Gen mahremiyeti için kriptolama

Stanford Üniversitesinden bir ekip, araştırmacıların üzerinde çalıştığı konuyla ilgisi olmayan genom bilgilerini 'örten' yeni bir teknik geliştirdi.

Haber Özeti

Tam Sürüm

DNA güvenliği ve mahremiyeti bilimcilerin ve araştırmacıların yeni yeni odaklanmaya başladığı bir problem. Stanford Üniversitesinden bir ekip, ilgisiz genom bilgilerini ‘örten’ yeni bir teknik geliştirdi. Böylece bilimciler sadece belirli bir hastalıkla ilgili mutasyonları incelerken, bireyin diğer özelliklerini ortaya koyacak genetik veriler saklanabiliyor.

İlişki profillerinden tıbbi teşhislere kadar her şeyin DNA verileriyle gerçekleştirilebildiği bir dünyada şu anda DNA’mızı verdiğimiz şirketlerin mahremiyetimize saygı duymasını ummaktan başka bir çaremiz yok. Ancak bu noktada, insanların DNA analizinin faydalarından yararlanırken veri güvenliklerinin sağlanması konusunda ciddi bir ihtiyaç bulunuyor.

Gelişimsel Biyoloji Profesörü Gill Bejerano “Genellikle ailesinde bir genetik hastalık olduğunu bilen kişiler, bu bilginin kendisine karşı kullanılmasından korktukları için genom bilgilerini paylaşmak istemiyorlar. Ancak bu yaklaşım yüzünden hem kendilerine hem de başkalarına yardım etme fırsatını tepmiş oluyorlar.” diyor.

DNA’lara Yao Protokolü uygulaması

Bu tarz endişelere çözüm olarak Stanford ekibi ‘Bozulmuş Devre‘ ya da ‘Yao Protokolü’ olarak bilinen klasik bir kriptografi protokolünden faydalandı. Bu sistemde bireyler genetik verilerini akıllı telefon ya da bilgisayarlarındaki bir algoritmayı kullanarak şifreliyor. Veriler lineer değerler olarak buluta yükleniyor. Daha sonra karşı taraftaki araştırmacı, sadece kendisini ilgilendiren verilere erişebiliyor.

Bejerano “Böylece, genlerin sahibi olan kişi dışında hiç kimse ya da hiçbir bilgisayar genetik verilerin tamamına erişemiyor.” diyor.

Ekip sürecin nasıl işlediğini gösteren bazı tanıtımlarda bulundu. Bu çalışmalarda bazı hastalardaki gen mutasyonları belirlendi ve bebeklerin genleri, ebeveynlerinin genleri ile karşılaştırıldı. Tüm testlerde, kişilerin DNA verilerinin en az yüzde 97’si erişime kapalıydı. Araştırmacılar sadece kendi konuları ile ilgili genlere erişebildi.

Başka alanlarda da kullanılabilir

Tıbbi kullanımlarda kişinin mahremiyetini korumayı amaçlayan bu yöntem, diğer ticari yöntemlerde de kullanılabilir. Genetiği incelenen kişilerin atalarına dair bilgiler ortaya çıkarılabilir hatta nutrigenomik (kişinin gen özelliklerine göre ne tür besinler alması gerektiğini inceleyen bilim dalı) gelişebilir.

Bejerano “Anlamlı genetik farklılıkları bulabilmek için tüm genomu incelememiz gerektiğine dair bir kanı var ancak aslında aradığımız anlamlı farklılıklar sadece DNA’nın çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Artık bilgisayar bilimi ve kriptografide araştırmacıların sadece kendilerini ilgilendiren farklılıklara odaklanarak genomun geri kalanını tamamen kapalı tutan sistemler mevcut.” diyor.

Yakın geçmişte, sentetik DNA’ya kötü amaçlı yazılım yüklenerek, bu bilgilere erişmeye çalışan kişilerin bilgisayarına virüs bulaştırılabileceği keşfedilmişti. Genetikle ilgili bilgilerimiz arttıkça genlerimizin değeri de o kadar artacak. Gelecekte DNA pazarı büyük bir iş kolu haline gelecek ve bu tarz güvenlik protokolleri çok daha önemli hale gelecek.

Kaynak: New Atlas

Stanford Üniversitesinden bir ekip, ilgisiz genom bilgilerini 'örten' yeni bir teknik geliştirdi. Böylece bilimciler sadece belirli bir hastalıkla ilgili mutasyonları incelerken, bireyin diğer özelliklerini ortaya koyacak genetik veriler saklanabiliyor. Ekip, 'Bozulmuş Devre' ya da 'Yao Protokolü' olarak bilinen klasik bir kriptografi protokolünden faydalandı. Bu sistemde bireyler genetik verilerini akıllı telefon ya da bilgisayarlarındaki bir algoritmayı kullanarak şifreliyor. Veriler lineer değerler olarak buluta yükleniyor. Daha sonra karşı taraftaki araştırmacı, sadece kendisini ilgilendiren verilere erişebiliyor.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği