Gıdanın geleceğine yönelik senaryolar

Küresel gıda endüstrisi hem herkesi yeterli şekilde doyuramıyor hem de çevreye gitgide daha fazla zarar veriyor. Gelecekte bizi dört farklı senaryo bekliyor

Haber Özeti

Tam Sürüm

Küresel gıda sistemi -nasıl oluyorsa- 2 milyardan fazla insanın aşırı kilolu ya da obez olmasına sebep olurken 800 milyon insanı da aç bırakıyor. Tarım sektörü sera gazlarının yüzde 29’unu üretirken bir yandan da su yollarını kirletiyor ve ormanlık alanlara doğru genişleyerek doğaya zarar veriyor. Gıda israfı çok büyük bir problem haline geldi ve iklim değişikliği sebebiyle hasat edilen ürünlerde azalma bekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler de Batı tarzı beslenmeye alıştıkça ihtiyaçların karşılanmasının daha zor olacağı düşünülüyor. Artan dünya nüfusu da tüm bu gidişatın düzelmesine yardımcı olmuyor. Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse gıda endüstrisine bir kaos hakim.

Peki bu gidişat nasıl değiştirilebilir? Gelecekte sürdürülebilir bir şekilde gıda üretip herkese ihtiyacı kadar besin sunabilecek miyiz? Monitor Deloitte tarafından Dünya Ekonomik Forumu için hazırlanan raporda gelecekte bizi dört muhtemel senaryonun beklediği ifade ediliyor.

Zengin olan hayatta kalır

Bu senaryoya göre gıda tüketimi kaynaklara göre şekilleniyor, pazarlar birbirinden kopuk ve kalori bakımından zengin ülkelerle kalori bakımından fakir ülkeler arasında bir uçurum söz konusu. Raporun yazarlarından Shay Eliaz, bu senaryonun günümüzü en iyi şekilde yansıtan senaryo olduğunu belirtiyor.

Kontrolsüz tüketim

Bu senaryoda teknolojik yeniliklerle gitgide daha fazla gıda üretilecek ancak bu durum çevresel problemleri de beraberinde getirecek.

Açık-kaynak sürdürülebilirliği

Bu nispeten daha iyimser senaryoya göre hükumetler uluslararası ticareti benimseyecek, pazarlarda daha fazla şeffaflık olacak ve tüketiciler gıda üretiminin yan etkileri konusunda bilinçli olacak.

Yerel, yeni küresel olacak

Son senaryoya göre ise ülkeler kendi kendine ayakta durma konusunda gelişecek ve uluslararası ticaretten uzaklaşacak. Çevresel performans artacak ancak küresel sistem, ülkeler arasındaki karşılıklı avantajlardan faydalanamayacak. (Sadece belirli bir bölgede yetişen ürünler, diğer ülkelerde bulunamayacak) Sonuç olarak yeteri kadar yiyecek üretme imkanı olmayan ülkeler açlığın bolca görüldüğü noktalar olarak ortaya çıkacak.

ABD Başkanlık seçimlerinde Donald Trump’ın galip gelmesinin ardından geleceğe dair daha kötümser baktığını ifade eden Eliaz, gelecekte de ‘Zengin olan hayatta kalır’ senaryosunu göreceğimizi düşünüyor. Ayrıca gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere daha iyi tohumlar ve soğutma teknolojileri sattığını ifade eden araştırmacı, bu gelişmelerin diğer ülkelerde açlığı azaltmasını beklediğini söylüyor. Ancak tüm ülkelerde tarımın hızla gelişmesi, doğaya daha fazla zarar verilmesi anlamına da geleceği için bu gelişmeler tamamen ‘iyi’ olarak nitelendirilemiyor.

Raporda daha sağlıklı beslenmeye ve uluslararası pazarlarda daha fazla şeffaflığa yönelik çağrılar bulunuyor. Bu yöne doğru gerçekleştirilecek sistematik bir dönüşüm, insanları olası bir felaketten koruyacak. Ayrıca şeylerin interneti, gen düzenlemesi, 3D yazıcılar, robotik ve büyük veri gibi teknolojiler kullanılarak daha etkin bir şekilde gıda üretilmesi sağlanabilir.

İşletmelerin, devletin ve tüketicilerin bir arada çalışması gerektiğini belirten Eliaz, kimsenin bu sorunu tek başına çözemeyeceğini; herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini söylüyor.

Kaynak: Fast Company

Monitor Deloitte tarafından Dünya Ekonomik Forumu için hazırlanan raporda gelecekte gıda endüstrisini dört muhtemel senaryonun beklediği ifade ediliyor. Bu senaryolar şu şekilde:

Zengin olan hayatta kalır: Bu senaryoya göre gıda tüketimi kaynaklara göre şekilleniyor, pazarlar birbirinden kopuk ve kalori bakımından zengin ülkelerle kalori bakımından fakir ülkeler arasında bir uçurum söz konusu. Raporun yazarlarından Shay Eliaz, bu senaryonun günümüzü en iyi şekilde yansıtan senaryo olduğunu belirtiyor.

Kontrolsüz tüketim: Bu senaryoda teknolojik yeniliklerle gitgide daha fazla gıda üretilecek ancak bu durum çevresel problemleri de beraberinde getirecek.

Açık-kaynak sürdürülebilirliği: Bu nispeten daha iyimser senaryoya göre hükumetler uluslararası ticareti benimseyecek, pazarlarda daha fazla şeffaflık olacak ve tüketiciler gıda üretiminin yan etkileri konusunda bilinçli olacak.

Yerel, yeni global olacak: Son senaryoya göre ise ülkeler kendi kendine ayakta durma konusunda gelişecek ve uluslararası ticaretten uzaklaşacak. Çevresel performans artacak ancak küresel sistem, ülkeler arasındaki karşılıklı avantajlardan faydalanamayacak. (Sadece belirli bir bölgede yetişen ürünler, diğer ülkelerde bulunamayacak) Sonuç olarak yeteri kadar yiyecek üretme imkanı olmayan ülkeler açlığın bolca görüldüğü noktalar olarak ortaya çıkacak.

1 Yorum

  • Problem, doyurma sorunu değil, sistem sorunu! Öyle rezalet bir sistem ki; dünyada ki eğitimi, kültürü, yaşam tarzlarını, ekonomiyi kendi çıkarları uğruna şekillendirip dünyanın başına bela eden ve birkaç bin kişinin gelirinin milyarlarca insanın gelirine eşit olduğu bu sistem böyle devam ettiği sürece insanlığın gerçek yükselişi hiçbir zaman olmayacaktır. Bu problemler çözülmediği sürece, belirli bir kesimin dışında insanlığın hiçbir sorunu çözülmeyecektir.

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği