Haber Özeti
Tam Sürüm
İnsan bir şeyi çok sevince ona bağlanıyor, daha fazlasını istiyor. Ancak doğamız aynı şeyden sürekli aynı keyfi almaya uygun değil. Bir süre sonra bıkmaya başlıyoruz. Bu sebeple keyif aldığımız şeyleri dozunda bırakıp sadece güzel hatıralar olarak zihnimizde yer etmesini sağlamak, sürekli daha fazlasını isteyip en sonunda bıkmaktan daha doğru bir davranış.
Hayatın neredeyse her alanında geçerli olan bu durum, nedense televizyon dizileri söz konusu olunca uygulanmıyor. Güzel bir dizinin tüm hikayesini bir sezonda anlatması, dizinin hayranları tarafından kabul edilemiyor. Sürekli daha fazlası talep ediliyor. En sonunda da o çok sevdiğimiz dizinin sıradan hikayeler anlatan vasat bir diziye dönüşmesine şahit olmak zorunda kalıyoruz.
“Lost çok bozdu”
Türkiye’de bir dönem sıkça kullanılan ‘… çok bozdu’ kalıbının çıkış noktası da milyonları peşinden sürükleyen Lost dizisiydi. İlk iki sezon çok keyifliydi ve herkes diziye bağlandı. Daha fazlası talep edildi. Bu kadar çok ‘müşterisi’ olan bir hikaye iki sezonun ardından öylece bitirilemezdi. Dizi uzadıkça uzadı, hikaye sündükçe sündü. Sonunda ilk sezonun ardından herkesin gözünde ‘efsane’ mertebesinde olan bir dizi bittikten sonra hepimizin ağzında nahoş bir tat bıraktı.
Bir dönem hayran hayran izlediğiniz bir diziyi şu an tanıdıklarınıza tavsiye etme konusunda ikileme düşüyorsanız bunun sebebi biraz da ‘bir sezon daha’ demekten kendini alamayan seyirciler.
Severek takip ettiğiniz, ancak sonu gelmeden yayından kaldırılan dizileri düşünün. Aklınızda muhtemelen dizi ile ilgili olumsuz bir düşünce yoktur. Çünkü o dizilerin tadı damağımızda kalır. Henüz doymamış oluruz. Nasıl en sevdiğiniz tatlıyı bile çok fazla yerseniz hoşunuza gitmemeye başlıyorsa, aynı şekilde diziyi de tıka basa doymadan tüketmek, tadında bırakmak gerek.
Her dizi erken bitmek zorunda değil
Tabii ki bu evrensel bir kural değil. Tek sezon olarak planlanan, ancak hikayeyi hakkıyla aktarmak için bir kaç sezona daha ihtiyacı olan diziler de var. Dizi ‘tutuyor’ diye değil de, yönetmenin ve senaristin daha anlatacak şeyleri olduğu için devam eden diziler planlanan sürenin ardından da başarılı olabiliyor. Ancak hikaye ile ilgili tüm soru işaretlerini birinci sezonun finalinde çözmüş bir diziyi çok sevdiğimiz için devam etmesini istemek hem dizinin yapım ekibinin daha düşük kalitede bir kopya üretmesine hem de bu yaratıcı ekibin yeni projelerle karşımıza çıkmasına engel oluyor.
Kaynak: Wired
Televizyon dizilerinin, hem yapımcıların para kazanma isteği hem de hayranların ısrarı sebebiyle ihtiyaç duyulandan daha fazla yayınlanması, sevilen yapımların yavaş yavaş kalitesini kaybetmesine ve vasatlaşmasına sebep oluyor. Bu durum, dizinin ardındaki yaratıcı ekibin de stres altında çalışmasına ve yeni işlere odaklanamamasına sebep oluyor.
Nerede bir dizi konusu açılsa Lost’un kötü örnek olmasindan sıkılan biri olarak yaziyorum: Lost, tam da olması gerektiği gibi 6 sezon ve 121 bölüm olarak yayında kaldı. Ilk sezonlardan sonra “bozulan” dizi değil, dizinin ana fikrini anlamamis olanlarin algılaridir. Ilk sezonlardan sonra tam formunu bulan seri, eksiksiz, mükemmel bir Son’la da bitmiştir. –Belirteyim istedim.
Lost konusunda döneminde Türkiye’de sanıyorum en fazla kitap, makale, forum tartışması ve yazışma okumuşlardan biri olarak bir cevap yapmak istedim.
Lost dizisi bahsettiğinizin aksine orijinalinde 2 sezon olarak yazılmıştır. Kaderini belirleyecek 1. sezon sürecindeki görülmedik gariplikler (kanal yöneticisini yüksek bütçesinden dolayı kovdurması, aynı zamanda yüksek izlenme oranları yüzünden uzatılması gibi) yüzünden 6 sezon olarak sürmesine karar verilmiştir.
Dolayısıyla 2 sezonda bitmesi planlanan konu uzayınca yapımcı ve senaristler de konuyu tabiri caizse ‘havayla’ doldurup uzatmış; finalinde de fan forumlarında ‘asla öyle bir şey olmayacak’ dedikleri her şeyi kullanarak bitirmişlerdir.
Sezon uzatma kararına yönelik detayların bir bölümünü yapımcıların röportajlarında görebilirsiniz: https://www.wired.com/2010/04/ff_lost/
Serdar Bey, verdiğiniz teknik detaylarda haklısınız. Ama benim vurgulamak istediğim, işin “sanatsal” kısmının ‘bence’ –ve benim gibi düşünenlerce– kusursuz olması. Ikinci sezonun sonunda bitecek bir Lost, üzerine bu kadar konuşulacak, kitaplar yazılıp — örneğin Pearson Moore’un kitapları–, dizi içindeki insan ilişkilerinin, davranışlarının irdelenecegi –‘Lost ve Felsefe’ kitabı gibi– bir “Lost” olmayacaktı. Hele ki 6. Sezon’daki “flash sideway”siz bir Lost tamamen eksik sonlanacakti kuşkusuz.
Tabii ki beğeniler değişecektir ama “inanıyorum” ki; biraz daha dikkatli, detaylı ve onyargisiz izlemeyle, dizi içine doldurulan o ‘hava’, beyaz camdan alınabilecek en temiz, en beyni açan hava olacaktır.
Disney Channel’da yayınlanan “Gravity Falls” Türkçe adıyla Esrarengiz Kasaba her ne kadar bir çizgi dizi de olsa 2 sezon ile bitti ve tam tadında kararında bitti. Neredeyse 40 yaşına merdiven dayamış birisi olarak çocuklarım ile severek ve çok keyif alarak izledik. Şimdi içimden bir ses 3. sezon keşke gelse diyor ama beynim; “sus otur tadında bitti aynı tadı artık vermez” diyor.