Haftanın Özeti: 187

Genel Gündem

Döviz kurlarındaki hareketlenmeyle paralel olarak hareketli bir hafta geçirdik diyebiliriz. 19 Mayıs Cuma gününü 4,49 TL’den kapatan Dolar, hafta içinde 4,90’ın üzerine çıktı. Olağanüstü toplanan Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu geç likidite penceresi borç verme faiz oranını yüzde 13,5’tan 16,5’e yükseltti. Bu müdahaleyle dizginlenen Dolar, haftayı 4,70 TL civarında kapattı. Erzurum mitinginde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşları Dolar ve altınlarını TL’ye çevirip oyunu hep beraber bozmaya davet etti.

Dünya Gelir Eşitsizliği Raporu‘na göre en zengin yüzde 10’luk kesimin toplam servetteki oranı artmaya devam ediyor. Avrupa’da bu oran yüzde yüzde 37 iken, en yüksek olduğu bölge olan Orta Doğu’da yüzde 61. Oldukça uzun ve kapsamlı bir rapor, ilgilisi şurada inceleyebilir. “Rapor değil de şöyle özet niteliğinde fotoğraf olsa” diyenler için de elimizde Fotoğrafçı Johnny Miller‘ın dünyanın dört bir yanında çektiği fotoğraflar var. Miller’ın gelir dağılımındaki eşitsizliği vurgulamak amacıyla gökyüzünden çektiği fotoğrafların tamamını şurada bulabilirsiniz.

300 yıl önce Kolombiya açıklarında batan altın dolu İspanyol savaş gemisi San Jose‘nin üç yıl önce bir otonom su altı aracı tarafından bulunduğu açıklandı. Woods Hole Oşinografi Enstitüsü (WHOI) tarafından yürütülen arama çalışmasında bulunan gemi enkazının değeri 17 milyar Dolar‘ın üzerinde. Savaş sonrası ele geçirilen altın, gümüş ve zümrütten oluşan büyük bir hazine taşıyan gemi, 600 kişilik mürettebatıyla batmıştı. Hazine birkaç ülke ve özel şirket arasında hukuki savaşlara neden oldu. UNESCO Kolombiya’yı, enkazı ticari amaçla kullanmaması konusunda uyardı. Geminin konumu Kolombiya tarafından devlet sırrı olarak saklanıyor.

Dijital hükümeti ve başarılı teknoloji girişimleriyle Estonya‘nın başkenti Tallinn aynı zamanda Avrupa’nın inovasyon başkenti olarak anılıyor. Son beş yıldır ücretsiz toplu taşımayı deneyen şehir artık bu deneyimi ülkenin geri kalanıyla paylaşmaya hazır. Ücretsiz toplu taşımadan yararlanmak için vatandaşların Tallinn’de yaşadıklarını belgelemeleri ve tek seferlik 2 Avro ödeyerek bir otobüs kartı satın almaları gerekiyor. Bu kartla diledikleri toplu taşıma aracını ücretsiz olarak kullanabiliyorlar. Konu hakkında açıklama yapan bir yetkiliye göre toplu taşımanın ücretsiz olmasıyla birlikte insanlar daha fazla geziyor ve yerel işletmelerde daha fazla para harcıyor. Böylece şehirde ekonomi canlanıyor. Ülkenin geri kalanında bu uygulamaya hangi tarihte geçileceği henüz net değil. Estonya’ya göre ölçeği küçük olsa da Tunceli’nin Ovacık ilçesindeki uygulamayı da anmamak olmaz.

Geçen hafta, dünyanın en mutlu ülkesi seçilen Finlandiya’da vatandaşların bu durumdan pek mutlu olmadığını, daha önceki dönemde de Ekvador‘da Mutluluk Bakanlığı kurulduğunu okumuştuk. Hollanda’nın Schagen Belediyesi ise oluşturduğu Mutluluk Birimi ile yüzleri güldürme çabasında. Schopenhauer‘ın kemiklerini sızlatacak hareketler.

İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, kendisini Ermenistan’ın yeni başbakanı Nikol Paşinyan olarak tanıtan bir kişi tarafından işletildi. İngiliz makamlar tarafından da doğrulanan 18 dakikalık telefon görüşmesinde Rusya, Suriye, İran gibi sıcak konulara da değinildi. Olayın failleri, Vovan ve Lexus olarak bilinen iki Rus şakacı.

Uçan arabalar, bilim kurgu eserlerinin de etkisiyle, uzun yıllardır özlem ve merakla bekleniyor. Ulaşımın geleceğini şekillendirme iddiasındaki isimlerden biri olan Elon Musk‘ın bu konuda bazı çekinceleri var. Tünel şirketi Boring Company için gerçekleştirilen bir etkinlikte konuşan Musk, uçan arabaların faydadan çok problem yaratacağı görüşünde: “Gökyüzünde bu uçan şeylerden zilyon tane olacak ve illa ki birisi aracının bakımını yaptırmadığı için jant kapağı aşağıya düşüp insanları giyotin kesecek. Ayrıca kasırga gibi de gürültü olacak.” Bu arada Hollywood arşivlerinden Albert Einstein‘a ait eğlenceli bir video çıktı. Daha önce varlığından haberdar olunmayan videoda Einstein ve eşi uçan bir arabadaymış gibi gösterilmiş. Kendisinin gerçek hayatta araba kullanamadığı detayı önemli değil tabii.

Dünya Ekonomik Forumu‘nun Küresel Gelecek Konseyi, teknoloji ve toplum arasındaki ilişkinin 2030 yılında gelebileceği yeri inceliyor. Hal ve gidiş iyi görünse de cevaplanması gereken sorular var: Bilgilerin sahibi kim? Bu bilgileri kim kullanabilir ve kim para kazanabilir? Otonom araçlar gibi bir bilgi işlem sisteminde sorun çıktığında sorumlu kim? Gözetim ile mahremiyet arasındaki çizgiyi nereden çizeceğiz? Birisinin iş durumunu, kredi almayı hak edip etmediğini, sigorta durumunu incelerken hangi kişisel bilgiler kullanılmalı? Toplumda ne olduğuna karar veren algoritmaları kim kontrol edecek? Küresel Gelecek Konseyi’nin çekincelerinin devamı haberimizde.

Çoğumuz, küçükken en sevdiğimiz oyuncağın bizimle konuşmasını istemiş, hatta bazılarımız ‘onun zaten konuştuğunu’ iddia etmişizdir. Bu isteği tatmin edecek yeni oyuncaklar piyasaya sürülüyor ve bu da yeni bir soruyu kucağımıza atıveriyor: Çocukların yapay zeka sahibi arkadaşları onların gelişimini nasıl etkileyecek? Geçen yıl Almanya’da yasaklanan Cayla isimli oyuncak mesela. Bu oyuncaklar ‘iyi bir dinleyici’ olma özellikleriyle de endişeleri kat kat artırıyor. Zira yapay zeka destekli oyuncakların daha iyi hizmet verebilmeleri için çocukları dinleyip kaydetmeleri ve davranışlarını dikkatlice izleyerek veri toplamaları gerekiyor. Dilimize tam yerleşmese de Yapay Zeka Jenerasyonu tanımlaması kafaları uzun süre meşgul edecek gibi görünüyor.

Çin‘de bir lisede yüz tanıma teknolojisine sahip yapay zeka destekli kameralar kullanılmaya başladı. “Hangzhou No. 11” adlı okulda ‘akıllı sınıf davranış yönetim sistemi‘ adı verilen kamera sistemi öğrencilerin yüz ifadelerini ve hareketlerini takip edip, dersle ne kadar ilgilendiklerini analiz ediyor. Öğrencilere gerçek zamanlı dikkatlilik skoru veriliyor. Bu skor öğretmenin önündeki ekranda görülebiliyor. Çin’de ödeme yapmak, suçluları yakalamak, konserdeki izleyicilerin tepkilerini ölçmek ve fast food restoranlarında müşterileri takip etmek için yapay zeka ve yüz tanıma teknolojilerinden sıkça faydalanılıyor. Her yerde bulunan kameralar artık pek çok Çinli için günlük hayatın bir parçası. Bu gözetleme teknolojileri mahremiyet konusunda da endişelere yol açıyor. Pek çok kişi yetkililerin bir gözetleme devleti kurduğunu ve bu sistemleri muhalifleri takip etmek için kullandığını savunuyor. Ülkede ‘kamera mevzuları’ yaklaşık olarak şöyle:

Pakistan’ın güneyindeki 18 milyon nüfuslu Karaçi şehrinde, 44 dereceye ulaşan hava sıcaklığı 4 günde en az 65 kişinin ölümüne sebep oldu. 2015 yılında sadece Haziran ayında ülkede bin 200’den fazla kişi sıcak havaya bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmişti. Sıcakların ölüm kadar ağır olmasa da başka ciddi sonuçları da var:

Ehliyeti kaptırmak, okurken bile ter basmasına sebep olacak kadar acı bir olay. Almanya’da, birden fazla kez alkollü halde araç kullanarak veya trafik kurallarını çiğneyerek ehliyetini kaybeden sürücülere bir çeşit zeka testi uygulanıyor. Psikolog görüşmesi ve doktor muayenesini kapsayan test sürecinde başarılı olmak da pek kolay değil. Trafik kuralları ve zeka testi önemli bir konu:

Hindistan’da Rameshchandra Fefar isimli mühendis 8 aydır işe gitmiyor. Hindu tanrısı Vişnu’nun onuncu reenkarnasyonu olduğunu iddia eden Fefar, evde beşinci boyuta girerek kefaret ödediğini söylüyor. Ofis ortamında bunu yapmak pek mümkün değil tabii. Ülkede son dönemde yağan bereketli yağmurlarda payı olduğunu düşünen 50 yaşındaki mühendisin basit bir sorusu da var: “Ofiste oturmak mı daha değerli yoksa ülkeyi kuraklıktan kurtarmaya çalışmak mı?” Evet, bu soru biraz kafa karıştırıcı.

“30 yaşına geldiği halde anne babasının evinde yaşayan işsiz genç” üzerine yazılmış her eser, yapılmış her tespit ve espri için kenara 1 lira koyulsa muhtemelen işsizlik sorununu çözecek yatırımlara kaynak yaratılabilirdi. Biz genel olarak evde oturduğu için psikolojik baskıya, yer yer hakarete uğrayan yine de akşam bir şekilde karnı doyurulan adamın hikayesine aşinayız. Amerikalı Michael Rotondo’nun olayı biraz farklı zira kendisi şu an ana babasının “eve zerre faydası dokunmadığı” gerekçesiyle açtığı tahliye davasıyla meşgul. Şubat başından beri gelen 5 ihtarnameye rağmen evi boşaltmayan Michael’ın gerekçesi ise yine babanın tansiyonunu oynayacak cinsten: Taşınma için yeterli süre verilmemesi. Ailesinin önerdiği ‘harcırahı’ kabul etmeyen Michael karşı dava açmayı da ihmal etmedi.

Bu arada erkek çocukların yuvadan uçma yaşının ülkelere göre dağılımı üzerine şöyle bir istatistik var. Türkiye’de ortalama yaş 29,7 iken, örneğin İsveç’te 21,1. Ekşi Sözlük’teki “aileyle yaşamak” başlığı deneyim paylaşımı açısından önemli. “Tibet yollarını aşmadan ermiş olmak için kestirme otoban” cümlesine bakılırsa mevzu oldukça derin.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2017’de canlı doğan bebek sayısı 1 milyon 291 bin 55. 2016’da bu sayı 1 milyon 311 bin 895 idi. Bebeklerin yüzde 51,3’ü erkek, yüzde 48,7’si kız. Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2017 yılında 4,29 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 3,72 çocuk ile Şırnak, 3,6 çocuk ile Ağrı ve 3,39 çocuk ile Muş izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu iller ise 1,31 çocuk ile Gümüşhane, 1,45 çocuk ile Bartın, 1,46 çocuk ile Edirne ve 1,48 çocuk ile Zonguldak. 15 – 19 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade eden Adölesan doğurganlık hızı binde 21. Bu rakam 2012’de binde 31 idi.

Dalia adlı bir araştırma şirketinin internet üzerinden yaptığı ankete göre ‘en dövmesever’ ülke İtalya. “Vücudunuzda dövme var mı?” sorusuna evet cevabı veren İtalyanların oranı yüzde 48. Onları yüzde 46 ile Amerikalılar takip ediyor. Son beş yılda dövme sektöründe gelişme kaydeden ülkemizde ise bu oran yüzde 30 olarak çıkmış. “Araştırmaya katılanlar arasında” kısmını özellikle vurgulayalım.

Çorum’daki “mezarlıkta ağlayan kız” uzun süre gündemi meşgul etmiş, mevzu mezarlığın çevresine seyyar satıcıların tezgâh açmasına kadar gitmişti. DHA’nın haberine göre Ulu Mezarlık görevlileri ihbar üzerine ‘o kişi’ olduğu düşünülen bir genç kadını yakaladı ve “Niye böyle yapıyorsun?” temalı uzun bir sohbetin ardından mezarlıktan uzaklaştırdı. Kişi hakkında adli veya idari işlem yapılmadı. Çorum İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Ömer Arslan “Bu tür efsanelerin, yaşandığı bölge turizmine büyük katkısı bulunuyor. Sadece sosyal medyanın yazdığı hikayelerden efsane geliştireceğiz” diye konuştu. Belediye Başkanı Zeki Gül’ün bu değerlendirmeye katılmadığını belirtelim.

Gündemin son haberi -arşivde yerini alması açısından- UEFA Şampiyonlar Ligi final maçı. Ukrayna’nın başkenti Kiev‘de oynanan maçta Liverpool‘u 3-1 yenen Real Madrid kupanın sahibi oldu. Yıllar sonra bu maç muhtemelen sahada ağlayan futbolcularla hatırlanacaktır. Önce, maçın henüz ilk yarısında sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kalan Liverpool oyuncusu Mohamed Salah, daha sonra yine aynı kaderi yaşayan Real Madrid oyuncusu Daniel Carvajal gözyaşlarına hakim olamadı. İki hatalı gol yiyen Liverpool kalecisi Loris Karius ise hem ağladı hem ağlattı. Maçın oynandığı Kiev’de, öğle saatlerinde yapılan bomba ihbarıyla bir süre metro istasyonlarının kapatıldığı detayını da ekleyelim.

Hatırlatma: Hafta özetimiz toplam 5 sayfadan oluşuyor.Diğer kategorilere ait gelişmelere aşağıdaki listeden geçebilirsiniz.

Özet Başlıkları

  1. Türkiye ve dünyadan güncel gelişmeler.
  2. Bilim, teknoloji, yazılım, donanım.
  3. Dijital girişimler, yatırımlar, web siteleri.
  4. Dikkat çeken tasarımlar, inovatif ürün ve hizmetler.
  5. Sinema, TV, kültür/sanat gelişmeleri.

5 Yorum

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz: