminde trafiğiyle anılan şehirler arasında İstanbul da var. Acaba Ford Türkiye satar mı dersiniz? Mutlaka denemek isterdim.

  • Bisikletçiler için bir güzellik daha sıkıştırayım araya. Kryptonite imzalı WheelNutz adlı ürün kilitlediğiniz bisikletinizin (boşta kalan) tekerleğinin çalınmasını engelliyor. Bu özel civata içindeki mekanizma sayesinde sadece bisiklet tersken gevşiyor. Dolayısıyla hırsız bisikletinizi ters çevirmeden tekerleği sökemiyor (kilitlediğiniz için ters çeviremeyeeğini varsayıyoruz elbette).

1425047515971-1g9pjz7l5ta8l-1960-540

  • Çocuk ve kadına yönelik şiddet ve buna yönelik örtbas / görmezden gelme sadece Türkiye’nin sorunu değil. Ama bunu sorumluluk edinip eyleme geçirme konusunda her ülke kendince fikir ve yöntemlere sahip. Gördüğüm en yaratıcı çalışmalardan biri bu hafta İngiltere’de hayata geçti. Dev bir sokak reklamında “Bana Bakın” diyen bir kadın. İnsanlar baktıkça yüzündeki morluklar ve çürükler görünüyor. Şiddetin kendisi kadar olmasa da yine de çarpıcı -ve bence- etkili (videodaki kadının ifadesi de benim için oldukça şaşırtıcıydı: İngiltere’de her hafta 2 kadın erkek arkadaşı ya da kocası tarafından öldürülüyor).

  • Aynı konuyu akıllıca işleyenlerden biri de The Salvation Army oldu. Şu meşhur elbise rengi geyiğinden yola çıkarak soruyor: mavi ve siyahı ayırd etmek cidden zor mu?

  • California Üniversitesi, derimiz dahil her yüzeyi bir sensöre çevirebilecek, programlayabilecek bir kalem geliştirdi.

33 Yorum

  • Elinize sağlık Serdar bey. Cumartesi günlerimi teknoseyirin gündem değerlendirmesi, pazar günlerini sizin derlemeniz şenlendiriyor. Sürdürülebilir olması dileğiyle.

  • Amirim Tasarım/İnovasyon bölümünde “Kadına yönelik şiddet ” yerine “tadına yönelik” yazmışsınız.

  • Hocam sağolun o kadar dolu içerik hazırlıyorsunuz ki benim şikayetim mobil cihazlardan linkleri takip edemiyor olmak özellikle ipad ten bir konunun linkine tıklayınca geri dönüp kaldığım yeri bulmak işkenceye dönüyor buna da bir çare bulunursa tadından yenmez.

  • Amirim..sen bu yazıları yazmazsan inanki hayatımın bir anlamı yok..Pazar sabahlarını iple çekiyorum..Canına sağlık..

  • Amirim kafa nakli bana 1987 de TRT de yayınlanan kavanozdaki adam dizisini hatırlattı. Kavanozdaki adam ı hatırlayacak fazla kişi olduğunu sanmıyorum ama 40 yaşında yabancı dizi izlemeye bayılan biri olarak 30 sene önceki bu dizi aklımdan hiç çıkmıyor. Seyretmenin tavsiye ederim. Ahmet Mekin
    Metin Serezli
    Nevra Serezli
    Efgan Efekan gibi oyuncuların oynadığı müthiş bir kadro. Psikolojik gerilim türünde bir dizi.

    • Ben de seneler sonra Youtube’da yeniden bulunca çocuklar gibi sevinmiştim o diziyi. Bence kesinlikle zamanının çok ötesinde bir yapımdı. Tekrar izlediğimde yine keyif verdi.

  • Giriş yazınıza istinaden;
    Haftalık özetlerinizi her hafta hap şeklinde kargoya verip her bir okurunuza ücretsiz ulaştırsanız ve bizim onları yutmamız bütün bu özeti idrak edip hafızamıza kazımamız için yeterli olsa bile itiraz edecek insanlar bulunacaktır. O sebeple bence “memnuniyet”le uğraşmadan bildiğiniz en uygun yolla sunmanız yeterli.
    Ayrıca her hafta ufkumuz genişliyor, Teşekkürle.

  • Pazar günlerini iple çektirmeyi başardığınız için tebrik ediyor, yazdıklarınızı paylaştığınız için de teşekkür ediyorum :)

  • amirim, bike ve book linkleri beni ihya etti, hele ki macinnis sohbetinden alınacak çok feyzler var. biz kitap okumuyoruz falan desek de yamulmuyorsam tr.de kitap cirosu milyar tl.ye yakın. sadece basılı ürünler. bunların üzerine sabitfikir de iyi olmuş, birazdan tabletten okuyabilmek, bayiye gitmeden çogzel. bike tarafında ise insanlara katlanır ve e.bike almaları gerektiğini söylemek gerek, paralar yine boşa gidiyor.. çoğu da ithal..
    beam yıllardır aklıma geldiydi ama tr.de yaşamaktan mütevellit fikir olarak kaldı! çok az enerji harcayacağı için led, amoled tvlere elveda diyeceğiz. bu tv.lere hala geçmemiş olanlar ise daha şanslı.
    diğer linkler ve vid.lerle birlikte 3 sayfa yorum yapabilirim de ne gerek var :)
    hala sizin japonya anılarını bekliyorum, mesela bu japonlar pedfil anime.lerine neden yasak koymuyor?

  • Dev köpeği anladıkta insan bir tavşanı devasa boyutlara getirmeye neden çabalar ki dünyanın en iri tavşanıyla tanışın. http://www.dailymail.co.uk/news/article-2609183/The-Easter-Bunny-monster-appetite-Meet-three-half-stone-Darius-munches-way-360-carrots-30-apples-15-cabbages-month.html Selfie çılgınlığında son nokta kameralı vibrator hemi de akıllı telefon PC ve FaceTime’la da senkronize çalışabiliyormuş. http://www.independent.co.uk/news/weird-news/the-sex-selfie-stick-lets-you-facetime-the-inside-of-a-vagina-10080436.html Apple’ın akıllı saat pazarının %55’ini kontrol edebileceği tahmin ediliyormuş. http://www.marketwatch.com/story/apple-to-control-55-of-smartwatch-market-by-year-end-2015-03-05 Günümüz dertlerinden Doların neden yükseldiğini “Anneye anlatır gibi” anlatmış bir ekşisözlük yazarı kardeşimiz. Eline sağlık diyoruz. http://onedio.com/haber/anneye-anlatir-gibi-dolarin-yukselmesinin-sebepleri-465050 (Kişisel not yazıyı paylaşmak için kendisine ulaşma ve kendisinden izin almayı beceremedim.Affına sığınıyorum.)

    • Son gunlerin populer bir tartismasi ama cevabi hayir. Cok uzun bir tartisma oldugu icin detaylarina girmiyorum.

      • Ukalalık olarak demiyorum kesinlikle. Lakin 4 yıl aldığımız eğitim bize şunu öğretti: eski bir ABD’nin başkanı değil, ABD’nin eski başkanı olduğu yönünde.

        • Ukalalik gibi bir algim asla olmadi zaten.

          Fakat bu ornekte anilan unvan Baskan degil; ABD Baskani. Ozunde eskiyen ne ABD ne de Baskanlik. Unvanin ismi ABD Baskanligi. Sari araba gibi yani. Sari eski araba degil; eski sari araba olur.

          Cok da dert degil, kim nasil tercih ediyorsa oyle kullanabilir. Derdi anlatmak kafi.

          En basta dedigim gibi cok uzun bir tartisma. Belki baska bir yazida ayrica deginirim, eni konu tartisiriz.

  • Elinize emeğinize sağlık Serdar bey. Siz parçalı da yayınlasınız, tüm sayfada da yayınlasınız, her türlü okumaya devam..:)

  • Bagımlısı oldum : tüm pazartesi okuyup linkleri save etmekle geciyor neredeyse;kalan gunlerde onlardan cıkarımlar yapmaca…bir ara da puro ve viski üzerine yazı bekliyorum sahsen :) cok cok tsk,elinize gözünüze saglık.

  • “Rockefeller, Rothschild” aile üyelerinin sanırsam hiçbir zaman servetleri açıklanmayacak. Çünkü ben de onların arkasındaki gerçeğe inanan paranoyaklardanım. Bilmem ne kadar bilgiye sahipsiniz o aileler hakkında?

    • itü sözlük yeni adıyla instela için bir yazı yazmıştım. henüz yayınlanmadı. bir kısmını yayınlamadan paylaşmak istedim.

      yıllar önce, internetle yeni tanıştığım dönemde, bir büyüğüm aracılığıyla video izlemiştim. ingilizce’ydi daha sonraları ise türkçe versiyonları yayılım gösterdi tüm sanal alemde.

      aaron russo, yahudi asıllı amerikalı bir yönetmendir. özgürlüklerin günümüzde kullanıldığını ve asıl gerçek özgürlük için filmler, belgeseller yapmış hayatını bu davaya adamış bir zat-ı muhterem. yazının başında verdiğim linklere tıkladıktan sonra nasıl biri olduğunu zaten görebileceksiniz.

      o videoda bizlere nick rockfeller ile bir avukat aracılığıyla tanıştığını, çok zeki bir adam olduğunu, fikirlerini ve düşünce sistemlerini birbirlerine sunduklarını anlatarak başlıyor konuşmasına. daha sonraları da sıkı birer dost olduklarından bahsediyor. buraya kadar her şey tamamdı zaten. yani ilgimi(zi) çekebilecek herhangi bir şey yoktu. sonra dökülmeye başlıyor aaron russo. dostunun ona birkaç sırrını verdiğini ve kendisini zamanında şoke eden şeyler olduğunu söylüyor. 11 eylül saldırıları’ndan yaklaşık bir yıl önce böyle bir olay olacağından ve ardından da afganistan’ı işgal edip hazar denizi’ne boru hatları döşeyeceklerini daha sonra ise irak’ı işgal edecek bunu petrolün kontrolünü ele geçirmek ve ortadoğu’da bir petrol üssü yerleştireceklerini bunu “yeni dünya düzeni” dedikleri şeyi inşa etmek için kullanacaklarını söylemiş. ardından da venezuela’ya girerek chavez’i rahatsız edeceklerini ve küçük bir tebessüm ile terör denilen şeyi kullanarak, hiç olmayan suçluları mağaralarda arayan birimlerin ortaya çıkacağını, hiç düşman olmadığı halde bunun insanlar üzerinde yanıltıcı bir etkisi olacağını bu sayede kontrolü ele geçireceklerini söylemiş.

      sonra karşısındaki muhabirin sorusu üzerine gülerek şunu söylüyor: “11 eylül’den sonra neden başka bir saldırı olmadı, güvenlik mi çok iyiydi? hadi ama bu koskoca bir yalan. bu hükümetimizin uydurduğu koca bir yalan!” tam olarak bu ifadeleri kullanıyor aaron russo.

      aaron russo harbiden de kafa karıştırıcı bir röportaj yapmıştı o zaman. ben henüz çocuk yaşta olmama rağmen bahsettiği şey beni çok etkilemişti. ilk defa o zamanlar gerçek dünyadan şüphe etmeye başlamıştım. bize sunulan bu dünyanın yalanlarla kurulu olduğu hakkında şüphe duymaya başlamıştım. röportajın ardından yaklaşık 6 ay sonra ise aaron russo ölmüştü. evet bunu da yine aynı abiden duymuştum ve irkilmiştim. basına kanserden olduğu söylenmişti fakat altında başka bir şey var olabilir miydi acaba? bu hiçbir zaman cevaplayamayacağımız bir soru olarak tarihe karıştı.

      peki size neden bunlardan bahsediyorum ki ben. biliyorsunuz internette dolaşırken ordan oraya derken saatlerimi harcamış bulunuyorum. bunların çoğu bu tarz merak duyduğum konularla ilgili olduğu için zaman kaybı olarak değil de kendimi daha bilgili ve farklı bakış açısı kazanmış şekilde tanımlıyorum.

      tüm söylediklerimi zaman içinde sindirmiş olup neredeyse unutmuştum ki karşıma geçenlerde tekrar aynı video çıktı. sonra da bir kaç hafta süren araştırma yapma gereğinde hissettim kendimi. sanki öğrenmem gereken bir şeyler varmış gibi içimde bir dürtü bana sürekli yön veriyordu.

      diye devam ediyor. youtube’da mevzubahis video mevcut. herkes kendine göre yorumluyor bu durumu fakat ortada bir gizem olduğu bariz. saygılar, sevgiler…

  • Serdar bey, her hafta bu özetleri merakla bekliyorum. Sizin sayenizde bir çok şey öğreniyorum. elinize sağlık,
    Her ne şekilde olursa olsun benim için fark etmez.
    Çok teşekkür ederim.

  • Şikago O’Hare havaalanında oraya buraya serpiştirilmiş ve anonslarla kullanılması önerilen el antiseptiklerini kullanmamanın acısını çektiğim şu gün, zihnimi fazla yormayacak (ama istersem yorma olanağı veren) “Haftanın Özeti”ne bakmaya karar verdim. Epeydir aklımda ama ihmal ediyordum. Kendi kaybım… İki karar verdim: (1) Bir daha ihmal etmemek; (2) (Girişteki haklı sitemi okuduktan sonra) Kuzuloğlu’nun bu önemli hizmetine katkıyla yanıt vermek.

    Yukarıda yapılan katkılardan başka, aklıma gelen iki katkı: (1) “En ilgimi çeken haberler” diye belirtebiliriz; (2) En ilgi ve bilgi sahibi olduğumuz 1-2 konuda ek bilgi paylaşabiliriz. Sanırım bunlar Kuzuloğlu’na yararlı bir geri besleme olacaktır, dolayısıyla herkese öneririm.

    2008’de Atlantic dergisinde Nicholas Carr imzalı “Does Google Make Us Stupid” (hala çok popüler, bir de kitap yazdı bu konuda hala çok satan: Shallows) makalesini kafamda binbir itirazla okuduğumdan bu yana, iddiayı ve karşı iddiaları izliyorum, okuyorum. Dolayısıyla, zaman içerisinde “zeki”leştiğimizi gösteren Flynn Etkisi üzerine BBC haberi (http://www.bbc.com/news/magazine-31556802) en ilgimi çeken oldu.

    2012 kitabında, James Flynn (Are We Getting Smarter?) konuyu tatminkar bir bilimsellikle inceliyor ve başlıktaki soruya “evet” diyor. (Aziz Nesin’in meşhur iddiasıyla ilgilenenler, kitabın “Location 1182 of 9750” (Kindle’dan okudum) sayfasında “evet” yanıtını rakamlarla görecektir). Fakat, İki kavramsal sorunu da ortaya koyuyor. Birincisi, Kuzuloğlu’nun da haberi çevirirken kullandığı “zeka” kavramı ile ilgili. Maalesef, İngilizce’deki “clever, smart, intelligent, wise, vd” kavramların tam karşılığı Türkçe’de yok. Farklı “zeka” türleri için (bunu da Flynn “What is Intelligence?” başlıklı 2007 kitabında açıyor) farklı yorumlar yapılabilir. İkincisi, internetin bizi aptallaştırdığı iddialarının sahipleri, bu araştırmaların internet sonrasını kapsamadığını iddia edebilir. Oysa, “zekileşiyoruz” sonucunun nedensel analizine bakınca, araştırma sonuçlarının internet sonrası için de geçerli olduğunu görebiliriz.

    Bu tartışma neden çok önemli? Çünkü, genel olarak teknolojinin, spesifik olarak da internetin birey üzerinde olumsuz etkileri olduğu üzerine iddialar, kimi siyasilerin internet ve ilgili teknolojileri sınırlama heveslerini destekleyen argümanlar arasında kullanılabiliyor. Gayet iyi eğitim görmüş, kendini çağdaş olarak tanımlayanlar bile bu argümanlara teslim olabiliyor. Bakınız: Aile filtresi falan…

    ***

    Kuzuloğlu’nun özetinde dikkatimi çeken haberlerden bir tanesini daha paylaşayım:

    “Google geçen hafta kendisine ait Blogger platformundaki porno / erotizm temalı bloglara yönelik bir temizlik harekatı başlatmıştı. Gelen tepkiler yüzünden bu hafta geri adım attı. Özet: DEVAM!”

    İki nokta: (1) Bu tepkiler sadece “porno/erotizm” meraklılarından değil, sınırlama/sansür karşıtlarından kaynaklanıyor; (2) Toplumsal tepki ile teknoloji devlerinin ve hükümetin kararlarını etkileyebilmek ne güzel! Ülkemizde olmayan bir “katılımcı demokrasi” örneği. Çok imreniyorum!

  • Selam. Bir sorum var. Hala LG G2 mi kullanıyorsunuz? Kullanıyorsanız hala tavsiyeniz midir yoksa başka alternatif oluştu mu? Saygilar.

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği