Hala çözülemeyen 6 bilimsel gizem

Bugüne dek yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler kendimize ve içinde yaşadığımız dünyaya dair çeşitli soruları yanıtlamamıza yardımcı olsa da hala çözülmeyi bekleyen birçok sır mevcut.

Haber Özeti

Tam Sürüm

İnsanlık geçtiğimiz yüzyılda birçok önemli bilimsel ve teknolojik gelişme yaşanmasına neden oldu. Toplumumuzu dönüştüren teknolojiler ürettik. Bilimsel gelişmeler kim olduğumuza ve üzerinde yaşadığımız dünyaya dair temel soruları cevaplamamıza yardım etti. Fakat bütün bunların yanı sıra hala gizemini koruyan birçok sır mevcut.

Mesela neden her gece uyuma ihtiyacı duyarız? Neden hala karanlık maddeyi ‘göremiyoruz’? Nerede kaldı bu uzaylılar? İşte bilimcilerin kafasını kurcalayan altı sır ve bu sırları çözmeye ne kadar yakın olduğumuza dair gelişmeler:

Neden uyumamız gerekir?

İnsanların neden her gece uyumaya ihtiyaç duyduğuna dair belirli bir sebep bulmak için bu zamana kadar birçok teşebbüs oldu fakat bilimciler bu duruma tek bir cevap bulabilmiş değil.

Doğa ‘hareketsizliğe’ değer verir. Örneğin, kış uykusu bazı hayvanların ihtiyaç duymadıkları anlarda kullanmaları için enerji depolamalarını sağlar. Türler arasında, enerji depolama uyku için en temel evrimsel dürtüdür. Örneğin Afrika filleri yabandayken günde sadece iki saat uyur. Bunun muhtemel sebebi zamanlarının çoğunu büyük vücutlarını beslemeye ayırmaları gerekmesidir.

Bilimciler uykuya ihtiyaç duymamızın sebeplerinden biri olarak enerji depolamayı gösteriyor. Uyku esnasında beyin aktivitesini takip edebilen araçlar geliştirildikçe, uykuyla ilgili sırların çözülmesi daha muhtemel hale geliyor.

Karanlık madde nedir? Neden göremeyiz?

Karanlık maddenin neye benzediğini bilmiyoruz, onu göremiyoruz. Fakat bilinen evrenin yüzde 26’sından fazlasını kapladığını biliyoruz.

Görebildiğimiz maddelerin çoğu nötron, proton ve elektronlardan oluşuyor. Karanlık madde ise bu sınıflamalara uymuyor. Karanlık madde, henüz sınıflandıramadığımız, ışıkla ve maddeyle tamamen farklı şekilde etkileşime giren farklı tanecik türlerinden oluşuyor. Karanlık madde ışığı emmiyor, yansıtmıyor ya da yaymıyor. Kütle çekimsel etkisi etrafından geçen ışığı kırdığı için karanlık maddenin varlığından haberdarız.

Karanlık madde ilk kez fark edildiğinden bu yana araştırmacılar bu sırrı çözmeye çalışıyor. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, kütle çekimsel dalga dedektörlerinin karanlık maddeyi ‘görmemize’ imkan sağlayabileceğine işaret ediyor. Fakat şu anda evrenimizdeki en yaygın oluşum hakkındaki bilgimiz son derece kısıtlı.

Evren nasıl oluştu?

Evrenin başlangıcıyla ilgili en iyi bilinen teori Büyük Patlama Teorisi (Big Bang Theory) olabilir. Bu teoriye göre, evren yaklaşık 13,8 milyar yıl önce aşırı sıcak ve yoğun bir noktadan meydana geldi. Fakat eğer evrenin tamamen hiçlikten oluştuğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Astrofizikçi Paul Sutter, “Büyük Patlama evrenin her yerinde aynı anda meydana geldi. Bu patlama evrende bir patlama değil, evrenin patlamasıdır.” diyor. Yine de bu duruma sebep olan şey tam olarak bilinmiyor.

Evrenin oluşumunu tam olarak anlamak için madde ve antimaddeyi yöneten fizik yasalarını tam anlamıyla kavramamız gerekiyor. Antimaddenin doğasını ve maddeyle etkileşimini tamamen kavradığımızda evrenin başlangıcına dair bütün soruları cevaplamış olmayacağız fakat önemli ölçüde yol kat etmiş sayılacağız.

Dokuzuncu gezegen nerede?

Dokuzuncu gezegenin Dünya’nınkinden çok daha büyük bir kütlesi olduğu düşünülüyor. Fakat dokuzuncu gezegenin varlığını henüz kanıtlayabilmiş değiliz. Bunun sebeplerinden biri, bilimcilerin dokuzuncu gezegeni daha 2014 yılında teorileştirmeye başlamış olması.

Fakat gezegenin son derece ‘loş’ olması da bulunamamasının sebeplerinden birini oluşturuyor. Teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte, dokuzuncu gezegenden yayılan ışığı tespit edebilecek kadar hassas teleskopların geliştirilmesi ümit ediliyor. Gök bilimciler gezegenin ne zaman nerede olacağına dair daha net tahminlerde bulunabilmek adına bilgisayar simülasyonları da kullanıyor.

Bu sesler neden beynimi uyuşturuyor?

YouTube’da sakin bir ses tonu ve arka plandan gelen yumuşak seslerle çekilen bu tür videolara rastlamış olabilirsiniz. Özel bir mikrofon kullanılan bu videolar bazı insanlarda kafa masajı etkisi yaratıyor. Bu tecrübe insanların yüzde 90’ının beyninde rahatlama ve uyuşma hissi yaratıyor. Fakat neden olduğu ve neden herkeste işe yaramadığı hala bilinmiyor.

Uzaylı yaşam biçimi nerede?

Evrenimizin yaşını ve büyüklüğünü göz önünde bulundurunca, bu zamana kadar diğer akıllı yaşam formlarıyla karşılaşmamış olmak ilginç geliyor. Peki nerede bu uzaylılar?

Gök bilimciler ve fizikçiler bu konuyu açıklamak için çok çalıştı. Teorilerden biri, uzaylıların uzak gezegenlerdeki buz ve kaya kütleleri arasında sıkışıp kaldığını savunurken bir diğeri herhangi bir medeniyetin diğeriyle iletişime geçmesini engelleyen büyük bir güç olduğunu öne sürüyor.

Eğer güneş sistemimizin içinde dünya dışında yaşayan canlılar varsa, araştırmacılar bunun mikrobik bir yaşam formu olacağını öne sürüyor. Bu uzaylı organizmaların Satürn veya Jüpiter uyduları gibi küçük ve donmuş haldeki gezegenlerde yaşayabileceği düşünülüyor. Fakat uzaylı yaşam formu bulsak bile acaba fark edebilir miydik? Yaşam desteği olarak su kullanan karbon temelli yaşam formları aramak uzaylı yaşam formu bulma çabamızı sınırlıyor olabilir. Ya uzaylıların mesajları diğer frekanslardan ayırt edilemiyorsa? Ya da kendileri bulunmak istemiyorlarsa?

Kaynak: Futurism

Bugüne dek yaşanan bilimsel gelişmeler kim olduğumuza ve üzerinde yaşadığımız dünyaya dair temel soruları cevaplamamıza yardım etti. Fakat bütün bunların yanı sıra hala gizemini koruyan birçok sır mevcut. Örneğin insanların neden uykuya ihtiyaç duyduğu, karanlık maddenin ne olduğu ve onu neden göremediğimiz, bu zamana dek uzaylı yaşam formuyla neden karşılaşmadığımız, evrenin nasıl oluştuğu, dokuzuncu gezegenin nerede olduğu gibi çeşitli sorular hala bilimcilerin kafasını kurcalıyor. Bu konularda çok sayıda çalışma yapılmasına ve yol alınmasına rağmen tam anlamıyla bir sonuca ulaşılabilmiş değil.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği