Felç hasarını azim ve kararlılıkla iyileştirdi

Geçirdiği felç sonrası ciddi bir hasarla yaşamaya başlayan Ted Baxter'in iyileşme süreci doktorları dahi hayrete düşürdü.

Haber Özeti

Tam Sürüm

Bu yazı, konusunda uzman okurlarımızın yazılarına yer verdiğimiz konuk yazar programı kapsamında yayımlanmıştır. Siz de katkıda bulunmak isterseniz yazı paylaşım sayfamızı kullanabilirsiniz.

Konuk yazar: Beyza Alımcı

Ted Baxter’in 2005 yılında geçirdiği; konuşmasını engelleyen ve bedeninin sağ tarafını paralize eden felç, onu aslında ilerleyen senelerde birçok açıdan olumlu bir şekilde etkiledi. Bacaklarından başlayarak beyni yerine akciğerine ulaşan pıhtılaşma nedeniyle; doktorlar, akciğer embolisinden ölebileceğini söylediler.

Geçirdiği felç, yıllar süren acının yanı sıra onu prestijli bir konuma sahip olduğu iş yaşamından da uzakta bırakmıştı; ancak bunların yanı sıra felç hayatına birçok açıdan tatmin edici yeni bir amaç getirdi.

Felçten önce, Baxter’in yoğun iş hayatı ve yaptığı uzun süreli seyahatler onun aile ve arkadaşlarıyla tatmin edici ilişkilerden uzak kalmasına sebep olmuştu. Seyahatlerinde dahi, dinlenmeye ve rahatlamaya vakit bulamadığı için etrafındakileri fark edemez hale gelmişti. Şimdi ise, felç mağdurlarına, onlara bakım verenlere  gönüllü olarak eğitmenlik yaparak, felç terapistleriyle de iş birliği içerisinde daha zengin, rahat ve mutlu bir hayat sürüyor.

Felç nasıl gerçekleşti?

Felç, varisli damarlarını desteklemek üzere varis çorabı giydiği uluslararası uzun bir seyahat sonrası bacağında hissettiği krampla birlikte gelen bir ağrıyla başladı. Başlarda bu ağrıyı çok ciddiye almadı, ta ki konuşması engellenene ve bedeninin sağ tarafını hissetmeyene dek. Bacağındaki ağrıya neden olan pıhtı gevşemiş ve beyninin sol tarafına kan akışını kesmişti.

Bu olanlar sonrasında neredeyse ölüyordu. Ancak, bir nebze de olsa düzelmeye başladığında, doktorlar kalbinde pıhtının akciğerleri atlamasına ve doğrudan beynine ulaşmasına sebep olan bir delik olduğunu keşfetti. Kardeşlerinden ikisinde de aynı problemin olduğu ortaya çıktı.

İyileşme süreci

Baxter, profesyonel hayatındaki başarısını sağlayan etkenlerden birinin A tipi kişiliğe sahip olması olduğunu ve geçirdiği sağlık sorunlarıyla baş etmesinde de bu yönün etkili olduğuna inandı. Bunun üzerine, 14 yıllık bu iyileşme ve yenilenme sürecini anlatmak için ilham topladı ve “Relentless: How a Massive Stroke Changed My Life for the Better” (Amansız: Büyük bir Felç Hayatımı Nasıl Daha İyi Hale Getirdi) kitabını yazdı.

Hayata tutunmasını sağlayan mantrası; iyileşmenin kararlılık, odak, esneklik, sebat ve cesaret gerektirdiğine inanmasıydı. Ancak diğer bir taraftan, fark gösterebilecek bir destek alabilmek için finansal kaynakların ve kişisel desteklerin de önemli ekenler olduğunu düşünüyor.

Başlarda hedefi eskisi gibi finans alanına tekrar dönerek, hiç durmadan çalışmaktı. Ancak, rehabilitasyonun ilk haftalarından sonra halen ne konuşabiliyor ne de konuşulanları anlayabiliyordu.

“İşime tekrar dönemeyeceğimi anlamam yedi sekiz ayımı aldı. Ağzımdan çıkan kelimelerin bir anlam ifade etmediğini bile anlayamamıştım.”

diye ifade etti.

Öğrenme süreci zorluydu.

“Okuyamadım, yazamadım. Hastane simgelerini, asansör simgelerini, terapist kartlarını görebiliyordum, ama onları anlayamıyordum”

diye yazdı. “Afazi (anlama ve konuşma bozukluğu) beni vurmuştu ve hırpalamıştı” diye ifade etti.

Ancak vazgeçmeyi reddetti. Hem yaşına hem de geçirdiği felçten kalan fiziksel durumuna rağmen, “yeterince zorladığım sürece tamamen iyileşme mümkün” fikrine kendini ikna etmişti.

Fiziksel aktivitenin süreçteki önemi

Baxter, eğer vücudunu tekrar çalıştırabilirse, dil yetisinin de tekrar yerine gelebileceğini düşündü. Beynin esnek, yenilenebilir ve gelişebilir olduğunu öğrendi. Bu nedenle, fiziksel terapiye uzun zamanlar ayırdı. Ağır ve uzun süreler spor yaptı. Sol elini arkada tutarak sağ elini kullanmak için kendini zorladı. Fiziksel yetileri iyileştikçe, anlama ve iletişim yetilerinin de geliştiğini fark etti.

Zorlanarak bir şeyler söylediği zamanlarda, çoğu insan onun zihninin daha yavaş çalıştığını veya sınırlı bir İngilizce yetisine sahip yabancı olduğunu düşündüler. Konuşma terapistlerinden biri afazi ile ilgili şunları söyleyerek bu durumu destekledi;

“Onların entelektüel yetilerinin normal olduğunu ve ne söylemek istediklerini bildiklerini anlamak zor, ancak onlar bunları iletişime dökecek yetiye sahip değiller.”

Baxter, ülke genelindeki farklı afazi tedavi programlarını araştırdı ve onlara katıldı. Günün büyük bir çoğunluğunda, okul öncesi çocuklar için hazırlanan flaş kartlarla veya sayısız tekrarlarla çalıştı. Yıllar süren bu zorlu çalışma, tekrar konuşana ve okuduğunu anlayana kadar devam etti.

İyileşme bir mucize miydi?

Chicago Rehabilitasyon Enstitüsü’ndeki terapistleri Baxter’in gösterdiği gelişim karşısında hayretler içinde kaldı. Terapistler Baxter’a en çok neden faydalandığını sordular ve onun yardımıyla yeni ve yoğun bir afazi tedavi programı geliştirdiler.

“Sağ elimi kullanma, yeni arkadaşlar edinme ve bir takımla etkili bir şekilde anlaşma anlamında sorunlar yaşadım. Bir işe başladığımda önce gözümün önüne getirmeye (görevi resimleştirme), işi gerçekleştirmek için gereken eylemleri düşünmeye ve hedeflenen sonuca odaklanmak zorundaydım.” diye yazdı.

Sanat terapisi stresini azaltmaya yarayan diğer bir etkendi, depresyonuna karşı koymasına ve özgüvenini beslemesine katkıda bulundu. Sanat, onu tatmin eden yeni bir kaynak oldu ve ona ek konuşma pratiği sağlayacak bir müze kuruluna davet edildi. Baxter, müze kurulunun her gün afazissini çürüttüğünü söyledi.

Baxter zaman içerisinde diğerleri için bir şeyler yaparak kendisinin daha mutlu olacağını anladı.

Şimdilerde California Newport Beach’te ikinci eşiyle yaşayan 55 yaşındaki felçzede, hayatını diğer felçlilere ve onların bakıcılarına ilham vermek için adamış. “Üniversitelere ve hastanelere kendi hikayemi sunmak için gidiyorum; neler yaşadım, nasıl rehabilite oldum, bu durum hayatımı nasıl daha iyiye çevirdi ve hayatımı tekrar almak için neler gerekti” bunları anlatıyorum diye yazdı.

“Bazen ne kadar ilerlediğime inanamıyorum” diyor Baxter. Tedavisinde hiçbir zaman umudu kesmeyen ve vazgeçmeyen aile bireylerine ve arkadaşlarına da değiniyor. “Hiçbir zaman ben kaybetmişim gibi davranmadılar ve bu nedenle de hiçbir zaman kaybolmuş hissetmedim. Bunların hiçbiri pozitif bir tutum olmadan gerçekleşemezdi.”

Bu, yazı onun felç sonrası iyileşmesi ile ilgili ilk yazısı.

Kaynak: The New York Times

2005 yılında ciddi bir felç geçiren Ted Baxter, inancı ve uğraşlarıyla iyileşti. İyileşmesi doktorları dahi şaşırttı. Ve o, bunda en önemli etkenlerden birinin inançla, sabırla ve adanmışlıkla iyileşmek için çabalaması olduğunu söyledi. Baxter, şimdi de felçzedelere sosyal destekte bulunarak yaşamını sürdürüyor.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği