Haftanın Özeti: 224

Bilim, Yazılım, Donanım

Akıllı telefon sahibi olmak artık oldukça sıradan bir durum. Bu yüzden yeni akıllı telefon satın alma döngüsü 1-2 yıldan 3-4 yıla çıktı. Tabii ki burada, cihaz tasarımlarının 2007’den bu yana çok büyük bir değişim yaşamamış olması da bir etken. İlk iPhone tanıtılırken Steve Jobs bunun bir telefon, müzikçalar ve bilgisayar olduğunu söylemişti. Yani iPhone tek merkezden tüm işlerimizi yönetmeyi hedefleyen bir cihazdı. Ancak dijital teknoloji merkezsiz bir yöne doğru evriliyor. Sesli komut algılayabilen hoparlörler, akıllı saatler, akıllı kulaklıklar, artırılmış gerçeklik gözlükleri gibi birçok yeni ürün, akıllı telefonun hayatımızda kapladığı zamandan çalıyor. Zaman içinde akıllı telefon artık en çok kullandığımız cihaz olmaktan çıkacak. Tabii ki tamamen yok olmayacak. Teknoloji devleri artık birçok işi yapan tek bir cihaz yerine, tek bir işi yapan birçok cihaz geliştirmek için çalışıyor.

Şeylerin interneti (IoT) teknolojisi hızla yayılıyor ve her geçen gün daha fazla cihaz pazara dahil oluyor. Akıllı mutfak aletlerinden sanal ev asistanlarına, güvenlik sistemlerinden hizmet yönetim platformlarına kadar pek çok alanda IoT’nin gideceği daha çok yol var. Young Entrepreneur Council (Genç Girişimciler Konseyi) panelinde sorulan “Hangi ürünler bu yıl içinde pazarda büyük etki yaratacak?” sorusuna uzmanlardan şu cevaplar geldi:

  • Sanal asistanlar.
  • Kapı kilitleri ve kapı zilleri.
  • Hava kalitesini düzenleyen cihazlar.
  • Giyilebilir sağlık ürünleri.
  • Otomobiller.
  • Buzdolapları.
  • Uyku takip cihazları.

Google, Android telefonlar için işitme engellilere yardımcı olmaya yönelik iki yeni özellik tanıttı. Live Transcribe adlı ilk uygulama, akıllı telefonun mikrofonunu kullanarak konuşmaları anlık olarak metne dönüştürüyor. Böylece işitme sorunu yaşayan kişiler, söylenenleri yazılı görebiliyor. Sound Amplifier adını taşıyan ikinci uygulama ise konuşma sesini netleştirmek için arka plan sesini ve istenmeyen gürültüleri kısıyor. Akıllı telefonu (ya da kulaklığı) bir işitme cihazına dönüştüren uygulama, ilk kez geçtiğimiz Mayıs ayında Google’ın yıllık geliştirici konferansında duyurulmuştu. Artık indirip kullanmak mümkün.

2017’de, ABD ve Kuzey Kore ilişkilerinin oldukça gergin olduğu bir dönemde siyaset analisti Robert Kelly BBC yayınına evinden konuk olarak görüşlerini paylaştı. Ancak Kelly’nin arkasında, konunun ciddiyetiyle hiç uyuşmayan bir görüntü vardı. Önce iki çocuğu kadraja girdi, ardından da anneleri gelip çocukları telaş içinde odadan çıkardı. Skype tarafından duyurulan yeni özellik sayesinde, görüşme esnasında arka planı bulanıklaştırmak mümkün. Bu özelliği kullanmak için yapmanız gereken, ekranın alt kısmında bulunan kamera ikonunun üzerine gelip çıkan menüden ‘arka planımı bulanıklaştır’ seçeneğini tıklamak. Ancak uyarmakta fayda var, Skype bu özelliği tanıtırken “Arka planınızın daima bulanık olduğundan emin olmak için elimizden geleni yapıyoruz ama bunu garanti edemeyiz” ifadesini kullandı.

Hanabi adlı oyunda, alışılagelmişin dışında kendi kartlarınızı değil rakibinizin kartlarını görüyorsunuz. Oyunu kazanabilmek için diğer oyuncularla iş birliği yapmak şart. Oyuncuların birbirine verebileceği ipucu sayısı sınırlı olduğu için de azami dikkat gerektiriyor. Bu zorluklardan hareketle, Google Brain ve DeepMind ekibi Hanabi’nin yapay zeka için bir sonraki adım olabileceğini düşündü. Araştırma üzerine yazılan makale, yapay zekanın başarı elde ettiği satranç, Go ve poker gibi oyunların aksine Hanabi’de zihin teorisi ve daha yüksek seviye bir mantık kurma yeteneği gerektiğine dikkat çekiyor. Yapay zekanın, başarılı olmak için diğer oyuncularla etkileşiminin mükemmel olması gerekiyor. Bu gerçekleşirse, yapay zekanın insanlarla etkin bir şekilde iş birliği yapabilmeye bir adım daha yaklaşacağı düşünülüyor.

Bugünün otonom araçları kameralar ve diğer algılayıcılardan oluşan bir sistemler bütünüyle, insanların algılama yeteneklerini taklit etmeye çalışıyor. Ancak özellikle kötü hava koşullarında zorlanıyorlar. Gelişmekte olan yeni teknolojiler, araçların yolu farklı bakış açılarından ‘görmelerini’ ve ‘hissetmelerini’ sağlayabilir. Şu anda geliştirilen çoğu otonom araç, 3 ya da 4 ana sensör teknolojisinin birleşimine dayalı sistemleri kullanıyor. Ayrıca yüksek çözünürlüklü haritalardan faydalanılıyor. Araçlar bu şekilde, dünyayı insanlar gibi algılamaya çalışıyor. Zaten karmaşık olan bu makinelere daha fazla sensör ve yazılım eklenmesi, muhtemel hata olasılığını da katlanarak artırıyor. Evet, durumlar karışık ama otonom araçlardan beklenen çok şey var.

Bugün bir şehir merkezinde, neredeyse her sürücünün ışıkta durduğu anda elini telefonuna attığını görebilirsiniz. Yolunu GPS sistemleriyle bulan sürücülerin sayısındaki artış da düşünüldüğünde, akıllı telefonların dikkati dağıtarak trafiğin yavaşlamasında ve bazı noktalarda tıkanmasında önemli bir rol oynadığını görmek mümkün. Yapay zeka destekli kameralar burada devreye girerek, yola bakmayan, trafiğin tıkanmasına sebep olan ve trafikteki diğer sürücüleri de kaza riskine sokan sürücüleri belirleyebilir. Tabii burada mahremiyet sorunu da ortaya çıkıyor ama cezaların “Telefonu bırakıp yoluna bakar mısınız?” temalı kamu spotlarından daha etkili olacağını düşünenlerin sayısı da az değil.

Birleşik Krallık yönetimi tarafından desteklenen bir proje yolların ve kaldırımların altında gezen mikrorobotların, sızıntı yapan boruları ve hatalı kabloları tespit edip onarmasını hedefliyor. Böylece hemen her gün sokaklar kazılmayacak ve o çalışmalara harcanan para da kasada kalacak. Birleşik Krallık’ta her yıl 1,5 milyon civarı kazı çalışması yapılıyor. Bunların çoğu borulardaki sızıntılardan ya da yeraltı kablolarında yaşanan sorunlardan kaynaklanıyor. Tamir, kazı, trafiğin durması ve işletmelerin çalışamaması gibi durumlar ülkeye 6,3 milyar Sterlin’e (42,6 milyar TL) mal oluyor. Söz konusu projeyi geliştirmek için çalışan Sheffield Üniversitesi ekibi, mikrorobotların iki farklı versiyonu olacağını belirtiyor. İlki sorunu tespit edecek, ikincisi de onarım işleriyle ilgilenecek.

Robot mevzusunu, son dönemde bu alanda yaşanan 10 önemli gelişmeyle sonlandıralım. Haberimizde bulabileceğiniz o maddelerden biri de nano ölçekte kendi kendini inşa edebilen DNA robotları:

Dünya genelinde her yıl yaklaşık bir milyon çocuk zatürre ve diğer alt solunum yolları enfeksiyonları sebebiyle ölüyor. Bu sayı HIV ve sıtma sebepli ölümlerden daha fazla. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların yüzde 95’i, zatürre teşhisinde ideal bir teknoloji olan röntgene erişemiyorJohn Hopkins Üniversitesi araştırmacıları bu sorunu çözecek bir cihaz geliştirmiş olabilir: Yapay zekadan yararlanarak kendi kendine zatürre teşhisi koyabilen akıllı stetoskop. Standart bir stetoskop, akciğer rahatsızlıklarını belirleme konusunda oldukça değerli ve düşük maliyetli bir araç. Ancak kullanan kişi ne dinlemesi gerektiğini bilmiyorsa ya da ortam sesi hastanın nefes sesini bastırıyorsa bu alet pek işe yaramıyor. John Hopkins ekibi şu anda yeni stetoskop prototiplerini Peru, Bangladeş Malavi ve ABD’de deniyor. Cihazın son versiyonu için umutlar yüksek. Araştırmacılar bu cihazın, piyasadaki mevcut 500 Dolar’lık elektronik stetoskoptan çok daha ucuz olacağını söylüyor.

Birleşik Krallık’ta geliştirilen ve daha önce ilaca tepki vermeyen 150 hasta üzerinde denenen bir kanser ilacının, kanser hücrelerine sızarak başarı sağladığı açıklandı. Yine açıklamaya göre mesane kanseri hastalarının yüzde 27’si, rahim ağzı kanseri hastalarının da yüzde 26’sı tedaviye olumlu yanıt verdi. Araştırma, bağırsak ve pankreas kanseri hastalarını da kapsayacak şekilde genişletiliyor.

Bal arısı üzerinde çalışan bilimciler, onun dörde kadar sayabildiğini ve sıfır konseptini anlayabildiğini biliyordu. Daha başka neler yapabildiğini görmek isteyen bilimciler 14 adet arıyı, mavi rengi toplamayla, sarı rengi de çıkarmayla ilişkilendirecek şekilde eğitti. Daha sonra arılar Y şeklinde bir labirente sokuldu ve onlara mavi ya da sarı şekiller gösterildi. Eğer şekiller maviyse, fazladan bir mavi şekil olan tarafa gittiklerinde ödül kazandılar. Şekiller sarıysa da bir tane daha az sarı şekil olan yolu tercih ettiklerinde ödül kazandılar. İnsan beyninden yaklaşık 20 bin kez daha küçük olan bir beynin semboller kullanarak aritmetik işlemler yapabildiğini görmek, yapay zeka ve makine öğrenimi alanlarında yeni yaklaşımların önünü açabilir.

Çin geçtiğimiz ay, Ay’ın Dünya’dan görünmeyen arka yüzüne bir uzay aracı indirmişti. Bu uzay aracının Dünya ile iletişim kurabilmesi için ise hem Ay’ın iki yüzünü de görebilen bir uydu gönderildi. Uydunun çektiği bir fotoğraf, Ay’ın öte yüzü ile Dünya’yı aynı karede gösteriyor. Böylece gezegenimizi ve doğal uydusu Ay’ı yeni bir açıdan görebiliyoruz. 16 KB boyutundaki fotoğrafın 20 dakikada ‘indirildiğini’ de belirtelim.

Çin ve uzay demişken, Arjantin’in Patagonya bölgesinde kurulan Çin üssüne dair ortaya atılan komplo teorilerine de değinelim:

Journo “Popüler bilim yayıncılığı altın çağını yaşıyor” başlığıyla uzun bir dosya paylaştı. Tevfik Uyar, Çağrı Mert Bakırcı, Barış Altıntaş, Gürkan Akçay ve Orhan Bursalı’nın görüşlerine yer verilen dosyada; Türkiye’deki bilim yayıncılığının mevcut durumu, dijitalleşmeyle yaşanan dönüşüm ve bilim yayıncılığının nasıl gelişebileceği gibi konular üzerinde duruluyor.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

3 Yorum

  • Yıllık kişi başına düşen et tüketimini kg cinsinden vermişsiniz (ortalama 100kg ) doğru olduğuna emin misiniz ? Kontrol ederseniz sevinirim

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: