Büyük Birader aramızda, adı da Facebook

The Next Web yazarı Daan Pepijn, sosyal medyanın yükselişiyle yaşadığımız mahremiyet kaybı ve 'Büyük Birader' etkisini ortadan kaldırabilecek nitelikte çözüm önerileri sunuyor.

Haber Özeti

Tam Sürüm

George Orwell Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanında ‘Büyük Birader’ adı verilen kişiliğin insanların yaptığı her şeyi gördüğü ve hükümetin kendi fikirlerini propaganda, casusluk, gözetleme ve düşünce kontrolü yöntemleriyle zorla kabul ettirmeye çalıştırdığı bir distopya kurar.

Bu kitap 1949 yılında yayımlandı. Şu anda 2018 yılında yaşıyoruz ve bizleri yöneten bir ‘Büyük Birader’ olmasa bile Orwell’ın senaryosu az çok tanıdık geliyor. Üstelik bunun sebebi ultra faşist hükümetler veya siyasi partiler değil. Yaşadığımız mahremiyet kaybı ve Büyük Birader etkisinin sebebi sosyal medyada paylaşım yapma tutkumuzdan başka bir şey değil.

Hangi mahremiyet?

‘İnternetin babası’ olarak adlandırılan kişilerden Vint Cerf, 2013 yılında “Aslında mahremiyet anormallik olabilir.” demişti. Tarih boyunca insanlar neredeyse her konuda umumi ortamları tercih etmiştir. 46 resim aracılığıyla mahremiyetin üç bin yıllık tarihinin taslağını çıkaran Greg Ferenstein’ın kullandığı resimlere bakınca insanların toplumsal alanlarla neler yaptığına odaklanıldığını görüyoruz. Aslında insanlığın mahremiyeti tercih etmeye başlaması Sanayi Devrimi’yle birlikte ortaya çıkan bir durum.

Sosyal medyanın yükselişi de yeniden mahremiyet kaybına doğru ilerlediğimiz anlamına geliyor. İnsanların arkadaşlarıyla ve hatta herkese açık şekilde ne kadar çok gönderi paylaştığını düşünün. Paylaşılan şeyler arasında fotoğraflar, durum güncellemeleri, konum bilgileri vb. var. Üstelik bu durum sadece Facebook’la sınırlı değil. Ne kadar az paylaşım yaparsanız yapın, çevrimiçi şekilde yaptığınız en ufak bir şeyle ilgili tanımlayıcı veriler sizin dijital kişiliğinizi oluşturuyor.

Bütün bu ‘dijital kırıntılar’ tabiri caizse dijital resmimizi oluşturuyor. Gelişmekte olan yüz tanıma ve makine öğrenimi teknolojilerini de düşününce teknoloji şirketlerinin bizi kendimizi tanıdığımızdan daha fazla tanıyor olması ihtimali hiç de uzak gelmiyor. Bu durum müşteri hedeflemek isteyen herhangi biri için son derece faydalı olacaktır. İsterseniz reklam şirketlerine ve pazarlamacılara sorun. Aslında Facebook’a sormak daha mantıklı.

Facebook’un siz uygulamayı kullanmıyorken ya da aktif olarak paylaşım yapmıyorken bile sizi dinliyor olabileceğini biliyor muydunuz?

Facebook bizi dinliyor olabilir

Cihazlarımıza sosyal ağ uygulamaları indirirken verdiğimiz izinlerin miktarını göz önünde bulundurunca, aslında uygulamalara kişisel yaşamlarımıza erişim ayrıcalığı verdiğimizi söylemek mümkün. Mesela Facebook aktif olmayan dinleme teknolojileri vasıtasıyla konuşmalarımızı gizlice dinliyor olabilir.

Güney Florida Üniversitesi’nde çalışan Kitle İletişimi Profesörü Kelli Burns, 2016 yılında Facebook’un kendisine bir konuşmada bahsettiği şeylere dayanarak içerik gösterdiğine dair gözlemlerini paylaşmıştı. Facebook’un gizlice casusluk yaptığı fikri çürütüldü ve Burns de bunun doğru olmayabileceğini kabul etti. Fakat bu durum, Facebook’un gerektiği durumlarda akıllı telefonların mikrofonunu kullandığını kabul ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Facebook “Sadece uygulamaya izin verdiğinizde ve ses gerektiren belirli bir özelliği kullanıyorsanız mikrofonunuza erişiyoruz.” demişti.

Bu durum şarkı tanıma ve video kaydetme gibi özellikleri kapsıyor fakat yine de Burns’ün kullandığı belirli anahtar sözcüklerle ilişkili birkaç reklam gördüğü gerçeğini değiştirmiyor. Bütün bunlar uygulamayı indirirken Facebook’a verdiğimiz izinlerden ibaret. Fakat çoğu durumda uygulamalara verilen izinler ‘ya hep ya hiç’ mantığıyla işliyor. Yani bir uygulamayı indirirken hangi izinleri vereceğimizi biz seçemiyoruz. Ya hepsini kabul etmek ya da hepsini reddetmek zorunda kalıyoruz.

Peki ne yapabiliriz?

Facebook ya da diğer uygulamaların ‘daha iyi reklam sunmak’ için konuşmalarımızı gizlice dinliyor olabileceği ihtimaline boyun eğmek durumunda değiliz.

Bu noktada dört seçeneğimiz var:

  • Sosyal ağ uygulamalarını silmek
  • Uygulamaları çalıştırmanın alternatifini bulmak ya da başka uygulamalar kullanmak
  • Sosyal ağ uygulamalarının ses kaydı yapmasını engelleyen uygulamalar bulmak
  • Güvenli ve merkezsizleşmiş sosyal ağlara geçiş yapmak

İlk çözüm önerisi biraz uçuk gelse de mahremiyet konusuna takıntılı kişiler için iyi bir seçenek olabilir. İkinci seçenek için; Facebook ve Messenger uygulamalarının alternatifleri var. Facebook’a mobil web tarayıcınızla da erişebilir ve ‘masaüstü modu’na alabilirsiniz. Fast ve Friendly gibi alternatif uygulamaları da kullanabilirsiniz. Ayrıca bütün konuşmalarda kriptolama ve gizliliği garantileyen Telegram‘ı da kullanabilirsiniz.

Akıllı telefonunuzun mikrofonunu başka şekillerde de kontrol altına alabilirsiniz. Mesela Android’lerde kullanılan RYL adlı uygulama bu işe yarıyor. Uygulama yedi güne kadar ses kaydı yapabiliyor. Telefonun mikrofonunu RYL uygulaması kullandığı için Facebook veya Google Asistanı gibi diğer uygulamalar mikrofonunuzu kullanamamış oluyor.

Bir de sıkı Facebook kullanıcılarını pek de memnun etmeyecek dördüncü bir seçenek var; diğer sosyal ağlara geçip Facebook’u tamamen bırakmak. Peki hangi uygulamaları kullanabiliriz? Daha fazla şeffaflık, güvenlik ve kullanıcı menfaatini temin eden bir teknoloji daha iyi bir alternatif oluştururdu. Mesela blok zinciri teknolojisi hem mahremiyet hem şeffaflık sunan bir sosyal ağ kurulması açısından işe yarayabilir. Güvenli ve merkezsizleşmiş sosyal ağ Nexus‘un yapmaya çalıştığı da tam olarak bu.

Blok zinciri teknolojisi kullanan Nexus, sosyal ağ, kitle fonlama ve hatta e-ticaret özelliklerini bir araya getiriyor. Nexus kurucusu Jade Mulholland uygulamanın amacını ‘günümüzde büyük kuruluşların sebep olduğu mahremiyet istilasını ortadan kaldırmak‘ şeklinde tanımlıyor.

Sosyal ağların geleceğine doğru

Uzun vadede baktığımızda, güvenli bir sosyal ağ inşa etmenin temelinde ‘merkezsizleşme’ yatıyor olabilir. Nexus, kullanıcılara kriptografi tokenleriyle sosyal medya ağının bir parçası olma şansı vermek ve kaynak toplamak için bir ICO başlatmaya hazırlanıyor. Gücünü blok zinciri teknolojisinden alan sosyal ağların bizi nereye götüreceğini sadece zaman gösterebilir. Fakat gelecek, blok zincirinin sunduğu merkezsizleşme, denetlenebilirlik ve esneklik tarafından şekillendirilecek gibi duruyor.

Kaynak: The Next Web

"Facebook ya da diğer uygulamaların 'daha iyi reklam sunmak' için konuşmalarımızı gizlice dinliyor olabileceği ihtimaline boyun eğmek durumunda değiliz." diyen The Next Web yazarı Daan Pepijn, birtakım çözüm önerileri sunuyor. Sosyal ağ uygulamalarını silmek, uygulamaların ses kaydı yapmasını engelleyen uygulamalar bulmak gibi çözüm önerileri sunan Pepijn, blok zinciri teknolojisinden faydalanılarak hem mahremiyet hem şeffaflık sunan bir sosyal ağ kurulmasını mantıklı buluyor.

Yorum Ekle

Yorum yazmak için tıklayın

Yorumunuz:

e-Bülten Aboneliği